✭17

2.6K 302 104
                                    

Gecenin karanlığına kafa tutan yıldızlarla ve onlara eşlik eden ışıklarla dolu bir gece daha geçiriyorduk. Hava o kadar sıcaktı ki mavi kot pantolonumun üzerindeki ince ve bol gömleğim bile kalın gelmeye başlamıştı. Çok fazla şarkıda ard arda dans etmenin karşılığı olan alnımdaki terlerin yere damladığını hissediyordum. Getirdiğim bir buçuk litrelik su şişesinin içinde tek bir damla bile kalmamıştı. Felix'e gideceğimi haber vermek için kaş göz işareti yaptıktan sonra on adım uzağımdaki markete girdim.

Kulağımın aşina olduğu klasik market müziği eşliğinde suların yanına gittim. Büyük bir şişeyi kaptığım gibi kasaya ilerlemeye başladım. Tam bu sırada çikolata reyonundaki fıstıklı beyaz çikolatalar 'Beni al.' diye sesleniyorlardı. Onların sesine kulak verip reyona doğru ilerlerken karşılaştığım tanıdık yüzle tüm vücudum bir anlık uyuştu. Ama bir şey olmamışcasına yoluma devam ettim.

"Aaa, selam Minho." diye selam verdi Yujin.

Benim onun geçmişiyle alakalı bildiğim bazı şeylere karşı onun benim hakkımda hiçbir şey bilmemesi çok garip değil miydi? Mesela Jisung ile sevgili olduğumu hala bilmiyordu. Öğrenmesi için pek de hevesli olduğum söylenemezdi. Bu kızda doğru olmayan bir şeyler hissediyordum. Böyle hissetmemin nedeni Jisung'un eski sevgilisi olduğu için mi, yoksa fotoğrafları yakıp yakıp sakladığını gördüğüm için miydi bilmiyorum. Dışarıdan bakınca tatlı ama yanına yaklaştıkça korkutucu biriydi benim için.

"Selam." diyerek Yujin'in yanına gittim.

"Naber, nasılsın?"

"İyiyim." Yalan söylemek hiç bu kadar kolay olmamıştı. "Sen nasılsın?"

"Ben iyiyim ama yorgunum, ev işleri falan."

Konuşma oldukça sakin ve sevecen ilerliyordu. Belki kötü biri değildi ama çok fazla konuşmak da istemiyordum.

"Minho." diye tanıdık bir ses duydum ileriden. Çok tanıdık. Ardından sesin sahibi olan sevgilim bana doğru yürümeye başladı. Büyük ihtimalle Yujin'i fark etmemişti. Bu sesi duyan Yujin'in Jisung'un tepesine atlayacağından adım gibi emindim ama o sadece Jisung'a bakıp gülümsedi.

Sesli bir şekilde küfür edebilir miyim? Çünkü şu an buna çok ihtiyacım var. Gözlerimi kapatıp buradan yavaşça uzaklaşsam olmaz mıydı? Tanrım sence de ruhumu alman için en doğru zamanda değil miyiz?

"Jisung? Görüşmeyeli baya uzun zaman olmuştu." dediğinde sesinde ne bir üzüntü ne bir kıskançlık ne de başka bir şey vardı. Tanrım lütfen bekler misin? Belki de ruhumu teslim etmek için doğru bir zaman değildir. Sözümü geri alıyorum.

"Evet baya oldu." dedi Jisung ama Yujin'i görmek onu pek de mutlu etmiş gibi değildi. Eğer şimdi biraz da olsa mutluysa bile ancak beni gördüğü içindir değil mi? Marketteki yakışıklı çocukları görünce mi mutlu olacak yoksa. Öyle bir şey olursa onların yüzünde kalıcı bir iz bırakmak ist- Ben az önce ne yaptım? Boş yere kıskanma işini başka bir zamana erteleyebilirim..

Kimse konuşmuyor, herkes birbirine bakıyordu. Öyle garip bir durumdaydık ki...

"Sevgili olduğunuzu biliyorum. Ayrıca lisede yaptıklarım için de üzgünüm Jisung." deyiverdi birden. "Çok sıkıntılı bir ergenlik geçiriyordum."

Sevgili olduğumuzu biliyordu. Resmen biliyordu. Resmen üzgünüm dedi. Harbi harbi dedi bunu. Ben boşuna mı o kadar stres yapmıştım. O fotoğrafların amacı neydi o zaman? Artık beynim pılını pırtını toplayıp gitmişti.

"Sen?" dedi Jisung ve bir şeyleri anlamak istercesine biraz bekledi. "Nasıl yani?"

"Minho'nun telefon kilit ekranında senin resmin var. Hadi ben benzettim diyelim. Ama instagram gönderisinde de senin hesabın etiketli bunu da birkaç gün önce fark ettim." Şaşırmış yüz ifademiz ona komik gelmiş olmalıydı ki gülmeye başlamıştı.

"Ayrıca şu gördüğün fotoğraflar çöpe atmayı unuttuğum için oradaydılar." dedi bana.

"Öyle işte... Neyse ben de artık evime gideyim." dedi ve gitti. Bir anda herşey oldu ve bitti.

Jisung'la birbirimize döndüğümüzde yüz ifadesinin cidden çok komik olduğunu fark ettim.

"Çok garipti." dedi.

"Evet."

"Çok değişmiş."

"Evet."

"Boşu boşuna mı stres olduk şimdi?"

"Evet."

"Ev boş bize gidelim mi?"

"Ev- krizi fırsata çevirmeye çalışma Jisung." dediğimde ikimizde gülmeye başladık.

Belki de az önceki teklifi geri çevirmemeliydim. İçimden bir ses geri dönüp tüm enerjinle dans et dese bile kollarım ve bacaklarım yorgunluktan dolayı bu sesi susturmaya çalışıyordu.

"Aslında gidebiliriz." dediğimde kahkahası yarıda kesildi. Benden bunu beklemiyor oluşu normal bir şeydi. Bende kendimden bu cevabı beklemiyordum.

"Bizimkiler yarım saate evde olurlar. Zaten eve girmemiz de yirmi dakika filan sürer." Yüzü düşmüştü ama bu uzun sürmedi. Kara bakışları parlamaya başladı. "Bu akşam seni çok güzel bir yere götürmemi ister misin? Babamın arabası birkaç günlüğüne bende."

"Olur ama üzerimi değiştirmem gerek benim." dedim hızlıca.

"Bizim eve uğrarız. Benimkilerden giyersin hem vakit kaybetmemiş oluruz. Zaten benim de evden birkaç şey almam gerek."

Başımla onayladıktan sonra birlikte kasaya doğru ilerledik. Ben suyumu aldıktan sonra bizimkilere gideceğimi söylemek için marketten çıktım o da kendi alışverişini tamamladı.

Güzel bir gece beni bekliyordu.

~🍀~

I Am Blue × MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin