Bölüm 1: Kendini Beğenmiş Bay Ukala

110 18 9
                                    

Elimdeki kol saatime endişeyle baktım. Bugün trafik her zamankinden daha yoğundu. Taksiden inip işe yürüyerek gidebilirdim. O derece berbat bir durumdaydım. Eğer geç kalırsam kesinlikle Kendini Beğenmiş Bay Ukala müdürümden yine azar yiyecektim.

Genelde benim staj saatim sabah dokuzda başlıyordu ve o da dokuz buçuk gibi işe gelirdi. Fakat son bir haftadan beri sekiz buçukta işe geliyor ve benim de ondan önce holdingde olmamı istiyordu. Bu resmen adaletsizlikti. Bu sabah trafiğinde asla tam vaktinde holdingde olamazdım. Geç kalacağımı bildiği halde her sabah beni fırçalıyordu. Üstelik "Yarın geç kalma," demesi de cabasıydı.

Camdan dışarı baktım. Trafik biraz ilerlemeye başlamıştı. Fakat ne kadar biraz ilerlese de tam vaktinde holdinge gidemeyeceğimi biliyordum.

Telefonum çalmaya başladı. Telefonun ekranına baktım. Ah, çok güzel. Bir bu eksikti. Gelen aramayı cevapladım.

"Efendim Sema?"

"Neredesin sen? Alaz Bey yanıma geldi. Seni sordu. Daha gelmediğini söyleyince bana esip gürledi. Hemen gel!"

"Off! Sanki keyfimden gelmiyorum Sema. Trafik çok sıkışık. Ne yapayım yani? Buradan holdinge mi ışınlanayım?"

"Ben orasını bilemem Ebru. Ne yap ne et on beş dakika içerisinde burada ol!"

"Emredersiniz!" deyip telefonu kapattım. Bir de "Sema Kaprisi" çekmek sinirlerimin daha da artmasına neden olmuştu. Taksi şoförüne taksi metrede yazan fiyatı ödeyip, taksiden indim. Ayağımdaki topuklu ayakkabılar bana hiç yardımcı olmuyordu ama yine de hızlı hızlı yürümeye çalıştım. Holding üç blok ötedeydi.

Holdingin önüne geldiğimde kafamı kaldırdım ve holdinge baktım. İlk defa kendimi bugün diğer günlerden biraz farklı hissediyordum. İçimden "Gazan mübarek olsun," dedim kendime ve derin bir nefes alarak içeriye girdim. Tanıdığım birkaç kişiye "Günaydın," dedim. Güvenlik görevlisine el salladım. Bir anda aklıma geldi. Güvenlik görevlisi Can'ın karısı geçen hafta doğum yapmıştı. Çocuğunun durumunu merak ettim ve iki dakikalığına onunla ayak üstü muhabbet etmek için yanına gittim.

"Günaydın Can."

"Günaydın Ebru Hanım."

"Karın nasıl? Çocuk iyi mi?"

"Evet çok şükür. İkisi de iyi."

"Allah analı babalı büyütsün. Çocuğun adı ne?"

"Melis."

"Maşallah..." derken bir öksürük sesi konuşmamı böldü. Arkamı dönüp baktığımda Alaz Bey'i görmemle ağzım hafifçe aralandı.

"Artık sohbeti bırakıp da işe koyulsanız diyorum, Ebru Hanım. Ben, sizi dün sabah uyarmadım mı? Yine geç kaldınız."

"Şey... özür dilerim, ama trafik vardı."

"Bana bahane anlatmayınız."

"Bahane değil ki..."

"Lütfen daha fazla uzatmayın Ebru Hanım. Bir daha geç kalmayın. Sizi son kez uyarıyorum."

"Peki, Alaz Bey," dedim sadece. Beni tüm çalışanlarının önünde azarlamıştı. Kafam eğik bir şekilde Alaz Bey'le birlikte asansöre bindim. Alaz Bey on üçüncü kata çıkmak için düğmelere bastı.

Bu arada ben, Alaz Bey'in stajyeriydim. İstanbul Teknik Üniversitesinde İşletme Fakültesini tam burslu olarak kazanmıştım. Üniversite son sınıf öğrencisiydim. Kasım ayında Alaz Bey'in yanında staja başlamıştım. Yaklaşık iki ay kadar daha staj yapmam gerekiyordu.

Kalbimin PatronuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin