En son ne olduğunu unuttuysanız önceki bölümün sonuna bir göz atmayı unutmayın, iyi okumalar!
-
Yumuşacık yastığıma sanki en sevdiğim şeymiş gibi sıkıca sarılmış bir vaziyetteyken yataktan çıkmak istemediğim kesinlikle bir gerçekti. Mışıl mışıl uyurken aniden uyanma sebebimi alışkanlığıma veriyordum ve bu durum maalesef ki beni üzüyordu. Güneşin parlak ışıkları gözlerim kapalı olmasına rağmen yüzüme çarparak etkisini gösteriyor, sabah olduğunu belli ederek kısaca beni bu güzel ortamdan ayırmak istiyordu.
Gözlerimi uyuşuk bir biçimde ovuştururken tam olarak kendime gelebildiğim söylenemezdi. Gitgide uzayan ve dağılmış saçlarımın bir kısmı da gözlerim önüne geldiği için parmaklarım saç tutamlarımla bir araya gelmiş, sanki görmemi etkiliyormuş gibi turunculuklarımı otomatikmen kenara iteklemişti. Homurdanmam eşliğinde yatakta hafifçe kıpırdanırken gözlerimi açmazsam sanki uyanmam gerekmiyormuş gibi hissediyordum. Aklımda hiçbir düşünce de yer edinmiyordu o anda. Tek istediğim bir kaç saat daha uyumak, üzerimdeki gereksiz yorgunluğu ve boşluk hissini atmaktı.
Ah, boşluk hissi mi? Aslında bunun nereden geldiğini çok iyi biliyordum. Bu bilmişliğin farkındalığıyla zihnimi dün biricik sevgilim Yoongi ile yaşadığım anılar doldurmuş ve onunla uyuduğumu hatırlamam uzun sürmemişti. Fakat şu anda yanımda onun bedenimi hissedemiyordum. Göğsümde uyumasını geçmiştim ki kolumu yanıma atmaya yeltendiğimde boşluğa düşüyordum, ancak ki yatağın her tarafına sinmiş kokusuyla yüzüme minik bir gülümseme yerleştirmek ile yetinebiliyordum.
Gözümü sonunda hafif bir şekilde açmaya yeltendiğimde güneş ışıkları tarafından gafil avlanmıştım. Ellerimi gözlerime siper ederek kendime gelmeye çalıştığımda, Yoongi'nin kokusu tarafından yeniden sarhoş edilmem bana pek de yardımcı olmamıştı. İçime derince bir nefes çekerek yüzüme aptal bir sırıtış yerleştirdiğimde doğrulmaya çalışmam uzun sürmedi. Ama aynı şekilde de dirseklerim üzerinde sadece iki saniye durabilmiş, sonrasında da yeniden başımı yastığın üzerinde bulmuştum.
Yüzümü buruşturarak gözlerimi kapattığımda çoktan pes etmiştim bile. Sabahları aynı bu şekilde erken kalksam bile öğrenci yıllarını özlediğim bir gerçekti. Arada sırada hastaymış numarası yaparak sabahları güzel uykuma devam edebiliyor ve hayatın keyfini çıkarabiliyordum. Tabii aptal ailem sayesinde ne kadar iyi bir hayat geçirebildiğim âşikardı fakat yapabileceğim bir şey yoktu. Şu zamana kadar yaşadığım şeyler, tamamiyle benim boktan kaderim olmalıydı.
Kendi kendime düşüncelerimle boğuşurken kapının yavaşça açılmasıyla birden ne yapacağımı şaşırdım. Uyansam mı yoksa numara yapmaya devam ederek bir şeyler yapmaya çalışan Yoongi'nin beni uyandırmaya gelmesini mi beklesem bilememiştim. Nefesimi düzene sokmaya çalışarak yeniden yastığa sıkıca sarıldığımda, adım sesleri kısa bir anlığına durmuş ve bir kaç saniye sonra yeniden duyulmaya başlamıştı.
Sabah sabah neden benden önce uyanıp yorgun hâliyle bir şeyler yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Pekâlâ, belki lavaboya falan da gitmiş olabilirdi ama Yoongi'yi tanıyorsam da şöyle bir gerçek vardır ki kendisi süprizlerle dolu biriydi. Şimdi kim bilir aklında ne planlıyordu veya o şeyi uyguluyordu?
''Jimin,'' sabah sersemliğinin verdiği etkiyle sesi daha da kalın çıkmış, adım sesleri kesilirken anlam veremediğim başka sesler kulağımı doldurmuştu. ''Güzelim, gerçekten de benim bu numaraları yiyeceğimi mi sanıyorsun?''
Sesimi çıkartmadım. Gülmemek için üst düzey bir oyunculuk yapmam gerekiyordu ve bu benim için bir hâyli zordu. Saçlarım arasında tatlı bir baskı hissettiğimde ise dayanamayarak biraz yerimde kıpırdanmış, Yoongi'nin saçımı okşamaya başlaması ile beraber kendimi bu huzurlu ana bırakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fashion company ✔
Fanfiction''Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, göz açıp kapayıncaya kadar sana âşık olmuştum. Ne tuhaftık, değil mi? Sanki yıllardır birbirimizi tanıyormuşuz gibi...''