Açık televizyonda yaklaşık bir saattir kanal arıyor bu sırada da videoyu düşünüyordum. Üzerinden üç gün geçse bile heyecanımı atlatamamıştım. Dün sokağa çıktığımda, aramızda iki dakikalık bir yol mesafesi olmasına rağmen yanına gidemiyordum.
Aslında çekinmem saçmaydı. Sonuç olarak şarkı söylemesini isteyen bendim. Evet utanıyordum fakat pişman da değildim. Tüm duygularım sebze çorbası misali birbirine karışıyordu.
Chris Hyung salona girip dikkat çekmek için bağırdığında yerimden sıçradım ve elimi dakikada iki bin kez atan kalbime götürdüm. "Hyung ne yapıyorsun, ödüm bokuma karıştı!"
Bu dediklerim yüzündeki gülüşü bir gram dahi azaltmamıştı. Aksine dudaklarının kenarı daha da kıvrıldı. Korkmamdan zevk almışa benziyordu. "Güzel haberlerim var Minho."
"Bu kadar heyecanlı olduğuna göre Lia Kim'i ramen yemeye falan davet ettin, o da kabul mü etti?" dediğimde eli düşünürmüş gibi çenesine gitti. "O da güzelmiş ama tahminin yanlış. Allen ve arkadaşlarını eve çağırdım. Aslında Felix baya direndi, hala Changbin'e eşek şakası yapacağımızı zannediyor ama onu da ikna ettim. İki saat sonra burada olurlar."
"Ne!? Bu şimdi mi söylenir." ayağa kalkıp hızla banyoya koştum. Resmen başımdan aşağıya kaynar sular döküldü... Demek isterdim. Çünkü acilen duş almalıydım. Saçım yağlıydı ve üzerimdekiler çamaşır suyu lekeleri ile kaplıydı. Duşta geçirdiğim süre normal zamanlarda kırk dakikadan az sürmüyordu fakat şimdi on beş dakikada her şey bitmişti.
Saçımı biraz kuruttuktan sonra üzerime birkaç rahat kıyafet geçirdim. Bunlar normal ve salaş şeylerdi, 'ev hali' tanıma uygun olmasına özen göstermiştim. Siz evde kot pantolon ve ceketle dolaşan insan görmüş müydünüz? Dizi ve filmleri saymazsak, hayır.
"Ne oldu, heyecan yapmış gibisin." dedi Jeongin odasından çıkarken. Bilekliğimi aramak için koşturuyordum ki onun sesiyle duraksadım ve rahat bir şekilde sırtımı duvara yasladım. Duvarın soğukluğu hızla ince tişörtümün içinden sıcak tenime varmıştı.
"Yok ya, bir şey yok öylesine takılıyorum." dediğim anda gözlerim sehpanın üzerindeki bilekliğime ilişti. Bilekliğimin yanına koştum ve hemen taktım.
Yatağıma yattığımda yüzümü yastığa gömdüm ve nefessiz kalana kadar bekledim. Oksijenim tükendiği anda ise kafamı kaldırdım. Sonrasında derin bir nefes alıp tekrardan kafamı yastığa gömdüm. Bu işlemi ne kadar devam ettirdiğimi bilmiyordum ama çalan zil sesini duyduğumda öyle hızlı ayaklandım ki ışık hızı beni görse ağzı açık kalırdı.
Odamdan çıktığımda Jeongin'i kapıyı açarken görmüştüm. Ardından Hyunjin'de onun yanına gelmişti. Barıştılar diyemezdim çünkü barışmak için ilk olarak küsmeleri gerekirdi. Onlar ayrı falan kalmazdı. Kapının olduğu yerde artmaya başlayan seslerle birlikte hızlı adımlarımı oraya yönlendirdim. Benim arkamdan Chris Hyung da geliyordu.
Kapıda tam kadro olarak onları karşıladık ve içeri girdikten sonra selamlaştık. Herkese teker teker sarılmışken sıra Jisung'a gelmişti. Vücudumdaki tüm damarları hissedebiliyordum. Ayaklarım ise tatlı bir şekilde uyuşmaya başlamıştı. Omuzlarımdan parmak uçlarıma kadar olan kısımın kontrolü benden çıkmıştı. Yapabildiğim tek şey gülümsemekti. Bana yaklaşıp kollarını belime sardığında benimkiler ise onun boynuna dolandı. Ciğerlerime ulaşan hoş kokuyla daha çok sarılasım gelmişti. İstemsizce kapattığım gözlerimi açtığımda boynu ile karşılaştım. Şu an gerekli olan tek şey bir santimdi. Eğer o bir santim olmasaydı dudaklarım Jisung'un boynuna değiyor olabilirdi. Çok yakın gözükse bile sanki aramızda kilometreler var gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Am Blue × Minsung
FanfictionDaracık bir sokağın onu aşık olacağı adama götüreceğini tahmin bile edemezdi. ×Minsung, Changlix, Hyunin, Chan x Allen× Not: Woojin, Cravity - Allen ile değiştirilmiştir. (Allen 99lu olsa bile kurguda Hyung olarak geçiyor o kadarını da düzeltemedim...