~1~
___________"İnsan içinden ne geliyorsa yapmalı. Gitmek istediği yere gitmeli, söylemek istediği sözleri söylemeli. Ne kadar zamanı kaldığını bilmeden yaşadığı hayatını özgürce yaşamalı. Yaşamalı ki geriye dönüp baktığında tutsak hissetmemeli."
^^^
Hissettiği ürpertiyle gözlerini araladı ve sırtındaki ağrıyla beraber doğruldu yattığı banktan. Hava hala karanlıktı. Saatine baktı. Güneşi görmek için bir o kadar daha uyuması gerekiyordu ama yattığı yer bunun için hiç uygun değildi. İstemeye istemeye kalktı yerinden ve ayaklarını sürükleyerek evine doğru yürümeye başladı.
Kapının önüne gelince çantasını açtı ve anahtarlarını aramaya başladı. İçi o kadar doluydu ki eline anahtarları hariç her şey geliyordu. Büyük bir sıkıntıyla tekmelemeye başladı kapıyı. Planı böyle değildi oysaki. Nasıl olduğunu hatırlamıyordu ama içinde anahtarlar ve sessizlik olduğuna emindi.
Demir kapı hızla açıldı, kapıya vurmak için salladığı ayağı boşa çıktı. Dengesini kaybetmesiyle yere düşmesi arasında sadece üç saniye vardı. Bedeni zaten ona ayak uydurmakta zorlanıyordu. Bu da bahanesi olmuştu.
-Bir kere de ayık gelsen şaşarım ya. Leş gibi kokuyorsun yine.
Kafasını hiç hareket ettirmeden sadece gözlerini oynatarak görmeye çalıştı ev arkadaşının yüzünü ama yere yüzüstü düşmüş olması buna engel oluyordu.
"Sesin geliyor ama sen yoksun. Seni göremiyorum!" diye geveledi ağzında kelimeleri. Bu yaptığı ona göre komikti. Söylediği şeyi tekrar tekrar söyleyip gülmeye başladı. Ağzından akan salyalar onu rahatsız edene kadar da devam etti bu şakası. En sonunda pes edip ayağa kalkmaya çalıştı fakat güçsüz kolları buna engel olmuş, tartamadığı vücudunun tekrardan salya göletine düşmesine neden olmuştu. Çaresizce arkadaşının onu kaldırmasını bekledi. Sessizliğe bakılırsa çoktan onu bırakıp gitmişti. Mecbur kabullendi durumunu. Bu gecesi burda geçecekti. Keşke banktan hiç ayrılmasaydım diye düşündü o an. En azından orada salyasının üzerine yatmak zorunda değildi.
* * *
Karnında hissettiği baskıyla araladı gözlerini. Sağ tarafa dönük olan kafasını diğer tarafa çevirmek için hareket ettirdiğinde başının zonklaması ve boynundaki ağrı birbirine karıştı. Küfrederek, zorla da olsa çevirdi kafasını ve karnını dürten ayaklarla karşılaştı. Kafasını kaldırıp ayakların sahibine baktığında içinde bulunduğu durumu algılamaya çalışıyordu. Ev arkadaşı bıkkın bir ifadeyle ona bakıyor, harekete geçmesini bekliyordu. Ağır hareketlerle, sanki dünyanın en zor işini yapıyormuş gibi sesler çıkararak, doğruldu olduğu yerden. Başı, boynu ve sırtı ağrıyordu. Bunlara ek olarak gözlerini her hareket ettirdiğinde acı hissediyordu.
Birkaç saniye tarttı içinde bulunduğu durumu. Ne olduğunu biliyordu. Bu zamana kadar ne olduysa yine o olmuştu ama bu sefer nasıl olduğunu hatırlamıyordu. Elleriyle kafasını ovuşturdu hatırlamasına yardımcı olacağını umarak. İşe yaramayacağını anladığında da acıyan gözlerini arkadaşına çevirdi.
-Offf başım nasıl çatlıyor anlatamam. Bu sefer fazla kaçırdım galiba hiçbir şey hatırlamıyorum.
-Fazla kaçırmadığın gün var mı senin?
Cevap beklediği için sormamıştı bu soruyu. Daha çok sitem vardı sesinde. Ne söyleyebileceğini tarttı bir süre. Cevap bulamayınca da hiçbir şey söylemeden içeri adımladı.
Ağır bir koku vardı evin içinde. Sanki ölü bir şey günlerce evin içinde bekletilmiş gibi bir koku. Kaşlarını çattı. Zaten ağrıyan başı koku yüzünden daha çok ağrımaya başlamıştı.
