Bölüm 36

82 14 1
                                    

İvado tamam anlamında kafa salladıktan sonra “üç saat sonra buraya gel arkadaşının nerede olduğunu sana söyleyeceğim “dedikten sonra yanımdan geçip gitmişti.

İvado yanımdan geçip gittikten sonra ne yapacağımı düşünerek bu üç saat içinde geldiğim yolla hareket ederek insanların çok olduğu caddelere varmıştım.

Sokakta hareket ettiğim vakitte üzerinde telefon simgesi olan bir dükkân gördüm ve aklıma Çasğa’nın kokunda olan telefon aklıma geldi ve burada olması ihtimali ile tek katlı dükkana doğru hareket etmeye başladım.

Telefon dükkanında içeri girdikten sonra tezgahın arkasındaki bir seksen boylarında, kumral, siyah gözlü, sert yüz ifadesi olan, yirmi beş yaşlarında olan bir erkek başını aşağıya eğmiş neylerse meşgul oluyorken bende onu izliyordum.

Adamı bir dakikadır izliyordum ama beni fark etmemişti. Be i fark etmesi için bir kez yalandan kısık bir sesle öksürdüm.

Öksürmem işe yaramıştı adam başını kaldırıp bana bakıyordu.

Sağ elimi sol bileğime koyduktan sonra geri çektim ve elimi yumruk yaparak küçük ve baş parmağımı açarak sağ kutlama doğru götürerek telefon işareti yaptım.

Ona da diğerlerine yaptığım gibi taklit yapıyordum.

Adama tamam anlamında kafasını salladıktan sonra elindeki aletleri bir kenara koyarak nemli bir bez ile alarak ellerini sildikten sonra sağ elini ben tarafa uzattı.

Uzatmış olduğu eline sol elimi uzattığım sırada beleğimi kavradı.

Tezgahın arkasından içinde beyaz bir sıvı olan şırıngayı çıkardıktan sonra bileğime yavaş bir şekilde bileğimden bir kaç milim içeri soktuktan sonra şırınganın içindeki beyaz sıvıyı yavaş bir şekilde bileğime enjekte etmeye başladı.

Şırınganın içindeki sıvıyı bileğime enjekte ettikten bir kaç saniye sonra tezgahın altından küçük kesici alet çıkararak bileğime doğru yaklaştırdı ve bir santim uzunluğunda kestikten sonra kesici aleti sol taraftaki çöp kutusuna attıktan sonra tezgahın arkasından bir santim uzunluğunda, eninde ve bir kaç millim kalınlığında olan gri renkteki bir metali nazik bir şekilde kesik olan bileğimden içeri soktu.

Canım acıyordu bileğime şırınga ile ne enjekte ettiyse acıtmıyordu.

Cihazı bileğime geçirdikten sonra tezgahın arkasından bir tutam pamuk götürerek kesik olan bileğimi üzerini bir kaç kez sildikten sonra pamuğuda şırıngayı attığı gibi çöp kutusuna attı.

Pamuğu çektikten sonra çizik olan bileğime baktığımda orada hiç bir izin bile olmadığını gördüm. Bunu nasıl yaptığını düşündüğüm vakitte adam bir kağıdın üzerine “1. 000§” yazmış ve bana uzatmıştı.

Cebimden kartı çıkararak çantayı açtım ve içinden bin tena çıkararak adama uzattıktan sonra çantamı kapattım ve baş selamı vererek Dükkandan dışarı çıktım.

Ara sokaklardan birine girerek telefonu test etmeye başladım.

Bileğime işaret parmağımla dokunduktan sonra gözümün  önünde ana ekran gibi bir şey var oldu.

Ana ekrandaki isimlere baktığım zaman saat, aramalar, galeri, tarayıcı sosyal medyalar ve ayarlar vardı.

Saatin ’13:26’oldğunu gördüm.

Onlara nasıl dokunacağımı bilmiyordum tarayıcının olduğu kısıma baktığımda aniden karşıma ‘RADOOLF arama motoru ‘yazan arama motoru karşıma geldikten sonra”  burada şimdi nasıl arama yapıcam ben? “ diye aklımdan geçirdiğim sırada başka bir pencere açıldı ve “telefon nasıl kullanılır” isimli başlık  ortaya çıktı.

Kullanılışını öğrendiğim için işaret parmağını cihazın olduğu kısma bir kez daha dokundurarak  kapattıktan sonra sokaklarda hareket etmeye başladım.

Telefonu aktif hale getirdikten sonra saatin ‘15:30’ olduğunu gördüm ve yarım saat sonra İvadonun dediği vaktin geleceğini fark ettim.

Hızlı bir şekilde geldiğim yolla hareket ederek İvadonun dediği yere geldim.

