Owen ile göz göze geldiğimde parmak uçlarımdan itibaren kanımın çekildiğini, dilimin ağzımın içinde hareket edemediğini hissettim. O an biri adımı sorsa söyleyemezdim. Kimim , nereden geldim, neredeyim? Tanrım nasıl bir aptallık ettim? Aptal mıyım? Hayır, korkağım. Hayır hayır! Hem aptalım hem de korkak... İnsan korktuğu zaman ne kadar da çaresiz. Zihninden geçen düşüncelere bile engel olamıyor. Sanki beyninin içinde bir film sürekli dönüp duruyor ve en ürpertici sahneleri başa sarıp sarıp tekrar izletiyor gibi.
-Be be ben, şeyyy...
-
-Owen, sen ağlıyordun.
Ağzımdan çıkan son cümleye kendim de inanamadım. Elimi ağzıma götürüp, yeni bir şeyler söylememek için sıkıca bastırdım. Sanki konuşan ben değildim ya da bilimcimi kaybetmiş bir şekilde sayıklıyordum.
Owen gözlerimin içine baktı. Kocaman ellerinde küçülen mumu yüzüme iyice yaklaştırarak beni dikkatle izledi. Sanki yüzümde bir
ayrıntıyı seçmeye çalışıyor gibiydi. Ne vardı yüzümde? Korktuğumu hissetmiş miydi? Son bir güçle toparlanıp Owen'in elini itip merdivenleri hızla çıktım. Çıkarken ardıma bile bakmadım. Owen elinden düşen mum ile uğraşıyordu.Odama çıktım. Kapıyı kapatıp arkasına yaslandım . Derin derin nefes alıyordum. Ara sıra soluğum kesilir gibi oluyor, kalbim her zamankinden hızla atıyordu. Terler döküyordum.
Kulağımı kapıya yasladım. Evet, sesler kesilmiş gibiydi. Owen odasına tekrar çekilmiş olmalı. Kapımı arkadan kilitleyip yatağıma uzandım. Uyumaya çalışıyordum ama olmuyordu. Owen'in gözlerinde yanan mum ışığı gözümün önünden silinmiyordu. Korkuyordum. Göz kapaklarım ağırlaşıp beni uyumaya zorluyordu.
Salondayız, annem babam ve ben Pazar kahvaltısının ardından kahvelerimizi içiyoruz. Owen mutfakta. Akşam Gipsy ailesine vereceğimiz yemek için hazırlıklar yapıyor.
-Mathilda, lise eğitimine devam etmek istiyor musun?
Babamı hala affedemesem de bana yönelttiği sorulara artık cevap veriyordum.
-Hayır, hala kimseyi görmek , kimseyle tanışmak istemiyorum. Kimseye tahammülüm yok baba , anlıyor musun?
-Tatlım , Aldwin'in ölümü...
-Sakın baba, Aldwin'in adını ağzına alma. O aramıza dönecek, eskisi gibi onunla bisiklet yarışları yapacağız. Sadece zamana ihtiyacı var anlıyor musun?
-Mathilda, Aldwin öldü, bunu artık kabul et!
Babamın ağzından çıkan hiçbir kelimeye tahammülüm yoktu. Hele ki Aldwin'le ilgili konuşmaları? Dayanamadım, o anki sinir haliyle ellerimin titrediğini fincandan dökülen kahvelerin beyaz gömleğime dalmadığını fark ettim. Fincanı sert bir şekilde masaya çarpıp, salonu terk ettim. Kahve lekelerimi silmek için mutfağa geldiğimde Owen'ın akşam için oldukça meşgul olduğunu fark ettim. Ona kendimi fark ettirmeden üstümdeki lekeleri çıkarmaya başladım. Bir yandan da Owen'i izliyordum. Kocaman ellerine aldığı sebzeleri hızla doğruyordu. Yanında olduğumun farkında bile değildi. Bir patates aldı eline, hızla doğramaya devam etti. O esnada hızla inen bıçağın altına parmağını kaptırdı. Eyvah, Owen ciddi yaralanmış olmalı.
- Bay Owen , iyi misiniz ?
Bir Asyalı olduğunu hatırlatan küçük çekik gözleriyle bana baktı. Yanında olduğumu fark etmediği için endişelendi . Eli bir süre boşlukta asılı kaldı . O da ne? Owen'in çok derin kesilen parmağı kanamıyordu. Owen , bir bana bir de eline baktı. Cebinden hızla çıkardığı mendili parmağına sardı. Evet, mendil hala kırmızı olmamıştı. Elini saklamak ister gibi arkasına gizledi. Diğer eliyle de bana susmamı söylemeye çalışan bir işaret yaptı.
Gördüklerim doğru muydu? Owen'in kanı akmıyor muydu ? Saçmalama Mathilda, o da hepimiz gibi. Hayır , hayır gördüklerim doğruydu. Owen'in vücudunda kan damlası denilen bir şey bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ BEN
Mystery / ThrillerKaderimiz bizi yönlendiriyor mu? Yaşantımızdaki değişiklikler, karşılaştığımız insanlar ya da ilk aşkımız bir tesadüf mü? Bu hikaye gizem, korku ve aşk üçlemesinde çevrenizdeki insanlara daha farklı bakmanızı sağlayacak. Hikayenin son sayfalarına ge...