Kibum telefonunun zil sesiyle gözlerini açtı. Bugün pazardı, alarm kurmamıştı ve uyumayı düşünüyordu. Telefonunu kaldırıp ekrana baktı.
Kurbağa Prens.
"Minho?"
Minho düşünmeden onu aramıştı ve uyuyor olacağını akıl edememişti. Tabii uyurdu. Kendisi bütün gece düşüncelerle boğuşmuş olabilirdi ama insanlar uyumakla meşguldü. Duyduğu uykulu, etkileyici ses karşısında bir süre duraksadı.
"Uyandırdığım için özür dilerim."
"Sorun değil." Kibum saate bakmak için telefonu uzaklaştırdı. Saat 6.12'ydi.
"Bir şey mi oldu?" Bu saatte aradığı için endişelenmişti. Yatakta doğruldu.
"Şey, konuşmamız gerek. Önemli."
Kibum sanki o görebilir gibi başını salladı. Bu acil meseleyi merak etmişti.
"Bana gelebilir misin?"
"15 dakika sonra oradayım."
Kibum kalkıp hazırlanmaya başladı. Daha güneş bile doğmadığından oldukça soğuk olan havaya karşı en kalın hoodiesini giydi. Saçlarını hızlıca düzeltip siyah bir pantolon, siyah ceket ve siyah bir atkı alıp çıktı.
Birkaç dakika sonra Minho'nun evinin önündeydi. Kapıyı çaldı.
Minho kapıda bekliyormuş gibi hemen açtı ve içeri geçmesini bekledi.
Gergin görünüyordu. Kibum onu gördüğü ilk saniyede anlamıştı.
"İyi misin?" Kibum refleks olarak elini onun yanağına uzattı.
Minho hafifçe tebessüm etti. "İyiyim. Anlatınca göreceksin."
Kibum sadece başını sallayıp onu takip etti.
Terasa çıktılar. Doğmaya hazırlanan güneşin çizgisi buradan görünüyordu. Minho oraya bir battaniye ve iki sıcak kahve çıkarmıştı. Kibum oturdu ve Minho da oturduğunda söze girmesini bekledi.
"Muhtemelen bu sana saçmalık gibi gelecek ama artık anlatmam gerektiğini düşünüyorum."
Kibum'un hala üstünü örtmediğini görünce konuşmayı bırakıp battaniyeyi Kibum'un ve kendinin üstüne serip kahvesini ona uzattı. Kibum kahveyi avuçlarının arasına alırken gözünü ondan ayırmıyordu. Madem böyle bir şeyden bahsedilecekti, onun da anlatması gerekenler vardı.
"Daha fazla düşünürsem kafayı yiyeceğim bu yüzden hemen söylemek istiyorum. Kibumie hyung, aslında ben seninle tanışalı birkaç günden epey fazla oluyor. Seni yaklaşık 9 aydır tanıyorum."
Kibum ağzının açılmasına engel olamamıştı. Bu Minho'yu rüyalarında görmeye başladığı süreydi. Aynı şey olamazdı, yoksa, olabilir miydi?
"Seni tanıştığımız güne kadar rüyalarımda gördüm."
Aynı anda söylemişlerdi. Minho yanlış duyduğunu, ya da uykusuzluktan beyninin ona oyun oynadığını sandı. Yoksa bu da o rüyalarından biri miydi?
"Sen... ne dedin?"
"Ben de, Minho. 9 ay gibi bir süredir ben de seni her gece rüyalarımda gördüm."
İkisi de uzunca bir süre susmuştu. Bunun nasıl olduğunu anlayamıyorlardı. Başkalarına anlatsalar deli diyecekleri bir şey yaşamışlardı.
"Sence... Bu ne anlama geliyor?"
"Bunu ben de merak ediyorum Minho. Ama sanırım çözebileceğimiz bir yol yok. Bu biraz ürkütücü, hatta fazlasıyla. Başta sen olduğuna inanmamıştım ama yüzünün her noktasını ezberlemiştim ve karıştırmış olmam imkansızdı."
"Biraz mı? Delirecektim neredeyse... Bütün gece bunu düşünmekten uyuyamadım. Benim bir kaçık olduğumu düşünüp benden uzaklaşmandan çok korktum." Gülmüştü hafifçe.
Kibum'un o an aklındaki her şey uçtu. İçinde bulundukları anın güzelliğine odaklandı. Burunlarına gelen güzel kahve kokusu, sıcak bir battaniye, eşsiz renklerin karıştığı günün başlangıcını haber veren gökyüzü, Minho'nun yüzüne hafifçe vurmaya başlayan altın rengi güneş ve Minho'nun onun gözlerinin içine bakarak gülümseyişi...
Kibum aşık olmuştu. Bundan emindi artık. Karşısındaki çocuğun gözlerine baktığında dünyaları görüyordu sanki, sesi sanki sadece kulaklarına ulaşmıyor, bütün vücudunu sarıyordu, dokunuşları tenini hem yakıyor, hem de serinletiyordu.
Minho karşısında duran ve kafasında tonlarca şey dolaştığı ifadesinden belli olan çocuğu izledi. Güneşin doğuşunu izlemeye bayılan Minho şu an sağında eşsiz bir manzara oluşmuşken yine de kafasını çeviremiyordu. Karşısında oturan kişi şimdiye kadar gördüğü bütün manzaralardan daha güzeldi. Çatık kaşları ve olayları çözümleyemediği için hafifçe bükülmüş dudağını bütün gün doğumlarına tercih ederdi.
Kibum bu güzel ana unutulmayacak bir şey katmak istedi. Aklındaki şeyle hafifçe gülümsedi ve karşısındaki çocuğun ona sorar gözlerle bakmasını izledi. Yavaşça ona yaklaşmaya başladı. Minho onun ne yapacağını anladığında kalp atışı kulaklarını sağır etmeye başlamıştı. Bu anı daha önce rüyasında yaşamıştı. Ve sadece rüyadayken bile etkisinden çıkması aylar almıştı. Kibum yavaşça konuştu.
"Rüyaları gerçekleştirme zamanı."
Aralarındaki mesafe kapandı ve dudakları birleşti.
Kibum ve Minho'nun güzel hikayesi böyle başlamıştı.
//jonghyun 一 love is so nice//
![](https://img.wattpad.com/cover/199232302-288-k658253.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ethereal ● minkey
FanficKibum her gece rüyasında gördüğü kişiyi bilinçaltının ürettiği kusursuz bir karakter sanarken bir gün onunla karşılaşır ve gerçek olup olmadığını anlamaya çalışır. minkey #1 17.11.19 minkey #1 20.12.19