En parlak yıldızlar bile 'karanlık' olmadan parlayamazlar.
Gecemin karanlığında umuduma yıldızları doldurur, sonrada karanlıklar içinde ışıklarla yürürüm. Şehrin ışıkları yanıyor. Bir buluttan yağıyor sevda sessizce. Bir yağmur çiseliyor yüreklere...
Yine bir polisiye ZeyKer hikayesiyle karşınızdayım. Bayılıyorum polis karakterler yazmaya.👩🏻✈️👨🏼✈️
Karakter afişleri ve bölümlere çok emek harcadım. Saatlerce video izleyip gif yapıyorum. Önümde yeni bir süreç var ve inanın ki derslerimin yoğunluğundan hikaye yazmak için hiç vaktim yok. Ama yazmaktan öyle çok keyif alıyorum ki bir türlü vazgeçemiyorum. 🤦🏻♀️
Her neyse, sizlerden bir isteğim var. Eğer hikayeyi beğendiyseniz oylarınız ve özellikle de yorumlarınızla bana destek olmanız.
Devam etmemi isterseniz yorumlarınızı bekliyorum. Umarım beğenirsiniz.🙆🏻♀️
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ben Ediz.. Mesleğine aşık biri olarak bir gecede her şeyini kaybeden bir adam. Yaşarken elinde olanların kıymetini bilmeyen, anca kaybedince anlayan.. Yıllarca dişini tırnağına takarak, çok çalışarak, canımı ortaya koyarak iyi bir noktaya geldim. Sonra anladım tüm çabamın boşa olduğunu. İyi bir insansan; kaybedersin. Hepsi boş, hepsi palavra. Bu dünyada her zaman kötüler kazanır, ne kadar inkar etsem de kabullendim. Omuz omuza verip çarpıştığım, kendimi defalarca kez tehlikeye atıp koruduğum biri tarafından ihanete uğradım. Dört duvarın arasında geçirdiğim süre zarfında bir şeyi çok iyi öğrendim; bu hayatta aynada gördüğün yansımana bile güvenmeyeceksin. Ben Ediz.. Ediz Erdem.
Babamın mesleğini yapmaktan gurur duyuyordum ve onun ismine bir zarar getirmemek için elimden geleni yapıyordum. Mutluydum, kimse ve hiçbir şey keyfimi bozmaya yetmiyordu. Oturmuş bir düzenim vardı artık. Sabahları gün doğmadan sporumu yaptıktan sonra emniyete gidip odama geçiyor, kahvemi yudumlarken dosyaları inceliyordum. Ben babamın oğluydum. Herkesten çok çalışmalıydım.. Yine bir gün kurşunlar kulağımın yanından hızla geçerken buldum kendimi.
"Tekin, koruyun beni. Arkadan dolaşacağım."
"Yapma amirim. Çok tehlikeli. Kaç kişi olduklarını bile bilmiyoruz henüz."
"Sen beni hâlâ tanımamışsın, Tekin. Tehlike benim göbek adım. İçlerinden geçeceğim, bekle gör." kısa bir sürede gemideki herkesi etkisiz hale getirebilmiştim. Ekibin yanına dönerken Alpay'ın hemen arkasında birinin daha olduğunu fark ettim. "Alpay, eğil!" ani bir şekilde silahımı çıkarıp ateş etmiş, Alpay'ın hayatını bir kez daha kurtarmıştım. "İyi misin?" diyerek elimi uzattım. Ancak o yüzüme bile bakmadan tek başına ayağa kalkmayı seçti.
"Nerede şu meşhur kasa?" diyerek gemiye daha ilk gelişi olmasına rağmen eliyle koymuş gibi bulmuştu kasayı. İçine açıp baktığımızda 50'liklerden oluşan yüzlerce deste paranın olmadığını görüp kafamı ellerimin arasına aldım.
"Allah kahretsin ya! Bu nasıl olur? Siz gelmeden hemen önce gördüm, tüm parayı buraya koydular." dedim ve duvara yumruk attım.
"Paslandın be Ediz.. Gizli görevlerden çekilmenin vakti gelmiştir belki de." dedi Alpay, pis pis gülerek.