Bir kaç dakikalık bekleyişin sonunda İvadonun yavaş adımlarla yanıma yanıma doğru geldiğini gördüm.

Yanıma vardıktan sonra “arkadaşın iyiymiş, senin oraya gitmeni bekliyorlarmış “dediğinde “beni mi? “dedim şaşkın bir şekilde.

İvado “sadece vampirler başkasını ısırarak onları da vampir yapmıyor, kurt adamlarda yapa biliyorlar “derin bir nefes alarak yüzüne çapkın bir gülümseme yerleştirerek “seni bizim saflara katmak isterdim ama yapmaya çalışırsam sonumun Stev gibi olmasını istemiyorum “dedi.

Gözlerimi devirerek “tamam arkadaşımın yerini söyle “dedim.

İvado “Reyince 5A” dediğinde “sanki ben burayı avucumun içi gibi biliyorum ”dediğimde sıkıntılı bir nefes vererek “gir taksiye, otobüse falan bin bana ne benden nerde olduğunu öğrenmem istedin bende öğrendim gerisi benlik değil “ deyip yanımdan geçerek uzaklaşmaya başladı.

Sinirli bir şekilde geldiğim yolla geriye doğru dönerek ana caddeye çıktım.

Yol kenarında duran sarı renkte üzerinde ‘TAXI’ yazılan arabaya doğru hareket ederek arka koltuğunun kapısını açtım ve arabaya binerek kapıyı kapattıktan sonra şoföre  İvadonun dediği gibi “Reyince 5A” dedim adam kafasının tamam anlamında salladıktan sonra direksiyonun üzerindeki bir tuşa basarak arabanın kenarlarından pervanelerin çıkmasını sağladı ve gaza basarak pervanelerin  döndürdükten sonra arabayı uçurmaya başladı.

Bir kaç dakika sonra yere indiğimizde taksimetredeki fiyatı adama verdikten sonra arabadan indim.

Araba havalanarak gözden yok olduktan sonra karşımda duran beş katlı, pencereleri kırık olan, etrafı sarmaşıklarla kaplı olan, yıkılmaya mahkum gibi görünen bir bina vardı karşımda.

Binaya doğru korkak ve her gelecek bir saldırıya hazır bir şekilde bekler bir vaziyette hareket etmeye başladım.

Her adımında binadan vahşi hayvan sesleri geliyordu.

En sonunda “miav “diye acıklı bir kedi sesi geldikten sonra sesler kesilmeye başladı

“düşündüğüm şey değil inşallah “diye aklımdan geçirmiştim.

Binanın yıkılmış kapısından içeri girdiğimde rutubet kokusu yüzünden burnumu tutma gereği duymuştum.

Yavaş bir şekilde yıkılmış binanın içinde hareket ettiğim sırada “bacağını bana ver “diyen bir erkek sesi duymamla “düşündüğüm gerçekmiş” diye aklımdan geçirdim. Midem bulanmıştı hangi vahşi bir insan kedi yerki.

Sessiz bir şekilde ikinci katın merdivenleri ile yukarıya doğru hareket etmeye başladım.

İkinci kata vardığımda duvarın arkasından etrafı yoklamaya başladım.

İki erkek vardı, ikisi de demin öldürdükleri kediyi yiyorlardı.

Bu sahneyi gördükten sonra kusmamak için kendimi zor tutuyordum.

Sağ elimi onlar tarafa uzatarak aniden yerden iki  ağaç kökü çıkardım ve boğaz kısımlarını sararak birini sağ diğerini ise sol duvara sert bir şekilde vurduktan sonra el ve ayak kısımlarını kalın ağaç kökleri ile sabitledikten sonra “arkadaşım nerde? “ dedim öfkeli bir şekilde.

Adamlar bir kaç saniye bir-birlerine baktıktan sonra sağ duvardaki adam “kim? Senin arkadaşın kim? “dedi.

Sağ elimi alnıma vurarak “kızıl saçlı, mavi gözlü, bir altmış boylarında, on sekizli yaşında bir kız “dediğimde ikisi de aynı anda “beşinci katta, hadi bizi bırak zaten açız “dedikleri sırada kulları kullanmaya, burunları uzamaya , yüzleri değişim geçirmeye, bedenleri ise büyümeye başlamıştı.

Değişim geçiriyorlardı kurt olacaklardı. Değişimlerini durdurmak için durdurmak için boğazlarındaki, el ve ayak kısımlarında olan ağaç köklerini daha da sıkmaya başladım.

Ağaç köklerinden gelen çatırdama sesleri ile boncuk-boncuk terler dökmeye başladım.

Her duvardan ağaç kökleri çıkararak tüm vücutlarını sardım ve  onların hareket etmelerinin karşısını aldıktan sonra yukarı kata çıkan Merdivenlerin yolunu tuttum.




Yeni Dünya Düzeni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin