Hayvanlara Bir Yürüyüş

8 2 0
                                    

8.

Hayvanlarla Bir Yürüyüş

Mei emin olmayan gözlerle kelebeğe baktı. Bu kadar zayıf gözükmeye hiçbir zaman alışamamıştı ve alışamayacaktı. Bunu biliyordu!

Diğer herkes testi geçmişti. Anippe'nin kuşu kestane renkli saçlarına dalıp çıkıyor, Nisa galiba vaşakla yerlerde yuvarlanıyor (bunu tuhaf bulmuştu), Kanji kangurusuyla oradan oraya zıplıyordu.

Çita, Danish'in saçlarını yalarken yapılı oğlan kıza döndü. "Mei, kendinle barışman gerekiyor."

Mei ise sadece dudağını ısırmaya devam etti. Rezil olma korkusuyla en sonunda kelebeğe doğru bir adım attı. Kelebek ilk önce gerilediyse de yeni bir adımla tekrar iğnesini çıkardı ve kıza gösterdi.

Kendimi seviyorum, kendimi seviyorum, diye çaresizce mırıldandı ve başparmağını kelebeğe doğru uzattı.

Efsa, Mei yere düşerken donakaldı. Bu tutukluğu hemen atlatıp genç kıza doğru koştu ve onu yerden kaldırdı. Bayılmıştı.

O düşmeden kaşla göz arasında gördüğü şeyi hatırladı ve kızın işaret parmağına baktı. Hala orada olan iğneyi çıkardı ve o an aklına ilk gelen şeyi yaparak zehrin yayılmasını engellemek için parmağı emmeye başladı. Haklıydı, iğne zehirliydi. Birkaç kez emdikten sonra ağzına acı bir sıvı gelmişti. Efsa zehri aceleyle tükürüp tekrar emmeye başlamadan önce diğerlerini çağırdı, "Mei yaralandı!"

Bir dakikanın içinde herkes başına toplanmıştı ve ne yapabileceklerini tartışıyorlardı.

"Sizce düzelebilir mi?" diye sordu Kanji.

"Bilmiyorum," dedi Danish. Endişeyle baygın kızın solgun benzine baktı.

"Düzelmezse ne olur?"

"Bilmem. Burada bedenlerimiz yok zaten ne olabilir ki?"

"Şu an hiçbir şey fiziksel değil," diye uyardı Nisa onları. Bunun üzerine derin bir sessizlik çöktü.

Mei ise o sırada bulutların arasında gibiydi. Kelebeğin iğnesi acıtmamıştı fakat bedenini her dakika öldürdüğünü hissediyordu ve bununla gurur duyuyordu. Aslında ölmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyordu ama bir şeyler olduğundan emindi, geri dönüşü olmayacak bir şeylerin. Bu yüzden ölebileceğini düşünüyordu. Evet, ölecekti. Ama kendisiyle gurur duyarak olecekti.

Aslında endişelenmesi gereken daha önemli konular vardı fakat Mei mutlu olmaktan kendini alamıyordu. Kelebek pekala kırılgan ve zayıf görünebilir, diye düşündü. Ama kesinlikle güçsüz değil. Güzel, nazik ve kırılgan bir görünüm güçsüzlük belirtisi değil.

Bu düşünceyle birkaç dakika daha anın tadını çıkardı ve ardından vücudundaki acıyı hissetmeye başladı.

"Kelebek neden yaklaşıyor?" dedi Nisa bir anda. O ana kadar kimse kelebeği görmemişti bile. Kelebek çok güzel ve zarif görünse de salondaki herkes ne kadar vahşi olabileceğini biliyordu.

Kelebek, çocukların endişeli bakışları arasında Mei'ye biraz daha yaklaştı ve ardından soktuğu yere antenlerini dayadı. Herkes o kadar çaresizdi ki herkes aynı umuda tutundu ve kelebeğe engel olmadılar. Az önce Efsa ilk yardım arayışına son vermişti.

Kelebeğin antenleri hafifçe sarı bir ışıkla parladıktan sonra Mei'nin rengi düzelmeye başlamıştı. İki dakika sonra da gözlerini açtı.

Mei ilk kelebeği gördü ve gülümsedi. Bu sefer tereddüt etmeden kelebeğe dokundu.

"Tanrım, sonunda" diye mırıldandı Adras. Olayın etkisinden çıkması iki saniyesini almıştı. Çok sıkılmıştı, bu onun için dayanılmaz bir işkenceydi. Bu yüzden karşıdaki kapıdan yanındaki hayvan ile birlikte kapıya koşar adımlarla ilerledi.

Son Titanik TimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin