8| Ufak bir öpücük armağan ediyorum sana

4.9K 504 310
                                    

''Sevgililiğe doğru emin adımlarla ilerliyorsunuz resmen,'' Jungkook emin bir sesle konuştuktan sonra gülmüş, heyecanla yerinde kıpırdanmıştı. ''Hakkındaki her şeyi anlattın mı?''

''Elimden ne geldiyse.'' dedim o unutulmaz anlar tek tek gözümün önünden geçerken. ''Sahi, el demişken...'' nedensiz bir utançla elime bakmaya başladım. ''İlk el ele tutuşmamızı gerçekleştirdik.''

''Geç bile kalmışsınız, iki yavşak bir araya geldiğinde daha hızlı olmalıydı.'' diyerek güldü Jungkook.

''Daha ne kadar hızlı olabiliriz ki? Onu ilk gördüğümde anlık olarak bir düşüş yaşadım resmen, ve şu bir haftada geldiğimiz hâle bak.''

''Bu seni korkutuyor mu?'' diye sordu Jungkook tek kaşını kaldırarak.

Kararsız bir şekilde omuzlarımı hafifçe yukarı kaldırdım. ''Bilmiyorum, konu o olduğunda hiçbir şey bana yanlış gelmiyor. Ne yapacağım ben?''

Alt dudağımı büzüp Jungkook'a bakıyorken, Jungkook derin bir nefes vererek bakışlarını kaçırdı. ''Yapma şöyle şeyler, arkadaşıma düşmek istemiyorum.''

''Ciddiyim,'' diyerek dirseklerimi masaya yasladım ve yanaklarımı avuçlarım arasına aldım. ''Ne yapacağım ben?''

''Nasıl mutluysan öyle devam et hyung. Ayrıntılı düşünme artık, inan bana hayat bunun için çok kısa.'' alt dudağımı stresle ezmeye başladığım sırada Jungkook aklında bir şeyler dönüyormuş gibi gülmeye başladı.

''Bu gülüşü biliyorum.'' diye mırıldandım ifadesini izleyerek. Gözlerimi kısmış, ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordum. ''Aklından neler geçiyor?''

''Bazı dosyaların...'' sırıtarak öne doğru eğildi, sanki söyleyecekleri çok gizliymiş gibi davranıyor ve kimsenin duymasını istemiyor gibiydi. Tabii odada sadece bizim olduğumuz ayrıntısını geçmiyordum. ''Bay Min'in şirketine götürülmesi gerekiyor. Sanırım bu işi ikimiz üstlenebiliriz, ne dersin?''

''Neden ikimiz?'' diye sordum alaylı bir ifadeyle. Elbet bunun nedenini ikimiz de biliyorduk.

''Elbette dünyanın en afet insanı olan Kim Taehyung'u görmek için değil. Biraz değişik hava solumak bana iyi gelecektir.'' berbat bir yalancıydı ve adamın ismini söylerken bile gözleri ışıl ışıl parlıyordu.

Yoongi'yi görme düşüncesi aklımı çoktan ele geçirmiş ve saniyeler içerisinde ayağa kalkmamı sağlamıştı.

''Ee, nerede bu ulaştırmamız gereken dosyalar?'' diye sordum sabırsız bir şekilde. Aslında dosyaları ulaştırmanın pek çok yolu vardı, ama ikimiz için de en yararlısı bu oluyordu.

''Hemen getireyim, ve Bay Jung'dan da izin alayım.'' Jungkook ayağa kalkıp onay istercesine bana baktığında, başımla onu onayladım ve odadan hızla çıkmasını sağladım. Gelmesini beklerken masa'nın üzerinde bulunan telefonumu cebime koydum, ve odanın içinde yavaş adımlarla turlamaya başladım.

Bir kaç dakika kadar sonra Jungkook elinde bir takım dosyalarla odama girmişti. Yüzünde izni aldığına dair bir sırıtış vardı ve heyecanlı gözüküyordu, gerçekten Jungkook birini gözüne kestirdiğinde onu kendine getirmek imkansızdı.

''Sen bunları Bay Min'e ver. Ben de işte...'' dosyaları elime tutuşturduktan sonra, ağzında bir şeyler geveleyerek arkasını bana doğru döndü. ''Uğramışken bir Bay Kim'i görürüm.''

''Eminim seni deli gibi özlemiştir.'' diyerek kıkırdadım odadan çıkıp Jungkook'a yetişirken.

''Ne kadar komiksin. Herkes Bay Min değil, benimki biraz nazlı...'' derin ama bir o kadar da bilmiş bir ifadeyle nefes verirken, merdivenlerden iniyorduk. ''Ama kimse Jeon Jungkook'a karşı koyamaz, biliyorsun. Eninde sonunda ağıma düşecektir.''

fashion company ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin