Şarkı: Beautiful - Wanna One • Saat 10:00 gibi uyandım. Bugün Pazar günü olduğu için işim yoktu, yani rahattım. Pencereden dışarı baktığımda yağmur yağdığını gördüm, parka gidemezdim, ben de Jungkook'u aradım: Jungkook: meleğim? Ben: Şey diyecektim, yağmur yağıyor, parka gidersek hasta oluruz, bize gelmek ister misin Jungkook: aklında neler var? Ben: düşündüğün şeyler değil, film izleyelim Jungkook: 15 dakikaya oradayım meleğim Ben: seni seviyorum Jungkook: ben de seni
Gerçekten tam olarak 10 dakika sonra Jungkook gelmişti. Şimdi birlikte oturmuş, Harry Potter ve Ölüm yadigarları 2'yi izliyorduk. Harry Potter serisinin en sevdiğim bölümü... Filmi İngilizce dublaj izliyorduk ve Korece altyazı vardı, bence orijinal dublajlı izlemeyince filmin tadı çıkmıyor... Neyse, filmi izlerken her şeyi orada yaşıyormuş gibiydim, o sırada filmin favori kısmı geldi; Neville'in monoloğu... Derin bir nefes aldım ve onunla birlikte söylemeye başladım; "I'd like to say something. Doesn't matter that Harry is gone. People die every day- friends, family... Yea, we lost Harry tonight, but he is still with us, in here, so is Fred, Remus, Tonks, all of them. They didn't die in vain. But you will cause you are wrong! Harry's heart did beat for us, for all of us! It's not over!" (Türkçe: Bir şey söylemek istiyorum. Harry'nin ölmesi hiç bir şeyi değiştirmez. Her gün insanlar ölüyor- arkadaşlar, aile... evet, bugün harry'i kaybettik ama o hala bizimle, burada. Yani Fred, Remus, Tonks. Onlar boşuna ölmedi! Sen öleceksin ama, çünkü yanılıyorsun! Harry'nin kalbi bizim için attı, hepimiz için! Bu bitmedi!)
[Y/N: Monoloğu ve çevirisini akıldan yazdığım için hatalı olabilir...]
Sözleri bitirdiğimde bana şaşkınca bakan bir Jungkook'la karşılaştım. Jungkook: hepsini ezberledin mi? Ben: Bu filmi birçok kere izledim, aynı zamanda bu monoloğun anlamı çok güzel... Jungkook: gerçekten çok güzel söyledin, bir an Neville yanıma geldi sandım. Ben: *gülümsedim* Cidden mi?, Teşekkürler Filmin sonlarına doğru Jungkook uyuya kalmıştı ve ben de onu izlemiştim, tanrım... o çok güzeldi...
Günümüz bu şekilde ilerlerken saat 16:00'e gelmişti, Jungkook'un dersi olduğu için gitmesi gerekmişti, boş boş duvara bakıyordum. Ben: eee, bay duvar, sevgilimi nasıl buldun? Duvar: ... Ben: bence de, o gördüğüm en yakışıklı insan, senin sevgilin var mı? Duvar: ... Ben: oh, hayatın boyunca hiç kıpırdamadın mı? İlginç... Derken telefonum çaldı Bay duvara dönüp izin istedim, o bir duvar bile olsa saygısızlık yapamam.
Ben: efendim Dedem: ucube, şey, kardeşlerin sevgilin olduğunu öğrendi, tanışmak istiyorlar Ben: o şu an derste, bu Cumartesi buluşabilirler Dedem: o zaman saat 12:00 gibi onları al, beni yorma Diyip yüzüme kapattı, aish bu adam... Bay duvarla konulmayı bırakıp çizim yapmak için yukarı çıktım.
Yaklaşık 4 saat boyunca resim çizmiştim, o sırada aklıma Jungkook geldi, Cumartesi günü işinin olup olmadığını soracaktım. Tavşan'ım 🐰 aranıyor... Jungkook: meleğim? Ben: Kook, kardeşlerim seninle tanışmak istiyor da, Cumartesi meşgul müsün? Jungkook: saat 15:30'a kadar boşum... Ben: tamam, yarın parkta görüşürüz Jungkook: hava kötü olursa? Ben: iş çıkışında bakarız, en kötü bize gelirsin Jungkook: iyi geceler meleğim Ben: iyi geceler sevgilim... Arama sonlandı
Jungkook ile konuştuktan sonra hazırlanıp yatağa yattım ve düşünmeye başladım. Jungkook gibi Harika birini hakedecek ne yapmıştım ben? ... Seni seviyorum Jungkook, seni seviyorum tavşanım...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.