YOLLAR
Namjoon Jinyoung'ı besledikten sonra nazikçe sırtını sıvazladı, Hoseok'a hakkettiği boş zaman dilimini tanıyordu. Omega sessizlik içinde kendini temizledi, güzel kaşlarının arası kırışıktı, meme uçları hassas ve davetkar görünüyordu. Hoseok kafasını kaldırdı ve üzerine kayan istemsiz dikkati farkederek göğsünü kapattı. Namjoon bakışlarını kaçırdı. Alfa Hoseok'un ne düşünüyor olduğunu biliyordu ancak eşiyle bir kez daha tartışacağından korktuğu için konuyu açmadı.
Kumandanın konuşması bittikten sonra Namjoon'un kendi sesini duyurabilecek kadar insanları sakinleştirmesi uzun bir zamanını almıştı, fakat sonrasında hemen toplantıyı sonlandırmış çünkü umutsuz bir durumun içinde olduklarını farketmişti. Kısacık bir konuşmanın yaptıkları çalışmaları darmadağın etmiş olması korkutucuydu. Bir adamın dünyayı tepetaklak edip sallaması ve bunu böylesine kolayca yapabilmesi çok korkutucuydu. Direniş ikiye bölünmüştü: omegalar derin bir üzüntü içinde, alfalar ise ani karar vermeye pek gönüllü olmadıklarından daha dikkatliydiler. Namjoon'un başa geldiğinden beri orta bir yol bulmakta en çok zorlandığı andı.
Namjoon bir saldırı için kuzeydeki asilere katılma kararını söylediğinde bu Hoseok'u hiç şaşırtmamıştı. Onu asıl şaşırtan şey alfasının onun gelmesine izinli olmadığını söylemesi olmuştu. Omega ise buna karşı gelmiş, bir savaş sırasında eşinin yanında olmaya hakkı olduğunu savunarak Namjoon'un yüzüne bağırmıştı. Namjoon kararını değiştirmemişti, sonuçta bir lider olarak ağzından çıkan her şey kural kabul ediliyordu.
Jinyoung gazını çıkarırken Namjoon'un omzuna biraz süt kustu. Alfa gülümsedi ve yavruyu yan çevirip eşine baktı. Hoseok ona bakmıyordu. Kapının yanında duran hazırlanmış çantalara bakıyordu.
"Hoseok." diye lafa girdi Namjoon.
"Seninle konuşmak istemiyorum." Hoseok yataktan kalktı ve üstündeki kıyafetlerden kurtulup dolaptan havlu aldı. "Banyo yapacağım." dedi ve Namjoon'un konuşmasına fırsat vermeden odadan çıktı.
Alfa içinde acıyla kıvrınan bağlarını hissettiğinde iç çekti. Omega çıktıktan kısa bir süre sonra Jinyoung omzunda uyuyakalmıştı. Namjoon yavruyu beşiğine yerleştirdi. Yavru hayatın tüm acımasızlığından habersiz, huzur içindeydi. Alfa oğlunun küçücük göğsünü izlemeye, aralık dudaklarından çıkan hafif nefes seslerini dinlemeye daldı. Jinyoung aynı ikisi gibi kokuyordu ve bu Namjoon'un canını yaktı. Hoseok odalarına geri döndüğünde odadaki huzur kokusu çabucak dağıldı. Omeganın çiçekli gergin kokusu havaya karıştı. Omega bir şey söylemese de Namjoon odayı aşıp göğsüne saplanan bir hançer gibi ona sarılma ihtiyacı hissetti.
Hoseok Jinyoung'a bakmak için yanından geçip giderken daha fazla kendini tutamadı.
"Lütfen, bebeğim," Omegayı bileğinden tuttu. "Birkaç güne gideceksin, lütfen konuş benimle. Bu sessizliğinden yoruldum."
"Ben gitmiyorum, sen beni zorla gönderiyorsun." dedi Hoseok, bileğini aniden alfanın tutuşundan çekti. "Bunu sen istedin."
Namjoon hızlıca gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı. "Bunu senin için, güvenliğin için yapıyorum. Senin ve Jinyoung'ın güvenliği için."
"Sen ailemizi bölüyorsun!" Hoseok'un gözleri parlıyordu. Dudakları solgundu ve öfkeliydi. "Yaptığın şey bu."
"Hoseok... Savaştan bahsediyoruz... Aynı zamanda hem Jinyoung'a bakıp hem de savaşamazsın, tanrı aşkına."
"Ve aklına gelen en iyi fikir beni sınırın öteki tarafına giden bir gemiye bindirmek mi? Kendinden uzaklaştırmak mı?"
"Başka çarem yo-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Omega Revolution • Jikook • Çeviri
Fiksi Penggemar'Seni sevmek savaşa gitmek gibiydi, Asla aynı kişi olarak dönemedim.' -Warsan Shiere Ya da, Jimin'in sevdiği şeyler vardı. Jimin'in nefret ettiği şeyler vardı. Kendi etrafında dönen dünyanın tam da orta yerinde, Jeon Jungkook ise her iki tarafta da...