✭2

5.5K 608 404
                                    

Son üç gündür onu son gördüğüm yere gidip, gelmiş mi diye bakıyordum. Bu sırada tek başıma olmak sıkıcı geldiği için yanıma Jeongin'i de alıyordum. Artık isyan ediyordu.

"Kalk Jeongin seni sürpriz bir yere götüreceğim." elinden tutup oturduğu koltuktan kaldırmaya çalıştım. İnatla elimi itmeye çalıyordu.

"Bahsettiğin sürpriz boş bir sokaksa istemiyorum hyung." dedi, bu acıtmıştı.

Onu tüm gücümle çekmeme rağmen gelmiyordu. Artık pes etmiş ve geriye doğru küçük bir adım atmıştım. "Çöl tilkisi bir, Seksi dansçı sıfır." kapıdan içeriye doğru kalın bir ses yükseldi. Bu ses Felix'den başka birine ait olamazdı. "Bizim küçük Yongbok'umuza da bakın. Nasıl da hakemlik yaparmış." dediğimde içimden geri sayıma başladım. Her zaman dört saniye sürerdi.

Dört

Üç

İki

Bir

"HYUNG KAÇ KERE SÖYLEYECEĞİM BANA YONGBOK DEMEYİN DİYE. BENİM ADIM FELIX. F. E. L. I. X." diye bir bağırış adeta yeri titretti. Bunu diyeceğini biliyordum. Canım sadece uğraşmak istemişti. Bazen böyle çekilmez bir yanım oluyordu.

"Gelmeyeceksiniz belli... Ben de kendim giderim." dedim ve masanın üzerindeki telefonumu da alıp imalı bakışlarım ile evden çıkmak için kapıya yöneldim.

"Hyung bir şey oldu?" Mutfaktan çıkan Hyunjin her şeyden habersiz elindeki çayıyla cevap bekliyordu. Aslında onu da yanıma almak isterdim -yani gelmesi için zorlardım- ama bu sıralar biraz halsizdi ve öksürüyordu. Bunu yapmak bencillik olurdu.

"Sevgilin ve arkadaşın anlatır sana Hyu. Çok geç kaldım ben." hızlıca ayakkabılarımı giyip apartman merdivenlerini de olabildiğince hızla inmiştim. Sıkılmamak için taktığım kulaklıkları yaklaşık on - on beş dakika sonra sokağa vardığım için çıkartıp cebime attım.

Tam umudumu kaybedecekken gelen şarkı sesi gözlerimin sonuna kadar açılmasına sebep olmuştu. Sese doğru ilerlediğimde yanında arkadaşlarının olduğunu fark ettim. Gitarına farklı enstrümanlar, sesine farklı sesler eşlik ediyordu. Yanında üç kişi daha vardı. Gülüşü birkaç gün öncesi gibi yine yüzündeydi.

Ama şu anda şarkının vokal bölümünü değil, rap kısmını söylüyordu. Sizi temin ederim ki rapi de vokali kadar mükemmeldi.

Onları dinleyen kitlenin arasından pek de gözükmemeye çalışarak hayran bakışlar atarken mutlu ve sakindim. Taa ki göz geldiğimiz ve bana göz kırptığı o saniyeye kadar.

Hala mutluydum ama sakin halimden eser kalmamıştı. Vücudumdaki kanın sıcaklığını arttırmaya başladığını hissediyordum.

Kaçmak. Evet kaçmak şu an en mantıklı şey olabilirdi, değil mi?

Dikkat çekmemeye çalışarak arkamı döndüm ve yavaş adımlarla oradan ayrıldım. Kaldığım ev buralara yakın olduğu için yolum uzun sürmüyordu ama farklı yolları deneyerek yolu uzatabilirdim. Bazı zamanlar tek başıma yürürken huzurlu hissediyordum. Sokak lambalarının ve led ışıklarının aydınlattığı sokaklarda dolaşan insanları inceleme fırsatım oluyodu. Sabahtan beri çalışmaktan dolayı ruhu çekilmiş bir şekilde evine gidenler, daha fazla çikolata yememesi için çocuğunu uyaranlar, sevgilisiyle güzel anlar geçirenler veya ayrılık acısını zor da olsa unutmaya çalışanlar, arkadaş grupları...

İnsanları incelemek eğlenceliydi. Özelikle de Jisung denen çocuğu incelemek.

Onların yanında bulunduğum o kısa sürede şarkılarını dinlemiş bir yandan da onu incelenmiştim. Pek belli olmasa da kaslı kolları ve güzel bacakları vardı. Özellikle de bu gün giydiği kot bunu biliyormuş gibi daha çok üzerine yapışmıştı. Bol ve baskılı tişörtü kalçalarını az da olsa kapatıyordu. Yanındaki siyah şapkalı ve sivri çeneli çocukla yakındı. İçten içe sadece arkadaş olmalarını diledim.

Keşke o gün Jisung'un telefon numarasını alsaydım.

~🍀~

Selam çikolatlar.

Okuyan varsa diye söyleyeyim bu kurguda çok uzun bölüm falan olmaz...

Not: Uykum var.

I Am Blue × MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin