-10-

483 53 131
                                    


🍅Not:
Bu bölümü babussquad sakinlerine ve BFC üyelerine ithaf ediyorum ♥️🌈

🃏

Todoroki, Bakugou'nun açık kalan  kapısından içeri doğru ilerledi. Odanın, ahşap kapısı buzlu camlarla kaplı ve sağa doğru açılıyordu. İçeri girdiğinde hemen karşı duvarda boydan boya çok raflı devasa bir kütüphane ona bakıyordu. Odada bir pencere vardı ve tek kanatlı olarak açıktı. Pencerenin önünde kırmızı uzun ve geniş bir koltuk bulunuyordu. Koltuğa uygun renkler iki tane etajer kütüphanenin tam karşısındaydı. Etajerlerin ortasında zigon sehpalar ve sehpaların üstünde vazo vardı. Boş duvarlarda Bakugou'nun tarzını yansıtan metal grupları ile alakalı levhalar asılıydı.

Todoroki, raftaki bir kitaba elini uzatırken, kapının gıcırdamasıyla arkasını döndü. İçeriden "Bakugou?" diye sorarcasına yankılanan bir ses gelmişti. Gelen kişi Sero'ydu. Sero odaya girdiğinde ikisi de birbirlerinin gelişlerinden fazlasıyla rahatsızlık duymuşçasına yüzlerini gerdiler. Aynı zamanda bu duruma mütemadiyen Sero, Todoraki'nin yanına hızla gelip yakasına yapıştı.

-Senin burada ne işin var?! Nasıl eve girebildin!

- Hey, sakin ol! Kapı açıktı ben de içeri girdim. Bakugou'ya bakmaya gelmiştim, onu gördün mü?

Sero, ellerini Todoraki'nin yakasından çekip koltuğun köşesine doğru oturdu.

- Kim bilir, masalının kahramanı, başka bir hikâyenin figüranı olmaya gitmiştir belki de.

- Neden bahsediyorsun sen?!

- Yani diyorum ki, artık ondan uzak durmanın zamanı sence de gelmedi mi? Ne kazandın bilmiyorum bu zamana kadar ama umarım Bakugou'yu kaybettiğine değmiştir.

- Bak, ben...

- Sakın bana masum olduğunu söyleme, çünkü bu benim zekama hakarettir.

- Sana bir şeyler açıklamaya gerek duymuyorum.

- Ağzın varken götünle konuşmandan anlamam lazımdı. Şimdi Bakugou eve gelmeden gitsen iyi edersin, yoksa...

- Yoksa ne? Patronun olduğumu unutuyorsun heralde Sero Hanta.

- Bir çalışanın olarak değil, eski bir dostun olarak seni uyarıyorum. Aksi taktirde sandalye olmadığım için senin gibi bir göte katlanma zorunluluğum yok. Ben bu işe sadece Bakugou'ya destek olmak için girdim. Maddi bir sıkıntı yaşamıyorum. Ve sana karşı bir borcum yok. Bu yüzden ya gidersin, ya da elimden bir kaza çıkar.

- O zaman Bakugou'ya sözlerimi ilet: Bir hafta içerisinde parayı tamamlamaz ise, haciz işlemlerini başlatacağım.

~~~~~~~~~~~~~~~

Her şey nasıl başlamıştı?

Caddenin kalabalığı içinde kendisine yol açmaya çalışan ve topallayan bir çocuk akmasını önleyemediği göz yaşlarını silerek ilerliyordu. İnsanlara çarpıyor, ama durmuyordu. Sadece yaşlı bir kadın, çocuğun omzu kendisininkine çarptığı anda dönüp arkasına bağırmaya başladı. Onun dışında kimse çocukla ilgilenmiyordu. Eğer o an caddenin manzarası uzaydaki uydulardan biri tarafından fotoğraflansaydı, kaldırımda sağ ayağını sürüyerek yürüyen çocuğun yaydığı ışığın gökkuşağının yedi rengine dönüştüğü, sonra da siyaha büründüğü görünebilirdi. Todoroki değişiyordu. Attığı her adım kendisi olmaktan çıkıyordu. Sağ ayağının içi yanıyor, elleri titriyor, pantolonun yırtıklarından pıhtılaşmış kanla kaplı yaraları görünüyordu. Ama o yürüyordu. Açlık ve yorgunluk hissetmiyordu. Aslında hiçbir şey hissetmiyordu. Çevresindeki topuk ve tekerlek seslerini duymuyordu. Kırmızı ışıklara gelince durmuyordu. Sadece ayağını çekiyordu sağlam bacağının götürdüğü yere doğru. Boyunun uzadığını, derisinin inceldiğini, saç renginin açıldığını, damarlarının cildine yaklaştığını, kemiklerinin sertleştiğini ve herkesten daha hızlı hareket ettiğini biliyordu. Çocuk Todoroki'ye dönüşüyordu. Yanından geçenlerin hiçbiri, hiçbir şeyin farkında değildi. Belki uzaydaki o uydu, belki de sadece o görüyordu değişimi. Her anını fotoğraf karelerine bölüyordu. Çocuk bile kendisine neler olduğunu bilmiyordu. Yaşıtları erkekliğe doğru giderken o bir hayvana doğru gidiyordu. İçindeki Todoroki kabuğunu kırmış, çocuğun iç organları arasında keşfe çıkıyordu. Çocuğun midesi bulandı. Durdu ve kusmaya başladı. Simsiyah olmuş çoraplarının ve gri kaldırımın üzerine kusmaya başladı. Ağzından çıkanların arasında on dört yıldır her dişini sıktığında çenesine saplanan ağrılar, evlatlık olduğunu her düşündüğünde karnına giren kramplar, okuldaki diğer çocukların birbirlerine dokunduklarını her gördüğünde hissettiği iğrenmeler vardı. Hepsi de safra rengindeydi. Bir siyah nokta vardı aralarında. Siyah bir çakıl gibi düşmüştü kustuklarının ortasına...

×ᴘsʏᴄʜᴏʟᴏɢɪᴄᴀʟ sᴜᴘᴘᴏʀᴛ ʟɪɴᴇ× Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin