En parlak yıldızlar bile 'karanlık' olmadan parlayamazlar.
Gecemin karanlığında umuduma yıldızları doldurur, sonrada karanlıklar içinde ışıklarla yürürüm. Şehrin ışıkları yanıyor. Bir buluttan yağıyor sevda sessizce. Bir yağmur çiseliyor yüreklere...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
19 yaşındaki bir çocuğun, boğazıma bıçak dayamasıyla beraber mantığımın devre dışı kaldığı anlardan birini yaşıyordum. Silah kullanarak, zaten dibe batmış bir gencin hayatını iyice mahvetmek istemiyordum. O ise gözünü bile kırpmadan, tereddüt etmeden bana zarar verebilir gibi görünüyordu. Gözlerimi sıkıca kapatıp bir mucize beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra çıkan sesleri duyup gözlerimi yeniden açtığımda Tekin'i gördüm. Acımasızca yumrukluyordu Polat'ı. Öyle bir gözü dönmüştü ki kolundan tutup zar zor çektim.
Gerçekten korktuğum nadir anlardan biriydi. Korkuyordum çünkü yapacak çok işim vardı. Ortaya çıkarmam gereken gerçekler ve belki de en önemlisi yaşamam gereken bir aşk vardı. Teoman'ın çok sevdiğim 'Çoban Yıldızı' şarkısı yankılanıyordu kulaklarımda.. "Şimdi ölmek istemem, bir kalbi sarmadan, aşkı tatmadan daha, onla sarhoş olmadan.." Duvara yaslanıp boynumu ovuşturdum ve sakinleşmeye çalıştım. Ben nefesimi düzeltmek için çabalarken Tekin'in gelip sarılması çok hoşuma gitmişti. Kendimi öyle yalnız hissediyordum ki bu hareketi ilaç gibi gelmişti. Polat'ın bileklerine kelepçeyi geçirdikten sonra beraber emniyete gittik.
"İyi misin? Bir su iç, kendine gel. Hadi.. Geçti, korkma artık."
"Kimse bilmesin."
"Ne?"
"Zaten ağır bir ceza alacak. Bir de bu yüzden yargılansın istemiyorum. 19 yaşında bir çocuk daha o.."
"Yok yok, sen iyi değilsin. Ne diyorsun Azra? Boğazına bıçak dayamış, ben gelmesem öldürüyordu seni."
"Ne yaptıysa korkudan yaptı. Köşeye sıkıştırdım, üstüne gittim. Kapansın bu konu lütfen.. Sen ne için gelmiştin otele?"
"Telefonunu düşürmüşsün ekip minibüsünde. Onu verecektim.. Hadi dinlen biraz." diyerek kolumu tuttuğunda bir acıyla kendimi geri çektim. "Ne oldu?" sessiz kalışımın ardından ceketimi çıkardı ve kolumdaki sargıyı gördü. "Ne zaman oldu bu?"
"Bir şey yok.. Kapının kenarındaki çiviye takıldım."
"Dün bir bugün iki. Geldiğinden beri bir şeyler saklıyorsun. Ne yapmaya çalışıyorsun sen? Şimdi de bizden gizli operasyon mu yapmaya başladın? Bu gizli kalmayacak, konuşacağım Akif Müdür ile."
"Benim her şeyden haberim var." diyerek yanımıza geldi Akif Müdür. "Bizi yalnız bırakır mısın Tekin?"
"Emredersiniz müdürüm." dedi ve hızlıca uzaklaştı.
"Durum nedir Azra? Bana güzel bir haber ver."
"Buldum onu. Yaşıyor müdürüm.. Yaşıyor.."
**
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.