Delirmediğimi birisine ispatladığıma göre artık rahatça ölebilirdim...
"Sana söylemiştim." Diyerek Kumsala döndüm.
Yüzümde, haklılığımın bir etkisi olarak yüzüme sinir edercesine bir sırıtış hakim olmuştu.
"Ben, ben ne diyeceğimi bilemiyorum..."
boş boş bakan kardeşimden gözümü ayırıp gizemli kapımıza bir göz atmaya karar verdim...
Ellerimi tozdan mahvolmuş kapının üzerinde birkaç tur gezdirdim.
"Abi?"
Gözlerimi, yoğunlaştığım kapıdan alarak kardeşime döndüm. Korkmuş olduğu yüzündeki ifadelerinden belliydi. Onu kollarımla sarmaladım.
"Korkma, ben yanındayken sana hiçkimse zarar veremez." Onu alnından öptüm ve biraz rahatladığından emin olmak için bekledim. Derin bir nefes alarak
"Ben hazırım." Dedi.
Başımı onaylar şekilde yukarı aşağı yaptım.
"3"
"2"
"1"
Dedim ve bir anda kapının koluna asıldım. Gördüğümüz şeyden ürpermemek elde değildi. Duvarların rengi solmuş, Denizin eşyaları ise yerden yere vurulmuşcasına darmadağınıktı.
Odayı huzursuzluk ele geçirmiş gibiydi...Şaşkınlığımızı gizleyemeden kapıdan içeriye adımlarımızı attık. Gül Teyzelerin her an anahtarlarının olmadığını farkedip ortalığı karıştırabilecekleri ihtimali bile beni kendimden geçirmeye yetiyordu... Kardeşimin elini tuttum ve ona doğru dönerek.
"İşe yarar bir şeyler bulmaya çalışalım."
Başıyla beni onayladı ve odayı aramaya başladık. Benden birkaç adım uzaklıkta kalan küflenmiş bir koltuk gözüme ilişti. Koltuğun altına ellerimi soktuğumda iğrenerek ellerimi geri çektim ve üstümdeki t-shirt'üme sildim. Daha sonra, başka yerlere bakınmaya başladım. Kardeşimden bir ses çıkmadığına göre hâla arıyor olabileceği düşüncesi ile tozlanmış raflara elimi atmam bir oldu.
*KUMSAL'IN AĞIZINDAN*
Abimle odayı aramaya başladığımızda gözüme bir ışık çarpmıştı. Işıltı, odanın sonundaki kahverengi, altın rengi işlemeli kulpları olan bir masadan geliyordu. Hızlı adımlarla oraya gittim ve çekmecelerin içlerini açarak onları teker teker konrol etmeye başladım. Bir anahtar bulmuştum. Anahtarın neyi açacağı merakıyla odada deli danalar gibi dönerek bir şeyler aramaya başladım. Uzun çabalarım sonucunda bile hâla bulamamıştım... Anahtarı cebime koydum. Kendimi oflayarak yatağa attım ve abimin delici bakışlarına maruz kaldım... Yastığa kafamı koymamla beraber kaldırmam bir olmuştu. Sert bir cisim hissettim ve hızla dönerek elimi yastık kılıfından içeriye soktum. Çok şaşırmıştım. Bu bir günlüktü. Bütün gücümle günlüğü açmaya çalıştım. Açılmıyordu...
Bir süre sonra aptallığıma küfür ederek anahtarı cebimden çıkardım. Anahtara kilidi açma gücünü vererek sağa doğru çevirdim. Çok mutlu ve heyecanlıydım. Acaba içinde ne yazıyordu?
Hızla ellerimi günlüğün tozlu sayfaları arasında gezdirmeye başladım. Abime baktığımda, koltuğun altında bir şeyler aramaya çalışıyordu. Bir süre onun bana bakmadığından emin olmak için bekledim. Delirmişcesine eline bulaşan tozları üstüne silmeye çalışıyordu. Kendi kendime gülme krizine girdikten sonra gözlerimi simsiyah günlüğe tekrardan çevirdim...
"Bugün okulun bodrum katında ouija tahtası buldum. İlk başta çekindim ve daha sonra onu alıp eve götürmeye karar verdim. Sevgili günlük bu tahtayla ne yapacağımı bilmiyorum..."