- ON BİR NUMARA -

44 8 5
                                    

  Gece yarısı, kasabadan geçerken bir geceliğine yolculuğa ara verip dinlenmenin iyi bir fikir olacağını düşündüm. Arabayı otelin önüne çekip içinde kıyafetlerimin olduğu ufak bavulu alıp otele girdim.

  Resepsiyondan kendime bir oda seçip anahtarı aldım, merdivenlere yönelmiştim ki resepsiyonist kadın arkamdan seslendi.

  "Bu arada," dedi. "On bir numaralı odadan uzak durun."

  Kızın arkasındaki duvardaki anahtarların asılı olduğu yerde sadece on bir numaranın anahtarı asılıydı.

  Kendi odama yerleşip yatağıma uzandım. Bacak bacak üstüme atmış telefonumla oynuyordum, iyice uykum geldiğinde uyumak için telefonumu yatağımın yanındaki çekmeceli küçük dolabın üstüne bıraktım.

  Bir anda su damlamasının çıkardığı ritmik sesler kulağıma ilişince bütün dikkatim oraya kaydı ve uykum kaçtı. Uykuya dalabilmek için sese aldırış etmemeye çalıştım. Yarım saatten biraz daha uzun süredir uyuyamamıştım, birisinin musluğu açık kalmış olmalıydı ve gidip söylemeye karar verdim.

  Koridora çıkıp sesin hangi kapıdan geldiğine baktım. "On bir numara." Aklıma resepsiyonist kızın dediği şey geldi ama ona nedenini sormamıştım, ayrıca bu ses çok sinir bozucu olmaya başlamıştı. Kapıya tıkladım... Ses yok. Birkaç kez daha tıkladım... Yine kapı açılmadı. Odama geri dönüp yattım. Uykuya dalabilmek için elimden geleni yaptım ama olmuyordu, sessizliği bozan bu ritmik su damlaları beni uyutmuyordu. Bir de buna merak eklenmişti. Yeniden koridora çıktım ve on bir numaranın kapısının önünde durdum.

  Anahtar deliğine eğilip içeriye baktım. Gördüğüm şey sadece kırmızıydı, koyu kırmızı. Odanın her duvarı kırmızıya boyanmıştı ve hiç eşya yoktu. Ama bu ses, nereden geliyordu?

  Sabah otelden çıkmadan önce resepsiyonist kıza gece boyunca on bir numaranın çeşmesinin akıttığını, kimsenin kapıyı açmadığını söyledim ve neden odayı tamamen koyu kırmızıya boyadıklarını, neden o odadan uzak durmamın istendiğini sordum.

  Kız iç geçirdi. "Bir yıl önceydi," dedi. "On bir numarada bir kadın kalıyordu. Gün içinde otele sık sık girip çıkardı, onu hep görürdüm. Ama bir gün, onu yaklaşık üç gündür hiç görmediğimi fark ettim. Yukarıya çıkıp odasının kapısını defalarca çalmama rağmen kapıyı açan olmadı. Ben de kapıyı kırarak içeriye girdim."

  Yutkundu, yüzüne üzgün bir ifade indi. "İçeriye girdiğimde her şey çok sessizdi," dedi. "Yani sesi fark edene dek öyleydi. Banyo kapısının ardından bir şeyin damlama sesi geliyordu. Kapıya döndüğümde korkudan kanım çekildi. Kapalı kapının altındaki aralıktan her yere kan yayılmıştı."

  Artık başı önüne eğik ve gözleri yaşlıydı. "Banyo kapısını açtığımda," dedi. "Kanla kirlenmiş beyaz küvetin içindeki kadının cesediyle karşılaştım. Boğazı kesilmişti ve gözleri çıkartılmıştı. Artık gözlerinin olması gereken yerde koyu kırmızı iki delik vardı, deliklerden küvete durmadan kan damlıyordu. Ritmik bir şekilde!

Korkunun KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin