~4~
___________Kötü hissediyordu. İçinde bir sıkıntı, bir huzursuzluk vardı. Huysuzca kıpırdandı yattığı yerde. Uyanmasını gerektiren, onu uyuyamayacak kadar rahatsız hissettiren bir şeyler vardı içinde ama ne olduğunu çözemiyordu.
Yavaşça araladı gözlerini. Kendine gelmesi, bulunduğu ortamı algılaması zaman almıştı. Sanki tonlarca yükü sırtlamış gibi bir ağırlık vardı omuzlarında. Canı acıyordu ama bu fiziksel bir acı değildi.
Yattığı yatağın yumuşaklığı yabancı hissettirmişti. Sert bir zeminde uyuyakaldığına emindi. Ama ne zaman ve nasıl uyuduğunu hatırlayamıyordu. Garip hissediyordu.
-Hiç uyanmayacaksın zannetmiştim.
Biraz sitem biraz da merak barındıran tanıdık ses doldu kulaklarına. Ev arkadaşı kapının girişinde elinde bir bardak suyla ona bakıyordu.
-Naptın, hissettin mi susadığımı?
Gülerek karşılık vermişti ev arkadaşına. Kapının önünde duran beden ona hem özlem hem de acı hissettiriyordu. Hissettikleri tarif edemeyeceği kadar kuvvetliydi. Neden böyle karmaşık hissettiğini bilmiyordu. 'Saçma' diye geçirdi içinden. Yedi yirmi dört aynı evin içinde yaşadığı bir insanı nasıl özleyebilirdi ki? Uyurken gördüğü ama hatırlamadığı bir rüyadan dolayı olabileceğini düşünerek geçiştirdi kendisini ve ev arkadaşının ona uzattığı suya uzandı sadece birkaç saniye içinde düşündüğü şeylere hayret ederek.
Bardağı alırken temas eden elleri yabancı hissettirmişti. Soğuk ve tanıdık olmayan bir his doldu içine. Sanki elektrik çarmış gibi bir hisle geri çekti elini. Saniyeler sonra da film şeridi gibi olaylar akmaya başladı zihnine. Eve sarhoş gelişi, nasıl ve nerede içtiğini hatırlayamaması, vücudundaki morluklar, iş yerindeki tuhaflıklar ve balkondaki poşette duran ceset...
Hızla çarpan kalbini ve tüm vücudunu saran korkuyu kontrol edemiyordu.
Elinden düşen bardağı yakalamak istemişti ama artık çok geçti. Birden kalktı yattığı yerden ve ona sorgulayan gözlerle bakan bedeni cevaplamadan hızla yanından geçip kendisini banyoya kilitledi.
Tehlikede olduğunu hissedebiliyordu.
Gözyaşlarına engel olamıyordu.
Cesedi bulduğu anı ve içini saran korkuyu aşamıyordu. 'Eğer' dedi. 'Eğer poşetin içindeki parçalanmış beden Suzan'a aitse, az önce ona su veren kişi kimdi?'
Ellerini saçlarına attı ve ve çekiştirdi bunun onu kendine getireceğini umut ederek. Nasıl? Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi?
Avuçlarına doldurduğu soğuk suyu yüzüne çarparken aynı zamanda nefesini kontrol altına almaya çalışıyordu. Kafasını kaldırıp aynaya baktı kendi yüzündeki ifadeyi görebilmek için. Ama daha kendine bakmadan gözü saatler önce kendinden geçtiği zemine takıldı. Her şey çok gerçekti. Tüm olanları yaşadığına emindi. Ama mantıklı düşünmeye çalışınca her şey deli saçması gibi gözüküyordu.
Nasıl? Poşetin içinde gördüğü yüzün ev arkadaşına ait olduğuna emindi. Nasıl oluyordu da ölen bir insanı kanlı canlı görebiliyordu. Aklına Suzan'ın ceset dolu siyah poşeti balkona sürüklediği anı doldu tüm bunları düşünürken. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi?
