İyi okumalar.
.
Saatlerce süren yolculuk sarayı yormuştu. Yol bitmek bilmiyordu onun için. Yollar sara'ya ızdırabını ta kendisini yaşatıyordu. Ayakları şişmeye başlamıştı yürümek konusunda pek alışık değildi.
Sara o ikisine baktığında gayet rahat duruyorlardı. Sanki hiç yürümemiş gibilerdi. Sara kararan hava yüzünden önünü dahi zar zor görüyordu. Bu sesizlik saranın açlıktan guruldayan sesiyle sona ermişti.
Sara utanarak başını eğdi. Rezil olduğunu düşünüyordu. Kızaran yüzünü
kaldırdığında Kevin'ın yandan sırıtığını, Jack'ın ise etrafı kolacan ettiğini gördü.Kevin " Benim küçük kurdum açıkmışmı" dedi sırıtarak
Sara " Yaa öyle deme. Evet acıktım. Hem ne olmuş, o kadar yürüdük insan der açmısın tokmusun diye " diyerek homurdandı.
Kevin " Dur bir dakika " diyerek sırtında taşıdığı bez çantadan birkaç yiyecek çıkartarak sara'ya uzatı.
Sara daha önce ilk defa gördüğü bu yiyeceğe, ilk önce yemek için tereddüt etsede. Mecburen aç olduğu için yedi.
Küçük bir gölün yanında durduklarında sara doyasıya su içerek, bakışlarını yıldızlı gökyüzüne çevirdi. Uzun zamandır bu şekilde gökyüzünü seyretmediğini fark ederek İç çekti.
Açık olan uzun saçlarını topuz yaptığında rahatladığıni hisseti. Bu güzel manzaranın tadını doyasıyla çıkardı. Bu gece dinlenmek için yolculuklarına ara vermişlerdi.
Jack bu gece soğuktan donmamak için
bu gece için odun toplamaya gitmişti. Döndüğünde topladıkları odunlarla ateş yakıp, küçük bir kütüğün üstüne oturdu. Sara ve Kevin'da bir kütüğün üstünde oturuyorlardı.Sara başına gelen bu olayları düşününce gülümsedi. Bu olanlar şaka gibiydi. Yoğunluğu onun gözlerini karanlığa kapatmak istediğinde, uyumadan önce başını yanında oturan Kevinin omzuna yerleştirmişti. Gözleri uykunun karanlığına, teslim olarak kapandı.
Sara " Ya anne beş dakika daha " dedi huysuzlanarak.
Kevin gülerek tekrar sara'nın omzunu dürterek onun bu sevimli haline baktı. Sabahtan beridir sara'yı uyandırmaya çalışıyordu. Sara sinirle gözlerini açarak kevine baktı.
Kevin " Kızım kalksana gündoğdu sen hala uyuyorsun " dedi.
Sara istemeyerek yatığı yerden gerinerek etrafa bir göz attı. Yerde yatığı için beli tutulmuştu. Dağılmış olan topuzunu açarak serbest bıraktı. Üstüne çeki ve düzen vererek ayağa kalktı.
Uzun ve yorucu bir yolculuk onları bekliyordu.
Yola çıktıklarından beri ne sara ne'de kevin konuşmuştu. Sara yorulduğunu hissettiğinde Kevin'ın koluna girerek, ağırlığının bir kısmını ona yüklemişti. Nihayet sonunda ülkeye ulaşabilmişlerdi.
Ülkenin girişinde bekleyen muhafızlar, Jack ve Kevin'ı görünce uzun demir kapıyı sorgusuzca açtılar. Herkesin gözü sara'daydı. Kıyafetleri ve duruşuyla çok dikkat çekiyordu.
Sarayın bahçesine girdiklerinde, bahçede bulunan insanlar merakla sara'ya baktılar. Sarayın görkemli kapasından geçtiklerin'de sara'nın içinde anlam veremediği bir duygu patlaması yaşıyordu.
Heycan, Korku, Endişe bu duyguları aynı anda yaşıyordu.
Heyecan' dan elleri titriyordu. Görevliler onları büyük bir salona aldılar. Salonun sağında bir taht bulunuyord. Salon geniş ve az eşya bulundurduğu için çok güzel duruyordu. Salonda birçok kişi bulunuyordu ve merakla sara'yı inceliyordular. Sara büyük kapının açıldığını görünce başını içeriye giren kişilere doğru çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişe Yolculuk
Historical FictionGirdiği sokağın, kırık sokak lambanın aydınlattığı kadarıyla yoluna kendinden emin bir şekilde yürüyordu. Tek isteği bir an önce fenalaşan hastasının evine yetişebilmekti. Oysaki nerden bile bilirdi ki girdiği o sokakta kaderinin yeniden yazılacağı...