İskenderiye

7 1 0
                                    

11.

İskenderiye

Çocuklar irkilerek sesin geldiği yöne doğru döndü. Karşılarında yirmili yaşlarında göz kamaştıracak kadar beyaz tenli, upuzun ve simsiyah düz saçlarıyla adeta peri kızlarını andıran bir kadın vardı. Görüntüsündeki tüm bu tazeliğe rağmen lacivert gözleri oldukça yorgun ve yaşlı bakıyordu. Naveen daha önce hiç böyle bir ironiyle karşılaştığını hatırlamıyordu.

Kadının üzerine giydiği ipekten ve oldukça hoş görünen elbisesinin etekleri, kadın sanki ayakları yere basmıyormuş da yerin hemen üstünde süzülüyormuş gibi yürürken balkonun mermer yüzeyinde süründü.

"Kuşkusuz eskiden çok daha güzeldi," dedi Anastasia.

Çocuklarsa hala ona şaşkınlık içinde bakıyorlardı. Bunun üzerine genç kadın hafifçe güldü, "Hey, İskenderiye'desiniz. Ben ve arkadaşlarım burada olduğu sürece her zaman yeni sakinler karşılanır."

"Biz buraya pek yerleşme niyetiyle gelmedik hanımefendi," dedi Efsa çekinerek.

"Buraya kimse yerleşmez zaten genç Arore," dedi kadın. "Burası somut bir yer değil. Düşsel bir yer. Düşüncelerden meydana gelen bir diyar. Aslında düşüncelerin tam olarak kalbindeyiz, en azından yaratıcı düşüncelerin. Yakında burayla ilgili istemeyeceğiniz kadar şey öğreneceksiniz, o yüzden ilk önce kendinizi tanıtmaya ne dersiniz? Yolumuz uzun ve siz zaten bir yolculuk içindeydiniz, siz kendinizden bahsederken burada dinlenebiliriz," dedi ve ardından yerde kocaman yastıklar belirdi. Anastasia mavi bir yastığa oturduktan sonra eliyle öbürlerine gelmeleri için işaret etti.

Naveen yastığa oturmadan önce kuşkuyla kadını süzdü. "Peki sizin kim olduğunuzu ya da bize zarar verip vermeyeceğinizi nereden bileceğiz?" diye sordu.

Anastasia ilk önce kaşlarını kaldırdı ve memnuniyetle gülümsedi. "Ben Anastasia, İskenderiye'nin eğitim merkezi olan Katim'in en kıdemli öğretmeniyim. Bundan beş yıl öncesine kadar müdüresiydim de. Ne var ki o zamandan bugüne çok şey değişti, artık okul daha az hoş olan insanların elinde. Fakat bunlar şimdilik önemli değil! Şimdi oturun ve kendinizi anlatmaya başlayın."

Anastasia'nın bu yumuşak tavrı ve konuşurkenki rahatlığı herkese güven ve sıcaklık hissini vermişti. Ayrıca Arolar da herhangi bir tepki vermemişti. Herkes daire şeklinde oturduktan sonra dinlenene kadar sohbet ettiler. Bu aralardaki gerginliği azaltmış ve ortamı ısıtmıştı.

Anastasia çevik bir hareketle yerinden kalktı. Teni kadar beyaz elbisesiyle beraber balkona açılan kapıda kayboldu. Bunu yapmadan önce çocukları eliyle çağırdı.

İlk yerinden kalkan Adras kapıdan geçtikten sonra genç kadının sağda bir yere döndüğünü gördü. Burası daha önce geldikleri sol taraftaki geçidin ağzından fark edilmeyecek bir yerdeydi. Sol taraftan daha basık gözükse de kenarlarda açan ve karanlığı sahip oldukları renkli ışıklarla azaltan birkaç çeşit çiçek sayesinde daha iç açıcı bir yerdi. Hayvanlarla beraber yirmi dokuz kişilik kafile geçit boyunca bir süre sessizlik içinde yürüdü.

Aslında Anastasia onlara zaman veriyordu. Yıllardır burada geçirdiği zamana karşın hiçbir zaman, söz konusu şartlar ve durum ne olursa olsun Alexandria büyüleyiciliğini ya da mucizelerini yitirmiyordu. Anastasia bunlara mucize diyordu. Burası zihnin hüküm sürdüğü bir diyardı, her yer zihinlerin yarattığı mucizelerden oluşuyordu. Eskiden çok daha iç karartıcı bir mekan olan bu geçitte yürürken bundan emin oluyordu. Buradaki kırmızı çiçekleri daha ilk hayal kurmaya başladığı gün buraya ilk defa adımını attığında o yaratmıştı. Şimdi kırmızıların yanında aynı çiçeğin mavisi, moru, sarısı hatta yeşili vardı. Başka biçimli çiçekler de eklenmiş, birsürü acayip ot bitmişti. Tavan kısımlarını biri gök mavisine boyamıştı. Anastasia çocukların bu mucizelerle rahat bir kafayla kısa süre de olsa ilgilenmelerini istiyordu.

Son Titanik TimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin