II

896 36 4
                                    

"Reyyan nereye gidiyorsun?"

"Dolaşacağım biraz amca. Daraldım."

"Kızım ne acelesi var? Bekle ben birazdan şirkete giderken seni de bırakırım gittiğin yere."

"Amca lütfen izin ver bir keresinde de kendim bir şey yapayım. Lütfen..."

Bugün 13 Haziran 2019. Burası İstanbul, Kadıköy. Türkiye'nin tam orta göbeğindesiniz. Şuradan baksan Boğaziçi Köprüsü görünüyor. Ben... Beni zaten tanıyorsunuz, Reyyan Demirel ben. Evet, o kız. Annesini küçük yaşta kaybeden ve acılarla dopdolu o kız. Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde eğitim alıyorum, son bir yılım kaldı bitirmeme. Doktor olacağım... Kendi isteğimle, canla başla çalışıp kazandığım bu üniversiteyi bitirip insanlara umut olacağım. Neden doktorluk biliyor musunuz? Ben asla kimsenin ölmesine izin vermeyeceğim. Cerrahi bölümünü okuyorum, insanlarla bizzat kendi ellerimle ilgileneceğim. Kendime söz verdim; tek bir ameliyattan eli boş çıkmayacağım. Hasta yakınlarının sevdiklerinden, hastaların ailelerinden kopmalarına karşı çıkacağım. Sonsuza kadar savaşacağım. Kurtaracağım o insanları, durmayacağım asla.

Yıllar önce annemi kurtaramadım ama onları kurtaracağım.

"Amca biliyorum, benim için endişeleniyorsun ama nolursun izin ver bende kendi ayaklarımın üzerinde durabileyim artık. Büyüdüm ben, kocaman oldum."

Ailemizin yaşadığı o korkunç olay hepimizi çok büyük etkilemişti. Biz bir tek benim annemi değil, hepimizin annesini kaybetmiştik sanki. Herkes çok sarsılmıştı, uzun zaman kendimize kapanmıştık. Girdiğimiz o çamurdan çıkmak upuzun zaman aldı fakat başarabilmiştik. Birbirimize sığındık, birbirimizin yaralarını sardık. Ayakta durduk, ayakta tuttuk. Ama tabii hafızalarımız silmedi o acı günü. Bense, bense sadece direndim. Bir süre tabii ki inanmadım, her şey bir yalandır, şakadır sandım. Birazdan annem gelecek, sofrayı güzelce kuracak ve hepimiz o sofranın başında toplanacağız, yiyip içip eğleneceğiz. Yaşananları bir kâbus varsayacağız dedim hep. Ama olmadı, gelmedi annem... Bekledim, bekledim, bekledim ama gelmedi. Beni vazgeçirmeye çalıştılar, güçlü olmam gerektiğini söylediler. Çok zordu, benim için çok zordu. Kalbimi en çok acıtan da bazılarının bana inanmaması, rol yaptığımı zannetmeleriydi. Neden böyle yaptılar bilmiyorum, açıkçası bilmek de istemiyorum. Ne halleri varsa görsünler deyip geçtim. Akrabalarımızın yardımıyla ayakta durabildim, okuyup eğitim aldım, ileride iyi bir doktor olacağıma dair kendime söz verdim. Ve zaman geldi çattı. Uzun bir bekleyişin sonunda istediğimi elde edebileceğim.

"Amcam bak biliyorum kendin bir şey yapmak istiyorsun, peşinden koşmayalım istiyorsun ama bizi de anla lütfen. Senin güvenliğin için yapıyoruz bütün bunları. Hem ne olacak ki birazcık beklesen? Çıkacağız birazdan işte." Amcam benim için fazlasıyla çok endişeleniyordu. Bugüne kadar beni öz evladı gibi büyüttü, kendi çocuklarından ayrı tutmadı. Onun da benim yaşta bir kızı ve oğlu var. İşte beni en çok kıskananlar da onlar oldular. En çokta Şirin... Umursamadım, kendi yoluma baktım. Şikayet de etmedim. Varsın onlar delirsinler kıskançlıklarından. Ben böyle iyiyim. "Tamam amcam. O zaman ben seni kapıda bekliyorum," diyerek parmağımı uzattığım kapıya doğru birkaç adım attım. "Gel, gideriz." Amcamın bir şey demesine izin vermeden kendimi dışarı attım. Tenimde hissettiğim soğuk rüzgarla rahatlayıp, ciğerlerimi temizlemek istercesine çektim içime havayı. Mis gibiydi... Sanki aylarca eve hapsolmuş ve nihayet özgürlüğüne kavuşmuş küçük bir kız misaliydim. Ama fazla vakit kaybetmemem gerekiyordu. Son kez arkama bakıp hızlıca orada uzaklaştım. Tabii ki amcama yalan söylemiştim, beklemeyecektim onu. Ben kafama koyduğumu yaparım.

Yürürken etrafımdaki insanları inceliyordum. Kimin nasıl biri olduğunu tahmin etmeye çalışıyordum. Düşüne düşüne nasıl evden epey uzaklaştığımı, parklardan birine vardığımı fark edememişim. Banklardan birine oturup gözlerimi kapattım.

PARAMPARÇA  (ASKIYA ALINDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin