lezzetli görünmüyorlar

85 14 6
                                    


Az önce neye karar vermişlerdi?

Gerçekten Minho ile yemeğe mi çıkacaklardı?

Tamam, basit bir öğle yemeği olacaktı ama sonuç olarak bu Minho ile ilk randevusu ve ilk yemeğiydi.

Kibum köpeklerini eve bırakıp üstünü değiştirmek için Minho'dan kısa bir zaman istemişti. Minho da yeğenini bırakmalı ve o da üstünü değiştirmeliydi.

Uzun bir süre dolabın önünde durdu. Kibum'un instagramından tarzını anladığı kadarıyla, güzel giyinmek konusunda onunla yarışamayacağı aşikardı. Sadece kendine yakışacak basit bir şey seçmeye karar verdi.

"Nasıl olsa her şekilde Kibum'un güzelliği karşısında çirkin kalacağım."

Kibum'da da durum pek iç açıcı değildi. Markete çıkarken bile kolayca, defileye çıkarcasına kombinler hazırlayan Kibum eve geldiğinden beri dolabının önünde oturmuş düşünüyordu.

Seçtiği her şey ya çok abartıydı ya da Minho'nun yanına yakışmayacağı şeylerdi.

Minho buluşacaklarını kararlaştırdıkları köşede bekliyordu. Tam iki dakika geçmişti ki hızlı adımlarla yürüyen Kibum'u gördü. Siyah bir tişört, pantolon ve sıradan bir ceketle bile her zamanki gibi göz kamaştırıcıydı. Kendi de ona benzer giyindiğine sevindi. İlk buluşmalarında bu kadar önemsediğini belli etseydi utanç verici olabilirdi. Sonuçta uzunca bir süre rüyalarında Kibum'u tanıyan, onunla çokça vakit geçirmiş olan bir tek oydu, değil mi?

Kibum ona doğru yürürken aklından binlerce düşünce geçiyordu.

Neden bu sade kıyafetlerle bile bu kadar güzel görünüyordu?

Ya götürdüğü yeri beğenmezse ne olurdu?

Ona nasıl davranmalıydı?

Rüyalarından bahsetmeli miydi?

Soruların içerisinde boğulurken yanına geldiğini bile fark etmemiş olacaktı ki Minho iki kere adını söylemek zorunda kalmıştı.

Restorana geldiklerinde Kibum her zaman oturduğu masaya yöneldi, cam kenarı, diğer masalara oranla biraz daha sakin bir yerde kalan bir masaydı. Minho etrafa bakınırken onu takip etti.

"O zaman yemeklerimizi de sen seç."

"Ya beğenmezsen? Sorumluluk alamam." Kıkırdamayla başladığı cümlenin sonunda sanki ciddi bir şeyden bahsediyormuş gibi kaşlarını çattı.

Onun bu hareketi Minho'ya yanaklarını sıkmamak için zor zamanlar yaşatıyordu, gülerek cevapladı.

"Zaten mekanı sen seçerek sorumluluk aldın!"

Pes eden Kibum yemek seçimini yaptı. Bir an önce onunla sohbet etmek istiyordu.

"Parka getirdiğin çocuk kim? Çok şirin."

Yeonseok'tan bahsedilince Minho'nun gözleri parlamıştı ve Kibum bunu fark etmişti. Onu çok seviyor olmalıydı.

"Yeğenim. Gerçekten çok iyi bir çocuk. Bazen öyle olgun davranıyor ki, sanki küçük bir çocuk olan benmişim gibi hissediyorum."

"Aranızın iyi olduğu belli oluyor."

Minho geniş bir gülümsemeyle cevap verdikten sonra kısa bir sessizlik oldu. İkisi de bir konu ortaya atmak için ağızlarını açmışlardı ki karşı tarafın da aynı soruyu sorduğunu fark ettiler.

"Biraz kendinden bahsetsene."

İkisinin de aynı ucu açık soruyu sormalarıyla güldüler. Kibum vakit kaybetmeden "Önce sen!" diye adeta bağırdı.

"Tamaam. Ben Choi Minho, 28 yaşındayım. Buraya yeni taşındım. Mimarım." Bir süre duraksayıp ne ekleyebilirim diye düşündü. "Sesimi umursamadan şarkı söylemeyi severim, fotoğraf çekip sonra çektiklerimi çizmeyi denemeyi severim. Aslında mesleğimden de ötürü, genel olarak çizmeyi severim. Başka anlatabileceğim bir şey sanırım yok." Kısa bir süre daha düşünüp bir şey bulamadıktan sonra kendini onaylar gibi başını salladı.

"İlgi çekici şeyler. Benzer noktalarımız var gibi."

"Öyle mi? Senden de duymak isterim."

"Kim Kibum. Ben de 28 yaşındayım. Moda tasarımcısıyım. Haliyle bir şeyler çizmekten hoşlanırım. Bildiğin gibi iki köpeğim var. Comme Des ve Garcons. Şarkı söylemek beni rahatlatır. Şu anlık başka bahsedebileceğim bir şey bulamıyorum." Küçük bir kıkırtıyla sonlandırdı cümlelerini.

Yemeğin gelmesiyle masaya konan yemekleri inceleyen Kibum'un yüzünden gözlerini alamıyordu Minho. Sanki kirpikleri bile yıllar süren bir sanat eseri gibi görünüyordu.

Bu çocuk gerçekten bu kadar güzel miydi yoksa Minho ona karşı farklı duygular hissetmeye mi başlamıştı?

Kafasını iki yana sallayıp masaya gelen yemeklerin içindekileri anlatan Kibum'a verdi dikkatini. Saatlerce bir çimenden bahsetse bile II. Dünya Savaşı'nı anlatıyor gibi bir heyecanla dinleyebilirdi onu.

"...ya sen sever misin?"

"Ha? Neyi?"

"Saatlerdir konuşuyorum Minho! Beni dinlemiyor musun? Öyle bakmandan anlamalıydım!"

"Üzgünüm! Dalmışım..."

"Tamam, tamam. Yemeği beğenirsen seni affederim."

"Beğenmezsem?"

"O zaman ömür boyu peşini bırakmam."

"Pek lezzetli görünmüyorlar."




//key  easy to love//

ethereal ● minkeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin