Şarkı: Honestly ~Eric Nam
•
Her zamanki gibi parka olan yolumdaydım, umarım bugün onu görebilirim. Parktaki benimsediğim yerime oturup defter ve kalem çıkardım. Bugün şarkı sözü yazmayı planlıyordum, yazmaya başlamadan önce onun her zaman oturduğu banka baktım, boştu... ama daha çok vakit olduğu için bozuntuya vermedim.Tam ilk cümle için düşünürken yanımdan birinin geçtiğini hissettim, bu oydu, sevinmiştim. O yerine otururken onu izledim ve sonrasında şarkı sözlerini yazmaya başladım:
WINTER BEAR
She looks like a blue parrot
O mavi bir papağana benziyor
Would you come fly to me?
Bana doğru uçar mısın?
I want some good day, good day, good day
Biraz iyi gün istiyorum, iyi gün, iyi gün
Good day, good day
İyi gün, iyi gün
Looks like a winter bear
Kış ayısına benziyor
You sleep so happily
Çok mutlu uyuyorsun
I wish you a good night, good night, good night
İyi geceler dilerim, iyi geceler, iyi geceler
Good night, good night
İyi geceler, iyi geceler
Imagine your face say hello to me
Yüzünün bana merhaba dediğini hayal ediyorum
Then all the bad days
Sonra tüm kötü günler
They're nothing to me
Bana hiçbir şey ifade etmiyorlar
With you
Seninleyken
Winter bear
Kış ayısı
Ooh, ooh, ooh
Sleep like a winter bear
Kış ayısı gibi uyuyor
Ooh, ooh, ooh
Sleep like a winter bear
Kış ayısı gibi uyuyorŞarkı içime sinmişti, yazmam yaklaşık iki saatimi almıştı ama sonuç bence çok güzeldi.
Tabiki de esinlendiğini kişi o hala adını öğrenemediğim çocuktu.
Aslında konusunun tavşan olmasını isterdim ama ritim bozukluğu oluyordu, ben de annemin bana taktığı isimle gitmeye karar verdim; "kış ayısı"Kış, küçükken en sevdiğim mevsimdi, ben de her çocuk gibi karda oynamaya bayılırdım, annem de o yüzden takmıştı bu ismi.
Şarkıyı yazmayı bitirdiğim için eşyalarımı çantama koyup kulaklıklarımı taktım, biraz müzik dinleyecektim. Bugün pazartesiydi, yani Eon Jin ve Jeong Gyu'nun okulu vardı, gelmeleri için de yaklaşık 2 saat, kısacası daha vaktim vardı.
O sırada hala adını öğrenemediğim tavşana benzeyen çocuğun telefonu çaldı, sesini duyamıyordum ama hareketleri konuştuğu kişinin önemli biri olduğu hissini veriyordu. Telefon konuşması bitince, çantasını kaptığı gibi koşmaya başladı. Kapıya doğru giderken çantasından karta benzeyen bir şey düştü, büyük bir hızla kartı alıp peşinden koştum, ama ben ona yetişemeden otobüse binmişti. Nefes nefese kalmış bir şekilde karta baktım- daha doğrusu kartlara, yaklaşık 30 tane kart düşürmüştü çünkü. Kartların hepsi aynıydı. Anladığım kadarıyla bu onun kartvizitiydi, yani ismi yazıyordu. O Özel matematik öğretmenliğiymiş, demek ki mükemmel olduğu kadar akıllı da ve adı da... Jeon Jungkook... Bu gerçekten..çok güzel bir isim...
Eve gidip yemek hazırlamaya başladım. Aklımda sadece onun adı dönüyordu...Jeon Jungkook... Umarım onunla bir gün gerçekten tanışabilirim.
Düşüncelerim kapı ziliyle bölündü, canavarlarım elmişti. Kapıyı açtım ve sohbet eşliğinde yemek yedik, onlar ödevlerini yaparken ben de mutfağı topladım. İşlerimi bitirdiğimde saat 22:45 olmuştu. Canavarları yatırıp düşünmeye başladım;
Bugün neden koştun?
Acelen mi vardı?
Neden geçen gün parka gelmedin?
Kimsin?
ve
Seni neden bu kadar çok düşünüyorum?
Düşüncelerimin arasında dayanamayıp kendimi uykuya teslim ettim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn Day -TaeKook-
Short StoryHer zamanki gibi olduğum bankta bir şeyler karalarken o dikkatimi çekmişti...