Korkunun esir aldığı zihni asıl soruyu atlıyordu oysaki. Suzan'ı kim, neden öldürmüştü?
Kara kara ne yapacağını düşünürken kapıdan gelen ses dağıttı düşüncelerini. Nefesini tutmuş bir vaziyette bekliyor, çaresizce içerde olmadığını düşünmesini umuyordu karşısındakinin. Çocuksu ve altı boş bir umutla nefesini tutarken dışarıdan gelen sesle aralandı zihni yine.
-Dışarı çık konuşalım. Anlatacağım her şeyi.
Karşılık vermedi. Korkuyordu. Duyduğu ses ona güven vermemişti.
-İlayda aç kapıyı konuşalım, sonra yine gir istersen içeri. Ama önce beni dinlemen gerek. Lütfen.
Tanıdığı samimiyeti yakalamıştı karşısındakinin sesinde. Ama hala emin olamıyordu. Sonsuza kadar burada kalamazdı bunu biliyordu. Şimdi çıkmasa bile bir süre sonra çıkmak zorunda kalacaktı. Zihnini işgal eden ve ona her saniye daha çaresiz hissettiren düşüncelerini yok sayarak, anlık bir cesaretle kapının kilidini çevirdi ve dışarı attı titreyen vücudunu.
Görmeyi umduğu şey ile gördüğü şey çok farklıydı.
-Anlatacağım sana her şeyi. Söz. Ama önce ölmen gerek.
Karnında hissettiği acı şimdi anlam bulmuştu. Tenini yırtarak içeri giren soğuk metal ve yere damlayan kan damlaları bir rüyanın içinde gibi hissetmesine neden olmuştu. 'Demek bıçaklanmak böyle bir hismiş' diye geçirdi içinden. Beklemiyordu. Bütün benliğini saran korkuya rağmen böyle bir şey ile karşılaşmayı beklemiyordu.
Gözlerinden akan yaşlara engel olamadı. Korkudan titreyen vücudu artık üşüdüğü için titriyordu. Hiçbir şey yapamadı. Bıçak defalarca saplandı vücuduna. 'Neden?' diye sormak istedi ama soramadı. Ağzını hareket ettiremeyecek kadar acıyordu canı. Dudaklarında kanın acı tadını hissetti. Çenesine doğru akan sıvının kan mı yoksa gözyaşları mı olduğunu ayırt edemiyordu. Son kez şişirmeye çalıştı ciğerlerini. Ama kesik bir hırıltıdan başka bir şey çıkmamıştı dudaklarından. Gücünü kaybedip dizlerinin üzerine çökerken bir fısıltı işitti, ya da öyle olmasını umuyordu o an emin olamadı.
-Özür dilerim.
Gözleri kararmadan önce defalarca kulaklarına ilişen bu fısıltının gerçek olduğunu biliyordu artık. Son anlarında öfke sardı vücudunu. Bu özür dileyebileceği bir şey değildi. Bu affedilebilir bir şey değildi.
'Lütfen!' dedi içinden. 'Ölmek istemiyorum, lütfen biri bana yardım etsin!'
Bulanıklaşan zihni ve kararan gözleriyle yığıldı yere. Ölüm, bir anlıktı. Hiç beklemediğin anda sana uğrayabiliyordu. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadığı hayatı en sevdiği insanlardan biri tarafından son bulmuştu.
Ölüm, bir anlıktı. Ama bir son değildi. Her son gibi ölüm de yeni bir başlangıca gebeydi.
Yeni bir başlangıca...
___________
Yazarken çok heyecanlandım niye bilmiyorum çaodöwkd
Umarım seversiniz.
Öptüm hepinizi <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlayda
Fantasi"Bugüne kadar bildiğin, öğrendiğin her şeyi unut. Sana gerçekleri anlatmaya geldim." . . . . . "Bana inanma, benim hayatım yalan"