yirmi beş' etrafımız dolmuş deli

476 40 21
                                    

jackson yüzüne taktığı maske ve şapkasıyla beraber şirkete girdiğinde alelacele namjoon' un yanına gitti. güvenlik odasının iki kapı ötesinde onu bekleyen uzun beden paspal haliyle duvara yaslanmış, karşısındaki cam duvardan dışarıyı izliyordu.

jackson arkasını kontrol edip hızlıca namjoon'a yaklaştı.

maskesini neredeyse göz altına kadar çekmiş, elleri ceplerindeyken uzun olanın dibine girdiğinde fısıldayarak konuşmaya çalıştı.

"içeri nasıl gireceğiz?" namjoon birkaç saniye jackson' a sorgularcasına bakmış ardından utanç verici bir ifadeye bürünüp ensesini kaşımıştı.

"tanrı aşkına james bond falan mı çekiyoruz burada, bu halin ne?"

jackson uzun olanın kısmakla upraşmadığı sesiyle panik yaparak koluna asılıp çekiştirdi.

"sessiz ol salak! biri görmesin diye taktım heralde şu maskeyi, sen niye bu kadar gevşeksin?" sadece açık olan gözlerini kısarak sinirle kafasını namjoon' a kaldırmıştı ancak uzun olan onu umursamadan ilerlemeye başladı.

"şirkete girerken kartını okutup giriyorsun seni ahmak!" son kez jackson' a yargılayıcı bir bakış atmış ve önünde durduğu güvenlik odasının kapısını açarak içeri girmişti.

jackson birkaç saniye afallayarak olduğu yerde kalsada hızla açık olan kapıdan içeri girdi ve ardından sessizce kapıyı kapattı.

kameraların bağlı olduğu sıralı bilgisayarlar oval şeklinde odayı kapsarken 3. masanın önünde oturan turuncu saçlı görevliyle konuşan namjoon'un yanına ilerledi.

"jimin- ah, bize dün öğleden sonra olan kayıtları gösterir misin acaba?" namjoon kendinden beklenmeyecek şekilde sevimli düzeye indirdiği sesi ve yanaklarındaki derin çukurları sergilemesiyle üstün bir çaba sergiliyordu ona göre.

ancak jimin denen turuncu saçlı çocuk bundan zerre etkilenmemiş olmalı ki sakızını büyükçe şişirip balonu patlatarak sandalyesinde yayılmaya devam etti.

"ne halt yedin?" diye umursamazca sorduğunda başka bir yabancının varlığıyla çekik gözlerini jackson' a çevirdi.

kaşlarını çattı "ve sende kimsin değişik?" diye sorduğu sırada jackson' ı tanımaya çalışırcasına baştan aşağı süzmüştü.

iyice bunalan jackson maskesini ve şapkasını çıkartarak bezgince yanındaki sandalyeye koydu. ardından turunculunun sorusunu görmezden gelip olaya girdi.

"namjoon istediğin bir şeyi yapacakmış, şimdi bize dünün kayıtlarını göster!"

kollarını göğsünde bağlayıp beklemeye başladı jackson. o sırada namjoon ise nasıl yine işin başına kaldığını sorguluyordu.

jimin turuncu saçlarını savurup koltuğunu bilgisayara yaklaştırdı. klavyedeki tuşlara basmadan önce göz ucuyla namjoon' a bakmış ve "fotoğrafçın min yoongi' nin numarasını telefonuma kaydet!" diyerek son model cihazı uzun olanın önüne itmişti.

birkaç dakika sessizlik içinde jimin'in bilgisayarla uğraşmasını izlediler. turuncu saçlı işini bitirip dünkü kamera kaydını ekranda oynatmaya başladığında hafifçe geri çekilmiş ve diğer ikilinin ekranı daha iyi görebilmesi için yer açmıştı.

çekimlerin yapıldığı sırada devam eden kaydı ileri sardılar, mola verildiği zaman kulisine kıyafet değişimi için geçen ikilinin ardından odaya giren personelin taktığı şapkadan dolayı yüzü gözükmüyordu. kayıt ilerlediğinde ise jackson'ın makyajı yapılıyor ve o sırada farklı bir personel elinde portakal suyuyla içeri giriyordu. jackson uyuklamaya başladığında ise şapkalı olan cebinden çıkardığı bir şişeyi olduğu gibi içeceğin içine karıştırıp jackson'ın önüne bırakıyordu.

breathe me. jackbum ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin