13. Bölüm ||Kaçacağın Yok!||

186 31 15
                                    

Tembelce bir süre yürüdükten sonra Nihayet aradığım mekana gelebilmiştim... Yorgunca, "Oh Bee." Dedikten sonra, halsizliketen ağıran gözlerimi büyüttüm.
"Uyanık ol!."
dedim, kendime kızarak. Ve içeriye doğru birkaç adım daha attığımda, çekingen adımlarla mekana girmiş oldum...
İçeri girdim ve sakin, yorgun bir halde ilerledim.
Gözlerimi dikleştirip her bir yana dikkatle göz değdirerek İno'yu aradım.
Burası bir cluptü. Fazlasıyla gürültülü, kalabalık bir ortamdı hemde.
Etrafı kaplayan kalabalık; delice müziğe eşlik eden bir yandan da gülüp eğlenen insanlarla doluydu.
Ah süper! Nereden bulacaktım ben bu kalabalıkta bunu şimdi?
Hemde bu ağır gürültüde. Müziğin eşiğinde, masalardaki oturanlara hafifçe bir göz değdirdim.
"Nerede bu!?" dedim. İçli içli, ve öfkeli bir şekilde.
Sanki daha sakin bir yere çağıramaz mıydın yani? Başıma ağrılar girdi daha şimdiden!
"Ayy bebiş!!"
Sesin geldiği yöne, Arkamı döndüğümde bana taraf seslenen İno'yu gördüm. Yan bir köşede kızlarla birlikteydi ve bana büyük bir hevesle el sallıyordu.
"Sakuraa! Buradayız bebiş!"
Onları görme rahatıyla iç çekerek rahatça bir nefes verdim. Ve onların bulunduğu köşeye gittim. "Selam." dedim. İno'ya bakarak.
"Selam." dedi, ino. Yüzünde saf sevecenlik okunuyordu. Sağ yanında ise Tenten vardı. O da bana tebessüm ile karşılık verdi, "Merhaba." dedi, cevap olarak...
Sol tarafına göz ucuyla bir baktığımda Karin'i gördüm. Ona da sıcak bir tebessüm gönderdim. Fakat o bana karşılık olarak mimiklerini düzleştirip tepkisiz kaldı. Gözlerini de bana dikti. Sanki o yüz ifadesini ne kadar tepkisiz bıraksada, onun şuanki yüz ifadesinde bir duygu görür oldum.
Kesinlikle burada olmamı beklemiyor bir haldeydi. Üstelik burada olmam da onu mutlu etmemişti. Diğerlerine nazaran huysuz duruyordu.
"Erken geldin Sakura, yoksa biliyor muydun burayı?' dedi, İno büyük bir heves içeren Merakla.
"Yakınlardaydım diyeyim." dedim, kısa bir yanıt olarak.
Keyifle güldü, "Nasıl ama? Harika bir clüp öyle değil mi!?"
"Güzelmiş." dedim, etrafa göz değdirerek.
"Burası Konanın mekanı bebiş. O davet etti bizi, Bende seni." dedi, tatlı bir sevecenlikle dil çıkararak.
Yoğun bir sıcaklıkla tebessüm ettim.
"Burada mı çalışıyor?" dediğimde, Konan tezgah tarafından yanımıza geldi. "Evet." dedi, cevabı kendisi vererek.
"Yaa kanka, ordan bize bişeyler atıversen?" dedi, İno. Konana dönerek.
Tenten ve Karinde, Konana sıcak bir tebessüm ile bakıyorlardı.
"Tabikide. Siz isteyin, ben getireyim." dedi ve yanımızdan tezgah tarafına geçip, samimi bir çalışana bürünerek bizim tarafa döndü. "Ne getireyim size bebekler?"
İno, düşünür gibi yaptı.  "Hmmm."
Karine döndü, "Sen ne içmek istersin kanka?"
"Bilmiyorum.." dedi, Karin. Ve Tezgah tarafına Konana döndü. "Ya da Konan sen bana buzlu bi içecek getir."
"Bana da bişeyler döktür." diye sevecenlikle cevap verdi İno.
"Tamamdır. Ya siz?" dedi Konan, Tenten ve bana dönerek.
"Getir işte bildiğinden." dedi, Tenten. Ve anında bakışlarını müzik eşliğinde çılğına dönen insanların, pistin ortasını kaplayan sarhoş danslarına çevirdi.
"Ben birşey almayayım." dedim, direkt olarak, Ve samimi bir yaklaşımla.
"Yaa bebiş saçmalama!" dedi, İno yüksek bir sesle. Kaba gürültüden dolayı, sesini olduğundan da fazla çıkarıyordu.
"Sakura bugün bendensiniz. O yüzden istediğini söyle." dedi, Konan. Ve bana uzunca bir tebessüm içeren samimiyetle bakmayı sürdürdü.
Dudaklarımı aynı samimiyetle kıvrılttım.
"Peki. Öyleyse sen seç getir."
"Tamam." dedi, ve siparişlerimizi getirmek için yanımızdan uzaklaştı.
"Yaaaa en sevdiğim şarkı!" dedi, çığlık atarak İno.
"Hadi dans edelim, dans!" dediğinde heyecanla yerinde kıpırdanıyordu. Ve bir Karin bir bana bakıyordu.
"Yok kanka ben almayayım." diyince Karin,
"Bende." diye ekledi Tenten.
"Yaaa yuh ama!" dedi İno ve yüzünü ekşitti.
Bir anda bakışları beni bulduğunda mimikleri çabucak değişti, yerini biraz önceki heyecan ve heves kapladı. "Sakura?'
Ah hayır! Ne diyeceğini biliyorum!
"Be-bek!" dedi ve oturduğu köşeden ayrılıp hızlıca yanıbaşımda bitti.
Ellerimi tuttuğu gibi, "Hadi dansa bebiş!" diye beni doğrulduğum yerden dans eden çılğın insanların olduğu köşeye taraf çekiştirdi. Ve itiraz etmeme bile izin vermeden beni bir hışımla dans pistine sürükledi.
Gerçekten süper!
Bu hareketini ne kadar garipsesem de duruşumu bozmadım. Ona karşı yanlış birşey yapmak istemiyordum.
İno, karşımda ağız dolusu gülerek  dans etmeye başladığında, Bende onunla birlikte ritimi tutturup yavaştan da olsa bedenimi oynatıyordum. Dans değil ama!
"Haha, bu süper!" dediğinde İno, bakışlarımı samimiyetle diktim tekrar ona.
Bir anda yanımızda Karin göründü.
Ortamıza geldi ve elini İno'nun beline koyarak kendine çekti. "Bayılırım bu şarkıya." dedi ve İno'ya eşlik ederek dans etmeye başladı. İno'nun suratında memnun ifadeyi gördüğümde rahat bir nefes aldım.
Sonra ikiside deli dolu tepinerek danslarını sürdürmeye devam ettiklerinde, Kurtulduğum için bir daha rahatladığımda yanlarından çekilip, Tentenin yanına, oturduğumuz köşeye gittim. Tabi bu sırada Karinin bana attığı o buz bakışlarınıda yakalamıştım.
Noluyor ya?
Yüzümü garipseyerek buruşturdum.
Ve bakışlarımı Tentene çevirdim.
Tenten, İçeceğini yudumlayıp, tembel bir görünümle dans pistine doğru bakıyordu yine.
Bende masada duran önümdeki içecekten birkaç yudum aldım. Ve Karini görmezden gelip, Müziğe kendini kaptıran İno'yu izlemeye başladım.
Bakışlarım onun üzerindeyken telefonumdan gelen anlık titreşimle irkildim. "Ha?"
Ekranda birer tane arama ve mesaj görünüyordu. Narutodandı ikiside,
Altdudağımı dişledim, Direkt mesajı açtım.
"Eve gel hemen."
Yazıyordu. "Ah!"  Dedim, içlenerek.
Ve saate baktığımda, 19:37 olduğunu gördüğüm gibi daha akşam olmadığına, huzurla nefesimi çekerek sevindim...
Bu gürültüde aramaya cevap veremeyeceğim için mesaja girdim,
"Tamam. Geleceğim birazdan."  diye kısa ve öz bir cevap yazdım.
Telefonu indirdiğimde, İno ve Karini karşımda, içeceklerini yudumlarken görmem bir oldu.
Hareketli müzikte bitmişti. Ve yerini slow şarkı almıştı. Ah daha sıkıcı!
Gelmekte iyi mi yaptım, hayır!
Aslında çokta kötü değildi de, ortam fazla kalabalık ve gürültülüydü o kadar. Ha birde Karinin üzerimdeki şu yersiz kötü kötü bakışları vardı...
Bana özel bir şey miydi bu buzdan bakışları, yoksa bir sorunu mu vardı bu kızın?
Bir 15 dakika falan daha İnonun bitmek bilmeyen konuşması ve Karininde araya girip ona eşlik etmesine sıkılıncaya kadar dahil oldum...
Doğrusu İno çok deli dolu,sevecen ve  samimi biriydi.
Bu zamana kadar bana hep yakınlık göstermişti, arkadaşlık etmişti.
İlk başta bana olan dur duraksız her  yakınlığında ne kadar garipsemiş olsam da, şimdi onun bu sevecen hali açıkçası hoşuma gitmeye başlamıştı...
Hiç arkadaşım olmamasına rağmen bana hiçbir nedeni olmadığı halde yakınlık gösteren tek kişiydi İno...
Tabi Hinatada vardı, ama onunla konuşmaya veya görüşmeye hiç zamanım olmuyordu. Birde utangaçlığı yüzünden yanımada neredeyse gelmiyordu...
