Onlarca silah, kırbaç, kılıç ve daha ne işe yaradığını dahi bilmediğim enteresan aletler... Bana adeta bir işkence odasını anımsatıyordu. Tüylerimin bedenimden yükselip diken diken olduğunu hissedebiliyordum.
"Sonunda gelebildiniz."
Aslında duymayı beklediğim ilk cümle bu değildi sanırım. Annemin kıyafetlerini giymemin ve gerçekten de eski görüntümün demodeliğinden sıyrılmamın cümlesi bu olmamalıydı.
"Her neyse geldik işte. Al bakalım, adalet yıldızı sana emanet. Ilk günden canına okuma olur mu?"
Canıma okumak mı? Ne demek istedi ki şimdi bu?
"Kızın gözünü korkutma Pera. Hadi git artık."
Sonat açıkça posta koymuştu ama buna rağmen Kızıl, yüzündeki ukala gülüşünü düşürmeden odanın soğukluğunun vermiş olduğu buğu eşliğinde odadan ayrıldı. Peki ne olacak şimdi?
"Hiç dövüş dersi aldın mı adalet yıldızı?"
Sıska vücudum zaten cevabı açıkça ilan ediyordu ama ben yine de sözlü dile getirdim.
"Hayır."
"O halde önce kendini savunmadan başlamamız lazım. Hareketlerimi takip et ve beni kendinden savurmaya çalış."
Daha ne dediğine anlam verememişken omzuma yediğim bir darbeyle cümleyi anlamaya yerde devam ettim.
"Yavaş olsana biraz!"
"Hareketlerimi izle demiştim. Bana odaklan. Tekrar deneyelim."
Sonat'ın elimi tutup yerden kaldırmasıyla beni tekrar yere sermesi bir oldu. Tanrım, yine aynı omuz!
"Bu kadar güçsüz olma. Tekrar deneyeceğiz."
Tüm gün aynı omzuma yumruk yiyerek geçecek gibi görünüyor. Sanırım Pera da bunu kastediyordu.
Sonat bir kez daha beni yerden kaldırdı. Bana acıyıp mola verdiğimizi sanıyordum ki elinde bandanayla geri döndü.
"Madem kendine güvenmeyip odaklanmayı reddediyorsun ben de seni buna mecbur ederim o zaman. Gözlerini bağlayacağız."
NE?!
"Nasıl ya! Saçmalama. Gözlerim bağlı kendimi savunamam ki."
"Bir, sen sıradan değilsin, bir adalet yıldızısın. Bunu kafana sok. İki, zaten gözün açıkken de pek savunduğun söylenemez."
Hem övgü hem yergi dolu kelimeler içeren cümlesini yüz ifadesindeki donukluk daha da keskin bir hale getirmişti. Ne yazık ki kabul etmekten başka çarem yok gibi gözüküyordu.
Zarif ve bir o kadar da uzun parmaklarıyla bandanayı gözlerime bağlaması çok da zor olmamıştı.
"Hazır mısın adalet yıldızı?"
Hayır.
"Evet. Hazırım."
"Beni hissetmeye çalış. Ellerimi düşün. Yüzümü düşün. Kaslı bedenimi düşün. Zaten aklından çıktığımı sanmıyorum."
"Maalesef seni düşünecek kadar aylak kalmadım."
Kesinlikle göz devrilesi bir cümle kurmuştu ama ne yazık ki gözlerim bağlıydı.
Dediklerini yapmaya başladım. Onu düşündüm. Hareketlerini, ukala gülüşüne eşlik eden o küçük gamzesini her şeyiyle kusursuz bir Sonat yaratmıştım zihnimde. Ta ki aklıma bağlandığımız an gelene kadar. İşte tam da bu sırada aniden gözümdeki bandana yok olmuştu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADALET YILDIZI
FantasyATEŞ, SU, HAVA,TOPRAK BUNLAR BİR ELEMENTTEN DAHA FAZLASI... Yansımamda ne görmeliyim? Acaba 17. doğum günümde ailem bana ne aldı diye düşünen sıradan bir liseli mi yoksa dünyanın dengesini korumayla görevli olan bir adalet yıldızı mı?