KAYIP BENLİK

62 19 6
                                    

"A-ayaz, karşımızdaki kızıl saçlı kızı tanıyor musun?"

"Kimi?"

"Karşımızdaki duvara yaslanmış olan işte."

Ayaz anlamsız boş bakışlarla bir bana bir duvara bakıyordu. O kadar da zor bir soru sormamıştım oysaki.

"Orada kimse yok Çağıl."

"Ne demek kimse yok!"

Bulanıklaşmaya başlayan görüşümle hızlıca Ayaz'ın yanından ayrılıp kıza doğru ilerlemeye başladım. Ne soracağımı bilmiyordum ama beklediğimden sert bir giriş yaptığım kesindi.

"Kimsin sen?"

Benden fazlaca uzun olan boyu yüzünden abisine kafa tutan ahmak çocuklara benzediğime eminim.

Kızın hafifçe irileşen yeşil gözleri benimkilerle buluşmuş, attığı sert bakışlarıyla beni ürkütmeyi başarmıştı.

"Sen beni görüyor musun?"

"Lanet olsun, evet! Ne istiyorsun benden?"

Kolumu tuttu ve beni okulun arka kapısına kadar çekiştirdi. Çekiştirme sırasında Ayaz'la kısa bir göz temasında bulunmuştum. Boş bakışları hala beni izliyordu ama ne olduğunu anlayamadığından olduğu yerde öylece duruyordu.

"Nesin sen?"

"Ben de aynısını sana soracaktım. Neden seni görüyorum? Ya da neden diğerleri seni göremiyor?"

Bu söylediğim kızın kafasını karıştırmış olacak ki bir kaşını havaya kaldırıp beni incelemeye başladı.

"Toprak mısın? Aslında senin gibi birinden anca cadı olur."

Bu dediği bir hakaret olmalıydı. Anlamadığım bir dilde.

"Ne zırvalıyorsun sen? İnsanım ben. Normal bir insan."

Beni sertçe okulun duvarına yasladı ve üstümdeki ceketi çıkarttı. Kollarımı dikkatlice inceledikten sonra tişörtümün yakasını, bağrım açıkta kalacak şekilde açtı. Gördüğü şey, onu şaşırtmış gibiydi. Niye bu kadar şaşırdı anlayamıyorum.

"S-sen osun."

"Lanet olsun kimim ben?"

"Sen nasıl burada yaşayabiliyorsun. Kendra'da olman gerekiyor.

Daha demin esip gürleyen o kızıl kafadan geriye korkak bir kedi kalmıştı.

"Neyden bahsettiğini anlamıyorum."

"Çağıl."

Arkamdan gelen Ayaz'ın sesiyle irkilen bedenim yavaşça etrafa savruluyordu. Yaşadıklarımın da verdiği ağırlıkla kendimi yer çekimine teslim ettim. Bulanıklaşan görüşüm netleştiğinde Ayaz'ın beni kollarımdan kavramış olduğunu ve bedenimin yerle buluşmasına izin vermediğini fark ettim.

Bunlar sadece hayal değildi. Bunlar bana gönderilmiş uyarılardı. Ne yapmalıydım ki? Onun beni bulmasını mı bekleyecektim yoksa onu ben mi bulmalıydım?

"Çağıl, ne oluyor sana böyle?"

Kendimi Ayaz'ın uzun parmaklarından kurtardım. Birkaç savruluşun ardından nihayet ayaklarımın üstünde durabiliyordum.

"Çıkar beni burdan. Lütfen."

Ne olduğunu anlamamıştı. Ama dediğimi de ikiletmemişti. Beni okuldaki banklardan birine oturttu ve hem kendi hem de benim eşyalarımı almak için sınıfa doğru yola koyuldu. O kısacık süre zarfında aklımı toplamaya çalıştım. Artık birşeylerden emindim. Birincisi ben deli değildim. Ve ikincisi yaşadığım dejavular bir dejavudan daha fazlasıydı.

ADALET YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin