Masanın üzerindeki eşyalarımı toplarken içimde az da olsa bir üzüntü vardı. Yıllarımı geçirdiğim bu şirketten Bay Kim'in benim çalışma teklifimi kabul etmesi üzerine ayrılıyordum. Gerçekten alıştığım ve sevdiğim bir şirket olduğu doğruydu ama o herife ait olan hiçbir şeyi artık hayatımda barındırmak istemiyordum. Bu yüzden olabildiğince hızlı bir şekilde çekmecenin içindeki ve masamın üzerindeki eşyalarımı alarak bu odadan çekip gitmek istiyordum.
''Bebeğim, sen iyi misin?''
Hiçbir şeye karışmamasını söylediğim için karşımda oturmuş beni izleyen Yoongi'ye iyi olduğumu göstermek amaçlı hafifçe gülümsedim.
''Hiç olmadığım kadar hem de, sevgilim.'' laptobumu da çantanın içine yerleştirirken dikkatli bakışlarını bana kilitlemiş olan Yoongi'ye çevirdim bakışlarımı. ''Kötü mü görünüyorum?''
''Senin kötü görünmen mümkün olabilir mi?'' işimin bittiğini doğrulamak için son bir kez kontrol etmemin ardından Yoongi'nin yanına doğru ilerleyerek sorgular bir şekilde tek kaşımı kaldırmıştım. Yanlış anladığını fark etmiş ki hafifçe gülmeden edememişti. ''Ah, sen o anlamda sormamıştı-''
''Bundan hiç sıkılmıyorsun, öyle değil mi?'' diye sordum elimi omzuna koyup, hızlıca eğilerek yanağına bir öpücük kondurarak.
Yüzünde piçimsi bir sırıtış yer edinirken, ''İnan bana güzelim, uzun yıllae boyunca da sıkılmamaya devam edeceğim.'' diye cevaplamıştı ben geri çekileceğim sırada boynumdan hafifçe tutup beni engelleyerek. Burun buruna gelmemizi sağladığında bir süre sadece birbirimize bakmıştık ve ardından da bu an dudaklarıma uzun bir öpücük kondurmasıyla sonlanmıştı.
''Kalk hadi, gidiyoruz.'' sanki ilk seferimmiş gibi yanaklarımın ısındığını hissederken buna anlam verememiş ve onun fark etmesine izin vermeden geri çekilmiştim.
Arkadan bir hareketlenme sesi gelirken parmağım benden bağımsız olarak dudağıma gitmiş, Yoongi ise bunu fark etmiş olacak ki kıkırtısı kulaklarıma gelirken elimi hızlıca çekmiş ve kapıya doğru ilerlemiştim.
''Nasıl bu hâline deli olabilirim...'' mırıltıdan çok duymamı istiyormuş gibi konuştuğunda elim kapının kolunda duraksamıştı. ''Sanki beni hiç bitirmiyormuşsun gibi.''
-
Zorlu bir süreçti. Yani, istifa etmek, şirkettekilerle, yeniden Bay Jung ve Jungkook ile vedalaşmak gerçekten hiç hoş değildi. Bu ortamı, başaralarının bir parçası olmayı ve en çok da en yakın arkadaşım Jungkook'u özleyecektim ama elimden gelen bir şey yoktu. Bazen asıl istediğin şey için fedakarlıklar yapmak gerekiyordu ve benim asıl istediğim şey ise Yoongi'ydi. Onun her daim yanında olmak, onunla yaşamak ve hayatlarımızı birleştirmek. O hayatıma girdiğinden beri bundan daha çok istediğim başka hiçbir şey yoktu.
''Sanırım, şimdilik bu kadardı? Zaten bir hayli bitkin görünüyorsun güzelim, bence gösterecek bir yer kaldıysa bile sonra devam edebiliriz.''
Yorgun bakışlarıma eşlik eden yarı açık gözlerimi Yoongi'ye diktiğimde beni odam olduğunu düşündüğüm yere doğru yönlendirdi. Heyecanlıydım ama bunu belli edemeyecek kadar yorgundum. En az Bay Jung kadar başarılı olan Bay Kim'in patron olduğu bir şirketteydim, bu yüzden nasıl mutlu olmazdım ki? Yeni bir hayata başlamak istememin ardından karşıma böyle bir fırsat çıkıyordu ve Yoongi ile bir koridor kadar uzaktaydık. Kesinlikle şu anda benden mutlusu yoktu.
Yoongi açık kahve tonundaki kapıyı araladıktan sonra ikimiz de odaya adımlamıştık. Benim odamın aksine, masanın büyük bir camın kapladığı duvarın önünde olduğu, güzel bir odaydı burası. Benim düzenleyeceğim şekilde boştu ve duvarlar krem rengindeydi, bir duvarın kenarında ise adını bilmediğim, çok güzel yemyeşil bir bitki vardı. Sağdaki duvarda birkaç tablo asılıydı ve oldukça hoş görünüyordu. Güzel, ferahlatıcı, tarzıma göre ayarlayabileceğim bir odaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fashion company ✔
Fanfiction''Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, göz açıp kapayıncaya kadar sana âşık olmuştum. Ne tuhaftık, değil mi? Sanki yıllardır birbirimizi tanıyormuşuz gibi...''