ALFA
Taehyung'un göz kapakları kurşundan yapılmış gibi hissettiriyordu.
Tek gözünü açması sanki sonsuza kadar sürmüş gibiydi ve bu yüzden, diğer gözünü de açmadan önce üç derin nefes almak zorunda kalmıştı. Bulanık görüşü netleşir netleşmez, sarı rengi gördü Taehyung, yumurta sarısı gibi keskin bir ton değil de Noel'lerde hamur işlerinin içlerini dolduran tatlı bir krema gibiydi.
Gözlerini kırpıştırdı, beyni yavaş yavaş kendine geliyor, küçük parçaları birleştiriyordu ki sonunda farkına vardı. Nerede olduğunun farkına vardı. Kızgınlık geçirenler için özel tasarlanan odalardan birindeydi. Görünüşe bakılırsa kızgınlıktaydı ve nasıl da boş hissettiğine bakılırsa bir kez daha yalnız başına geçiriyordu.
Kızışma döneminde insanın bilincinin tam anlamında yerinde olması az yaşanır bir şeydi, bu yüzden Taehyung bu fırsatı karnını doyurmak için kullandı. Kurutulmuş protein barlarını çiğneye çiğneye yedi ve içebildiği kadar su içti. Uylukları omega sıvısı ve kurumuş meniyle kaplıydı, kasları yorgunluktan ağrıyordu. Taehyung yaptığı her şeyi bomboş bir kafayla yapıyor, Seokjin'in (kızışma döneminde) yanında olmadığı gerçeğini kabul etmeyi reddediyordu.
Tanıdık ısı dalgası bir kez daha cildini yaladı ve Taehyung derme çatma yuvasına, sadece Taehyung ve eski birkaç kumaş parçası kokan yuvası, geri döndü. Taehyung'un burnu kırıştığında odanın köşesinde Seokjin'in kokusuna bulanmış katlanmış kıyafetleri farketti.
Bir anlık öfkeyle yatağındaki kıyafeti aldı, bir tişörte benziyordu, ve diğerlerinin içinde olduğu çantaya tıkıp çöp kutusuna attı.Raftaki oyuncağı aldıktan sonra Taehyung tekrar yatağına gitti. Omega sıvısı yavaş yavaş deliğinden sızmaya başlamıştı ve omega artık yeterince beklediğine karar verdi.
Hem kim bir alfaya ihtiyaç duyardı ki?
O geceden sonra bir omega Seokjin'in kapısını çaldı. Alfa kalkık kaşlarıyla kapıyı açtı, misafir beklemiyordu ama her halükarda acil bir şey olursa diye hazırdı. Omeganın, kızışma odalarında görevli Jihyun olduğunu farketti. Omega Seokjin'in eline bir çanta verdi ve özür diler gibi bakışlarıyla tek bir söz etmeden çıktı gitti.
Seokjin çantayı açtığında Taehyung'un yoğun kokusu bir tren gibi yüzüne çırptı. Ve alfa çantadakileri döktüğünde bunların bir süre önce Taehyung'un kullanması için kızışma odasına bıraktığı kıyafetler olduğunu anladı. Taehyung'un tatlı kokusunun sindiği tişörtü bulana kadar kıyafet yığınını karıştırdı. Taehyung'un bu yaptığında onu reddettiği açık seçik ortadaydı, ve Seokjin kendini her şeyin yolunda olduğu konusunda temin etmeye çalıştı, canı yanmıyordu.
Uzun vadede, böylesi en iyisiydi.
Ama bu yine de, alfanın tişörtü alıp yatağa götürmesine, Taehyung'un kokusuna kıvrılıp yatmasına ve hiçbir riskin olmadığı, birlikte olabilecekleri bir dünyanın hayalini kurmasına mani olmadı.
ΩΩΩ
Uzaktan bombalar patladı ve Jeongguk hızla yatağından zıpladı, sessiz çığlıkları onu nefessiz bırakmıştı. Gözlerindeki pusun yok olması, kabuslarının kalın perdesini yırtılması ve savaşın korku dolu anlarından uzakta, evinde, yatağında olduğunu algılayabilmesi dakikalarını aldı.
Titrek bir nefes bırakarak Jeongguk yüzünü avuçlarına gömdü ve hızla gözlerini ovdu. Ne kadar çok unutmayı denerse denesin kayıp omegaların korku dolu yüzleri onu rahat bırakmıyordu. Yaşı kaç olursa olsun, ister hamile ister çocuk olsun hepsinde Jimin'in yüzünü görmek elinde olan bir şey değildi. Jeongguk kalbinin neyi dert ettiğini iyi biliyordu, onu gecenin bir yarısı ter içinde uykularından uyandıran şeyin ne olduğunu çok iyi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Omega Revolution • Jikook • Çeviri
Fanfiction'Seni sevmek savaşa gitmek gibiydi, Asla aynı kişi olarak dönemedim.' -Warsan Shiere Ya da, Jimin'in sevdiği şeyler vardı. Jimin'in nefret ettiği şeyler vardı. Kendi etrafında dönen dünyanın tam da orta yerinde, Jeon Jungkook ise her iki tarafta da...