İyi okumalar.
.
"Delimisin be adam! "
Sara şu an o geciten gelen adamın yakasına yapışmış hesap sarmakla meşguldü. Beni ne hakla kolumdan sürükleyip bilmediğim bir şeyin içerisine itter diye geçirdi içinden.
Kızgın ve öfkeliydi.
Geciten gelen o sarı ışık kaybolarak yerine karanlığı aldı. Işığın gitmesiyle birlikte yanlarına bir adam geldi. Adam uzun boylu, yeşil gözlü, kahverengi saçlara ve esmer tene sahipti. Adam sarayı görünce hayretle ağzı aralandı.
Sara kaşlarını çatarak ' ne var ' dercesine adama baktı. Gözlerini adamdan ayırarak etrafa bakındı. Bu defa şaşıran taraf sara olmuştu. Bir ormandaydılar. Şaşkınlığını üstünden atamadan o iki adama baktı onları inceledi.
Kıyafetleri çok farklıydılar. Üst olarak üzerinde kaliteli siyah bir kumaşlı gömlek ve gri pantolon vardı. Gömleğin üzerinde çelik bir zırh vardı.
Sara bakışlarını onlardan çekerek olumsuz anlamda kafasını saladı. Kendi kendine " Evet, bu yaşadıklarım bir kabus şimdi gözlerimi kapatıp açtığımda, kendimi evimde bulaçağım " diyerek gözlerini yumdu.
İçinden ' 1.2.3.4.........30 "a kadar saydı. Korkarak gözlerini açtığında karşında, yine o iki adamı görünce hayal kırıklığına uğradı.
Sara bir iki adım geriye giderek düşünmeye çalıştı. Derin derin nefesler alarak, karşındaki iki adama doğru yürüdü. Onu geçiten iten adam dik duruşuyla sarayı seyrediyorken diğer adamın bakışları saranın üstündeki kıyafetlere ve elindeki çantaları inceliyordu.
Sara sesini bularak " Kimsiniz siz? neden beni buraya getirdiniz? " dedi sesinin sakin çıkmasına özen göstererek. Sonuçta onları tanımıyordu ve onu buraya getirdikleri gibi geri götürecek kişilerde onlar.
Sarayı buraya getiren adam hiçbir şey söylemeden saranın kolundan tutuğu gibi kendisiyle birlikte onu sürüklemeye başladı. Sara iyice sinirlenmeye başlamıştı ve daha fazla dayanamayarak; " Yeter artık sen ne hakla beni zorla götürüyorsun " dedi.
Saraya yandan bir bakış atıp önüne döndü. Sara'da daha fazla direnemedi çünkü direnmeyecek kadar yorgundu. Bu
olanlar onun için çok fazlaydı. Uzun orman yürüyüşlerinden sonra nihayet bir köye ulaşabilmişlerdi.Saranın yol boyunca söylediği sorular yanıtsız kalmıştı.
Köyün içerisine girdiklerin'de tüm gözler saraya döndü.
Meraklı bakışlarla onu süzüyorlardı sarada aynı şekilde onları. Etrafa baktığında odundan veya taşlardan yapılmış evler ve onun önünde oyun oynayan çocukları gördü.
Tozlu topraklı yolar, kazanda pişirilen yemekler, kenarda bir şeyler satanlar,
tuaf giyimli insanlar ve atın üstünde yolculuk yapan insanlar.Birçok yolardan geçmişlerdi, uzun yürüyüş sarayı yormuş olmalı'ki yavaş adımlarla yürüyordu. O iki adam'da genç kızın yorulduğunu farketmişlerdi. Birkaç adım atıktan sonra durdular. O iki adam saranın sırtındaki ve elindeki çantayı alarak kendi omuzlarına yerleştirdiler.
Sara üstündeki yorgunluğun biraz da olsa azaldığını görünce derin bir nefes aldı.
Ne zaman yollarını değiştirseler ordaki
insanlar saraya uzaylı görmüş gibi bakış atıyordular. Sara bu bakışlardan rahatsız olunca başını eğerek yola devam etti.
Yürüyecekleri yolun ortasında bir kalabalık gördüler. Saranın meraklı bir yapısı olduğu için, onu kolundan tutan adamı kendisiyle birlikte oraya yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişe Yolculuk
Historical FictionGirdiği sokağın, kırık sokak lambanın aydınlattığı kadarıyla yoluna kendinden emin bir şekilde yürüyordu. Tek isteği bir an önce fenalaşan hastasının evine yetişebilmekti. Oysaki nerden bile bilirdi ki girdiği o sokakta kaderinin yeniden yazılacağı...