Sadece sınıfta arada sırada sevecen bir surat ifadesiyle tebessüm gönderiyordu bana o kadar...
"Sakura?"  Diye, birinin bana seslendiğini duyduğumda düşüncelerimden sıyrıldım. Ve karşımda bana bakan meraklı gözlerle karşılaştım...
"Ha? Efendim İno, bişey mi dedin?"
"Bebişim neler dedim. Aklın nerde senin, gittin bi?" dedi, bakışlarını bana dikerek.
Anında dikleştim, "Şey ya müziğe dalmışım. Eee ne diyordun?"
Sevecenlikle tebessüm edip, boğazını temizledi, tam ağzını açacağı sıra artık ne gördüyse gözleri heyecanla büyüdü.
Bakışlarımı kuşkuyla kıstım. Ve baktığı her ne ise arkamı dönüp bir yerlere bakmaya başladım.
"Bu abin değil mi?" dediğinde Karin. Doğrulup bakışlarımı onlara çevirdim. Karinin bakışlarını İno'da gördüğümde, büyük bir heyecan dalgasının içimde nasıl kopuştuğunu hisseder oldum.
Kalbim o an normalimden kat kat fazla atmaya başladı...
"Evet. Bu Shikamaru." dedi, İno. Arkama dikilmiş bakışlarını çevirip kısa bir göz ucuyla bana değdirdi.
Gözlerimi büyüttüm. Her ne kadar belli etmemeye çalışmak istesem de stresten bocalamamak, ve koşarak burayı terk etmemek için kendimi bir hayli zorluyordum.
Onunla karşılaşmak istemiyordum, o çok tuhaf ve bir o kadar da tehlike arz eden biriydi...
"Ben..." dediğinde İno, bakışlarımı ona diktim. "Ben şuna bir görüneyim." dedi. Ve oturduğumuz köşeden kalkıp, kalabalığın kapladığı çıkış kapısına doğru gitti. Göz ucuyla bir baktığımda, onu görmemin verdiği endişeyle donakaldım..Gerçekten de buradaydı!
Ağır ağır yutkundum. Ah umarım buraya gelmez. Dedim, dualar ederek içimden.
İno birkaç dakika sonra yanımıza geldiğinde, masada sarsılmış duran küçük kol çantasını aldığı gibi koluna geçirdi, "Kankalar benim gitme vaktim gelmiş bulunuyor. Bye canlarım." dedi, ve benden başlayıp, hepimizle öpüşüp vedalaştı.
"Canım bizde gelelim senle." dedi, Karin.
İno, heyecanla gözlerini açtı.
"Aslında bu fikir mükemmelmiş..."  Bakışlarını hızlıca Karinden çekip, Tenten ve bana çevirdi.
"Siz ne diyorsunuz, hep birlikte çıkalım mı?"
Ben sessiz kalıp göz ucuyla Tentene baktım.
"Farketmez olur." dediğinde Tenten.
"Olmaz." dedim, sesimi olmadığından fazla yükselterek.
Herkes garipsemiş bir surat ifadesiyle bana baktığında, kendimi ifadesiz bırakmaya gayret ederek tepkimi gizlemeye çalıştım.
"Neden olmaz?" dediğinde İno.
Hemen söze girdim, "Çünkü..."
Elimde sıktığım telefonumu kaldırıp gösterdim. "Kardeşim meraklanmış. Bekletmeyeyim daha fazla onu." dedim, full yalan dolu bir ifadeyle.
"Arabayla bırakırız canım nolacak?" 
Dediğinde, aceleyle ayaklandım.
"Yok, yok..." diye mırıldandım ve ciddi olduğumu gösterircesine büyük bir içtenlikle, "Hem zaten çokda uzak değil. Metroya atlar giderim ben..."
Dediğimde gitmek için konuşmayı sonlandırdım, "Size iyi eğlenceler."
"Dur ya? Bu ne kaçar gibi." dedi, hayretle İno.
"Bekle zaten bizde çıkacaktık. Birlikte çıkarız."  dediğinde, Karin ve Tentende oturdukları köşeden kalktılar...
Bundan kaçacağın yok galiba Sakura!
Hepsi bir yandan haraketlenip çıkışa doğru yürümeye başladığında endişeyle bakışlarımı onlara diktim.
Ve pes ederek, arkalarından onları takip etmeye başladım...
Clüpün çıkışına vardığımızda, ben en arkadan geliyordum.
Bu yüzden kendimi göstermeden kıstığım bakışlarımı karşımızda yer kaplayan siyah filmle kaplı cipin içindekine diktim.
Arabanın camı yarım örtüktü. Ve siyah kaplamadan dolayı içerisi net gözükmüyordu. Ama bu oydu, o gece yarısı beni korkutan...benim üzerime bile bile gelen, ay ışığında kendini tehtitvari bir şekilde gösteren o  çocuktu...
Bu oydu işte, Shikamaru!

PSİKOPAT AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin