"Bulamıyorum Eylül, çıldıracağım." Soyunma odasındaki tüm dolaplara en az ikişer kez bakmıştım. Kabinler, duş hatta klozetin içine bile bakacak kadar kafayı sıyırmıştım. Yoktu, telefonumu bulamıyordum.
"Tamam, sakin ol. Bir yerde düşürmüşsündür." Derin bir nefes alıp omuzlarımı düşürdüm. O telefon yanlış kişilerin eline geçerse çok pis rezil olurdum.
"Beden dersinden önce annemi aradım, sen de gördün. Burada olmak zorunda." Okul çıkışı tekrar annemi arayacağım sırada telefonumun yokluğunu fark etmiştim. Son dersimiz bedendi, bu yüzden burada olmalıydı. Dün acelemiz olduğu için detaylıca arama fırsatımız olmamıştı.
"Rehberimde sadece Tunç kayıtlı, ya telefonu bulan kişi sahibine ulaşmak için onu ararsa ve kimliğim bir şekilde açığa çıkarsa?"
"Ne güzel işte. O sana aşık sen ona aşık... Kavuşursunuz kızım, bundan mı korkuyorsun sen?"
"Utancımdan ölürüm." Eylül kafama esaslı bir şamar attığında dudak büküp yavru kedi bakışı attım.
"Ya ama sen öyle bakarsan ben sana kızamam ki... Salak." İki eliyle de yanaklarımı sıkmaya başladığında içinde bulunduğumuz anın keyfini çıkaramıyordum. Aklım hala telefondaydı ve Eylül'ün kafamı dağıtmak için böyle sevecen davrandığı çok barizdi.
"Hadi çıkalım, burada olmadığından eminiz artık." Başımla söylediğini onaylayıp mutsuz bir şekilde spor salonundan çıktık. Öğle teneffüsünün bitmesine on dakika vardı. Eylül bir şeyler yemek için kantine gittiğinde ben tek başıma kalmıştım.
"Ben de seni arıyordum." Cihan'ın sesini duyduğumda adımlarımı hızlandırdım. Onun aptal bahanelerini duymak istemiyordum, sinirim hala geçmemişti.
"Yaz, konuşmalıyız."
"Benim seninle konuşacak bir şeyim yok. Uzak dur benden." Parmakları bileğimi kavradığında adımlarımı yavaşlatıp durdum.
"Konuşmak istemiyorum dedim, saygı duy."
"Kötü hissediyorum."
"Yapabileceğim bir şey yok. Artık sana güvenmiyorum."
"Ama sana söylemiştim, neden bu kadar aşırı tepki verdiğini anlamıyorum."
"Çünkü ben aptal değilim Cihan. Sen o yalanı Ece'yi kandırmak için söylemedin. Öyle olsa tüm okulun önünde beni öpmezdin."
"Ne için söylemişim peki?"
"Ne için söylediğin seni ilgilendirir."
"Söyle." Sinirden alt dudağımı kemiriyordum. Aklımda bir sebep vardı ama inkar edeceğinden o kadar emindim ki sustum.
"Sana nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum Yaz, yaklaşmak için ne yapsam geri tepiyor."
"En yakın arkadaşlarımdan biri senden hoşlanıyor. Sen de gidip ona sevgili olduğumuzu söylüyorsun. Bu mu senin yakınlaşma çaban?"
"En yakın arkadaşlarından biri mi? Lan kızın senin hakkında neler düşündüğü hakkında en ufak bir fikrin var mı senin? Ece seni kıskanıyor, bunu göremiyor musun?"
"Neyimi kıskanacak?" Bundan bir iki sene önce olsa beni kıskanması için sebepler olabilirdi. Ama sağlığım bozulduktan sonra eski popülerliğimi kaybetmiştim. Bunu bilinçli olarak yapmıştım çünkü insanlarla uğraşmak istemiyordum. Kısıtlı bir zamanım vardı ve bunu gerçekten değer verdiğim insanlarla geçirmeyi tercih etmiştim. Ben ortamlardan elimi ayağımı çektikten sonra yerimi Ece doldurmuştu. Başta bu durumu garipsemiştim ama ikimiz de halimizden memnunduk, ya da ben öyle sanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ SEVECEĞİM (Texting)
Short StoryBilinmeyen Numara: Ben seni seveceğim Tunç: Ne? Bilinmeyen Numara: Seveceğim işte oğlum Bilinmeyen Numara: Nesini anlamadın? Tunç: Bir insan nasıl bu kadar saçmalayabilir Tunç: O kısmı anlamadım