-Yokluğumda kedi mi kestin ne yaptın? Leş gibi kokuyor evin içi.
Cevap alamayınca arkasında duran ev arkadaşına çevirdi vücudunu. Orda öylece durmuş boş gözlerle onu seyrediyordu. Yüzündeki ifade bu tür şakalardan sıkıldığını çok net bir şekilde belli ediyordu.
-Kokan annenin gönderdiği kurban etleri. Komikliklerin bittiyse şimdi defol git elini yüzünü yıka.
Onun bu sert mizacına alıştığı için hiçbir şey söylemeden, uysalca banyoya adımladı. Ne zaman sevgilisinden ayrılsa böyle davranıyordu. O an bu konuda kafasının ne kadar rahat olduğunu farketti. Uzun zamandır böyle dertleri yoktu. Tek yaptığı gündüz çalışıp akşam kafayı bulmaktı. Ona kalırsa on numara hayat sürüyordu. Ama kendisi dışında herkes tam tersini düşünüyordu.
Avucuna doldurduğu soğuk suyu yüzüne çarptı. Bu onda şok etkisi yaratıyor, kendine gelmesini sağlıyordu. Fakat bu sefer, ayarı biraz fazla kaçırdığından olsa gerek, üstündeki ağırlığı atıp da kendine gelemiyordu bir türlü. İyi bir duş almadan da toparlanamayacakmış gibi hissediyordu.
Beklemeden çıkardı üzerindeki bluzunu ve diz kapaklarının altına kadar uzanan siyah dar eteğini. Aynadaki yansımasına baktı. Gördüğü şey hoşuna gidiyordu. Ne kadar yorgun olursa olsun beyaz tenini ve kıvrımlı vücudunu görmek onu mutlu ediyordu.
Boynundaki bene dokundu. Gittikçe büyüyor diye geçirdi aklından. O sırada kolunun aslında ne kadar acıdığını farketti. Hafifçe sağa dönüp aynada koluna baktığında kolunun üst kısmında duran morluk dikkatini çekti. Daha net görebilmek için biraz daha döndüğünde ise gördüğü manzara karşısında dili tutulmuştu. Kolundaki küçük morluktan sırtında onlarca vardı. Büyük bir telaşla vücudunun diğer bölgelerini kontrol etmeye başladı ve vücudunun birçok yerinde kolundakine benzer hatta bazıları daha büyük olan morluklar olduğunu farketti.
Aceleyle bornozunu üzerine geçirdi ve içeriye doğru koşmaya başladı. Arkadaşını burada bulamayınca mutfağa yöneldi. Bir eliyle burnunu tutmuş diğeriyle de içi et dolu büyük poşeti çekiştirerek balkona götürmeye çalışırken buldu onu. İşini bitirmesini bekledi ve mutfağa geri dönünce hiçbir şey söylemeden sırtındaki morlukları açtı.
-Umarım bunların nasıl olduğu hakkında bir fikrin vardır.
Bu morlukların hatırlamadığı bir geceden kalmasını değil de eve döndüğünde uyurken meydana gelmiş olmasını diliyordu. Bunu teyit etmek için de arkadaşına ihtiyacı vardı.
-Dün gece geldiğinde bacaklarında da gördüm bunlardan. O şekilde eve gelmeye çalışırken bir yerlerde düşmüşsündür. Kıyafetlerin de toz içindeydi zaten.
Dün geceyi düşünmeye çalıştı. Daha önce hiç, bir şeyleri hatırlamayacak kadar içmemişti. Vücudundaki morluklardan ziyade ne içtiğini, ne kadar içtiğini ve uyandığı banka nasıl geldiğini de hatırlamıyordu.
Arkadaşına hiçbir şey söylemeden banyoya geri döndü ve ısınmasını beklemeden suyun altına girdi. Banyo yapıp dün gittiği mekana geri dönecekti. Belki orda çalışanlar düne dair bir şeyler hatırlıyordur diye geçirdi içinden. Canını sıkan bir şeyler vardı. Kötü bir his. Belirsizliklerden hep nefret etmişti zaten. Şuanda da hayatındaki en büyük belirsizlik buydu ve ne olduğunu öğrenmeden işe gitmek istemiyordu.
___________
selam
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlayda
Fantasy"Bugüne kadar bildiğin, öğrendiğin her şeyi unut. Sana gerçekleri anlatmaya geldim." . . . . . "Bana inanma, benim hayatım yalan"