~3~
___________Gözlerini elindeki mavi dosyalara odaklamış, düşünceli bir şekilde adımlıyordu hedefine doğru. Kapının önüne geldiğinde yürürken katlanan eteğini çekiştirerek düzeltti ve önüne düşen saçlarını eliyle savurarak yüzünden uzaklaştırdı -alışkanlık haline getirdiği bu hareketleri yaptığının farkına bile varmıyordu çoğu kez.
Beklemeden tıkladı kapıyı ve içeri girmesini söyleyen, aşina olduğu o sesi duymaya hazırladı kendini. Ama içerden gelen ses hiç tanıdık değildi. İçeri girdiğinde gördüğü kişi de öyle.
Saçlarına ak düşmüş, suratsız müdürünün yerinde daha önce hiç karşılaşmadığı genç, güler yüzlü biri oturuyordu. Rahatsız edici derecede mutlu bir ifadesi vardı. Şaşkınlığını gizlemek adına ufak bir tebessüm yerleştirdi o da yüzüne. Müdürün değiştiğinden kimse bahsetmemişti. Değişse bile eski müdürü kadar kıdemli birinin yerine bu kadar genç birinin gelmesini beklemiyordu. Elindeki dosyaları masanın üzerine bıraktı, hiçbir şey söylemeden ve sahte tebessümünü yüzünden silmeden kapıya doğru adımladı.
Kapıyı açacağı sırada gözleri duvarda asılı duran çerçeveye takılmıştı. Fotoğraf iki yıl önce gittikleri iş gezisine aitti. O günü -işte henüz ilk haftası olduğu için- çok iyi hatırlıyordu. Ama bir terslik vardı fotoğrafta. Sağ tarafa shopla biri eklenmiş ve bu usta bir şekilde yapılmıştı. Fotoğrafın orijinali onda da olduğu için shop olduğunu kolayca anlamıştı. Gözlerini kısıp dikkatlice bakınca fotoğraftaki kişinin, karşısında oturan genç adam olduğunu farketti. Aynı kıyafetler ve aynı gülüşüyle orada öylece duruyordu.
Ürperdiğini hissetti nedensizce. Birden kalbi hızlanmıştı. Ama yine şaşkınlığını belli etmemek adına hiç tepki vermedi ve lavoboya doğru adımladı elini yüzünü yıkamak için.
Bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı. Tam olarak ne olduğunu bilmese de içinde onu korkutan tuhaf bir his vardı.
Laboboya gider gitmez karşılaştığı herkese sordu müdürün neden değiştiğini ama kime sorduysa müdürün değişmediğini söylüyordu.
-Peki odasında neden başka biri var? Yani az önce gittiğimde İlyas Bey yoktu. Genç bir adam oturuyordu yerinde.
Aldığı cevaplar yine aynıydı; "Bugün defalarca gittim odasına İlyas Bey yerindeydi. Sen yanlış görmüş olmayasın?"
Aynı cümleler, aynı mimikler, aynı tonlamalar hatta aynı bakışlar. İş arkadaşlarının hareketleri tamamen aynıydı. Davranışları, söyledikleri, tavırları hepsi ezberlenilmiş gibiydi. Robot gibi.
Tuhaf bir şeyler döndüğüne emindi artık. Korkuyor muydu? Evet. Neler döndüğünü öğrenmeden hayatına devam edecek miydi? Hayır. İçinde bu farkındalığı kimseye hissettirmemesi gerektiğine dair bir his vardı. Öyle de yaptı. Hiç kimseye hiçbir şey söylemeden, gülen yüzünü hiç asmadan, her şey normalmiş gibi davrandı işteki son anına kadar. Hayatının en zor dakikalarıydı belki ama başardı.
***
Çantasından çıkardığı anahtarı kapıya yerleştirirken düşünceliydi. Öyleki ayakkabılarını çıkarmayı bile unutmuş, içeri o şekilde girmişti -Suzan görse onu ayakkabılarıyla döverdi.
Üstünü değiştirirken farkettiği ayakkabılarını çıkarıp, odanın diğer köşesine fırlattı ve çıplak bir şekilde uzandı yatağına. Tenine değen çarşafın soğukluğu hoşuna gidiyor, onu rahatlatıyordu. Ama düşünceleri ona o kadar ağır geliyordu ki; boğazında bir yumru oluşturuyor, hissettiği tüm rahatlığın onu rahatsız etmesine sebep oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlayda
Fantasy"Bugüne kadar bildiğin, öğrendiğin her şeyi unut. Sana gerçekleri anlatmaya geldim." . . . . . "Bana inanma, benim hayatım yalan"