Aslında kendimdeydim. Sadece annem son zamanlarda Aldwin'in ölümünden sonra toparlanamadığımı ve derin sinir krizleri geçirdiğimi zannediyordu. Evet, Aldwin'in artık yanımda olmayışını kabullenemiyordum bu bir gerçekti ama beni asıl öfkelendiren ise annem ve babamın hislerime güvenmeyişi , fikirlerime önem vermeyişi oluyordu . İşte bugün, tam da şu anda kaza sabahı hissettiğime benzer bir his uyanıyordu içimde. Goolwa' ya gelmeyi ne kadar istemiyorsam Bay Owen'a karşı da o kadar isteksizlik, sevgisizlik ve korku vardı içimde. Annemin benim için istediği suyu getirdiğinde onunla göz göze geldim . Gözlerinde beni içine çeken bir korku girdabı vardı . Gözlerimi ondan kaçırıp bardağa uzandığımda yanlışlıkla ellerine değdim. Buz gibiydi. Ellerimi aceleyle çektim. Öyle ki üzerime o esnada dökülen suyu bile sonradan fark ettim .
-Bay Owen, şeyy... Teşekkür ederim.
-
Owen başıyla küçük bir hareket yaparak, odadan uzaklaştı.
Ona neden teşekkür ettiğimi bilmiyorum. İçimdeki şüphe, korku, endişe, telaş , buna ne derseniz diyin, adını ne koyarsanız koyun bana açıklaması olmayan tuhaf şeyler yaptırıyordu. Önce ben de aldığım ilaçların , anti-depresanların bu denli bir yan etkisi olduğunu düşündüm. Ama gece yatağıma uzanıp o günü, Owen'la göz göze geldiğimiz günü düşündüğüm. Belki saçma bir kuruntu, belki kimsenin bilmediği bir sır... O gece bir şeye karar verdim. "Onunla yüzleşecektim." Bunu kendime kabul ettirmek için odada kaç defa dolandığımı, saçlarımı kaç defa karıştırıp topladığımı, dağıttığımı , kaç defa kendime "Onunla Yüzleş Mathilda" dediğimi hatırlamıyorum. Bildiğim tek şey artık bir şeyleri kafama koyduğum ve bunu yapmam gerektiğiydi.
Bunun için gece yarısını bekledim. Annemin duşunu alıp babamın akşam okumaları bittikten sonra Owen'in salonu toparlayıp odasına çekildiği saat.
Saat 23.07
Saat 23.21
Vakit geçmiyor...
Saat 23.27... Bir su sesi geliyor . Annem duşa girmiş olmalı.
Saat 23.45
Merdivenlerde bir tıkırtı. Babam okumasını bitirip yatak odasına çıkıyor.
Saat 23. 48... Sessizlik.
Saat 23.51 Salondan bardak sesleri geliyor. Owen muhtemelen , salonda kalan bardakları topluyor.Her şey planladığım gibi gidiyor.
Saat 00.12 sessizlik. Hadi Owen.
Saat 00. 17... Merdivenlerde bir tıkırtı. Ama Owen... Owen'in odası merdivenin altında.
Biraz daha dikkat kesildim . Merdivende gıcırtılar devam ediyor . Yoksa, yoksa ben Owen'i beklerken o mu geliyordu benim yanıma. Korkudan bacaklarımın titretip beni taşımakta zorlandıklarını fark ettim. Bir an annem ve babamı uyandırmak geçtiyse de içimden bu sesi hemen bastırdım. "Bıraksana Mathilda, sana ne zaman inandılar. Şimdi uyandırsan yine bunun bir yan etki olduğunu söyleyecekler sana."dedim kendi kendime. Kapıya yaslandım. Derin bir nefes aldım. Bütün cesaretimi toplayıp kapıyı açtım. Sımsıkı kapattığım gözlerimi açtığımda karşımda kimseyi göremedim. Sağa baktım kimse yok. Sola baktım kimse yok. Kapımın önünde yatan küçük kedim Karamel'den şüphelendim . Kapıyı kapatıp derin bir nefes aldım . Tekrar beklemeye başladım.
Saat 00.24 bir tıkırtı.
Owen odasına geçip kapısını kapattı. İşte, işte tamam Mathilda, tam zamanı.
Kapıyı açtım parmak uçlarımda küçük adımlarla merdivenleri inmeye başladım. Arada durup derin nefes alıp korkumu bastırmaya başladım. Merdivenlerin sonuna geldiğimde durup bekledim. Bay Owen'in odası tam karşımda. Önce kendimi rahatlatmaya çalıştım. İçerde ne olabilir ki Mathilda. Bütün gün yorulmuş bir insan odasına kapanmış en fazla dinleniyordur.
Kapıya yöneldim . Kulağımı kapıya dayadım. Derin bir sessizlik. Emin olamadım. Diğer kulağımı dayayıp dinlemeye başladım. Kesik hıçkırık sesleri, ardından anlamsız mırıldanmalar ve en sonunda için için ağlama sesleri...
Bu adamın derdi ne? Her gün onu bu kadar ağlatan sebep ne? Benim Aldwin'imi kaybetmemden daha büyük acılar mı yaşıyor. Hayır , hayır. Owen tuhaf bir adam. O bizden farklı biri . Bizim türden acıları olamaz onun.
Kapıya iyice yaslandım bütün gücümle ona konsantre olmaya çalıştım . Tam bu esnada , boynumdaki kolye dönüp hızla kapıya çarptı. İçerdeki sesler kesildi . Korkudan kanım çekildi. Nereye gideceğimi bilemedim . İçimden bir ses: "Ne yaptın Mathilda?"
İçimden kaçıp gitmek geldiyse de dizlerim tutmadığı için hiçbir yere kıpırdayamadım. Bilinemez bir güç beni oraya bağlamış da kıpırdayamıyormuşum gibi çaresiz hissettim.
Kapı hızla açıldı. Karşımda Owen. İçerisi karanlık. Odada sadece ince, çok ince bir mum ışığı. Owen karşımda...Mumun ışığı simsiyah göz bebeklerine yansımış. Sadece gözlerini görebiliyorum. Mum sanki masada değil onun gözlerinde yanıyor...
-Şey, be be benn.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ BEN
Mystery / ThrillerKaderimiz bizi yönlendiriyor mu? Yaşantımızdaki değişiklikler, karşılaştığımız insanlar ya da ilk aşkımız bir tesadüf mü? Bu hikaye gizem, korku ve aşk üçlemesinde çevrenizdeki insanlara daha farklı bakmanızı sağlayacak. Hikayenin son sayfalarına ge...