Bilinmeyen Numara: Geldin mi?
Yaz: Evet, nerdesin?
Bilinmeyen Numara: Baktığın her yerde ;)
Yaz: Komik olduğunu mu sanıyorsun?
Bilinmeyen Numara: Hayır ciddiyim ben
Yaz: Uzatma da nerede oturduğunu söyle
Bilinmeyen Numara: Henüz gelmedim
Yaz: Ciddi olamazsın
Bilinmeyen Numara: Ciddiyim
Bilinmeyen Numara: Bir masaya otur ve beni bekle ben bulurum seni
Yaz: Eğer beni oyalıyorsan çok fena olur
Bilinmeyen Numara: Ne olur?
Bilinmeyen Numara: Şikayet mı edersin beni?
Yaz: Evet
Bilinmeyen Numara: Kim olduğumu bile anlamadın henüz
Bilinmeyen Numara: Nasıl şikayet edeceksin?
Yaz: Offff
Yaz: Çabuk gel
Bilinmeyen Numara: Otur ve beni bekle Yaz
Bilinmeyen Numara: Ufak bir işim var sonra hemen geleceğim.
Görüldü.
***
Cam kenarında bir masaya oturmuş önümdeki çay bardağıyla bakışıyordum. Telefonum Allah bilir kimin elindeydi ve kendileri henüz teşrif edememişti.
Bilerek kapıya yakın oturmuştum, içeri giren herkese dik dik bakıyordum ama henüz yanıma gelen olmamıştı.
Beklemek git gide sıkıcı bir hal alırken kafenin kapısı yeniden açıldı. İçeriye Ece ve Tunç girdiğinde yavaşça yutkunup gözlerimi kaçırdım ama onlar tam olarak bana bakıyorlardı ve çoktan masama oturmuşlardı bile. Henüz neler olduğuna anlam verememiştim ama bu işi şimdi çözmeye kararlıydım.
"Siz?" Tunç önümdeki çay bardağına uzanıp dudaklarına götürdüğünde bana göz kırpmayı da ihmal etmemişti.
"Beklemiyordun değil mi?"
"Burada ne oluyor açıklayacak mısınız?" Tunç'un bu rahat tavırlarıyla beni çileden çıkartırken eliyle garsona işaret edip yanımıza çağırdı.
"İki çay bir tane de soğuk soda alalım." Garson siparişleri alıp yanımızdan ayrıldığında Tunç elini cebine atıp telefonumu çıkartmış ve masanın üzerine koymuştu.
Eğer telefonumu Tunç aldıysa Ece'nin burada ne işi vardı?
Telefonumu almak için bir hamle yaptığımda Tunç elini elimin üzerine koyup beni durdurdu. Kalpten gidecektim şimdi, elimin altında yaptığım tüm mallıkların kanıtı dururken elimin üstünde Tunç'un sıcacık eli vardı.
Sakin ol Yaz. Alt tarafı çocuğa birazcık yürüdün, bunda utanılacak bir şey yok. Tamam, belki biraz abartmış olabilirsin ama o da seni seviyor sonuçta. Sakin ol...
"Hanginiz anlatmaya başlıyor?"
"Hanginiz? Sahi, Ece neden burada?"
"Telefonunu o almıştı." Yüzümde şaşkın bir ifade oluşurken elimi Tunç'un elinin altından çekip Ece'ye döndüm.
"Senin benimle ne sorunun var, anlatsana?" Bugüne kadar yaşadıklarımız, Cihan'ın anlattıkları ve bu son olay birleştiğinde Ece'yle olan yakınlığımı sorgulamak nihayet aklıma gelmişti. Her zamanki gibi geç anlıyordum.
"Seninle ne sorunum olacak be?"
"Telefonun bana ait olduğunu bildiğin halde neden günlerce bana söylemediğinle başlasak nasıl olur?"
"Çünkü kendisi senin ağzından bana mesaj atmakla meşguldü. Bilinmeyen numaradan." Tunç Ece'nin konuşmasına izin vermeden lafa atladığında ikimiz de ağzımızın payını almış bir şekilde sandalyelerimize sinmiştik.
Tunç benim bilinmeyen numaradan ona yazan aptal kız olduğumu biliyordu...
"Açıklama beklemiyorum Yaz, rahat olabilirsin. Buraya sadece ikinizin arasındaki meseleyi doğru bir şekilde çözmeye geldim. Normalde beni ilgilendirmezdi ama bu işe beni siz karıştırdınız. Yani artık benim de meselem."
"Ne zamandan beri biliyorsun?"
"Pek iyi saklayamıyorsun diyelim." Bu söylediğiyle bir süre sessizce düşündüm. Bana karşı hisssettiğini söylediği şeyleri sadece kim olduğumu öğrenmek için uydurmuş olabilir miydi?
"Ece bana senin onu çekemediğini, ilginin hep senin üzerinde olmasını istediğini ve ona yakın olan herkesi kendi tarafına çekmeye çalıştığını söyledi. Buna karşın sen Ece hakkında tek bir kötü kelime kullanmadın."
"Çünkü arkadaşım olduğunu sanıyordum. Ne yani, o benim arkamdan sallamış diye ben mi haksız oluyorum?"
"Yalan mı? Cihan'ı benden çalmadın mı?" Cihan'ın adı geçtiğinde dikkatle Tunç'un suratına baktım. Onu nasıl kıskandığına kendi gözlerimle şahit olmuştum. Eğer şimdi de aynı yüz ifadesini takınırsa bana karşı hislerinin gerçekliğinden emin olabilirdim. Ama hayır, yüzü düz bir duvardan farksızdı.
"Cihan benimle arkadaş olmak istedi, Tunç'la olan kavgalarını bitirmeleri karşılığında ben de kabul ettim."
"Neden böyle bir şey yaptın?"
"Buraya ikimiz arasındaki meseleyi çözmeye geldiğini sanıyordum?"
"Evet, tam olarak öyle. Yersiz bir soru oldu."
"Bence de."
"Hastalığını kullanarak insanların sana acımasını sağlamana ne demeli peki?"
"Ben hasta olduğumdan kimseye bahsetmedim. Annem okulda bana bir şey olmasından korkup yakın arkadaşlarıma ve sana anlatmış sadece. Keşke anlatmasaydı ama onu yargılayabilir miyiz? O bir anne."
"Her şeye bir cevabın var, iyi hazırlanmışsın. Bravo."
"Telefonumun sende olduğunu bile yei öğrendim. Nasıl bir hazırlık yapmış olabilirim? Aptal mısın?"
"Sensin o."
"Bu kadar yeter, telefonumu ver."
"Ne o? Gerçekler zoruna mı gitti Yaz?"
"Gerçekler değil de senin beyinsizliğin benim bile zoruma gitti." Tunç telefonumu bana doğru uzattıktan hemen sonra ayaklandığında siparişlerimiz yeni gelmişti.
"Çaylar kalsın," Tepsideki buzlu sodayı alıp Ece'nin önüne koyduktan sonra elimi tuttu ve Ece'ye son bir bakış atıp konuştu.
"Hazımsızlığa iyi geliyormuş."
***
Evet evett bölümler kısa, 1 ay bekletiyorum sonra kısacık bir bölümle karşınıza çıkıyorum falan... Geçen bölümde 50 yorum varsa 49'u bu şekilde. Cidden çok teşvik edici yorumlardı, fazlasıyla ilham aldığımı inkar edemeyeceğim. Bilgisayarım kırıktı bu yüzden memlekete giderken yolda bir şey olmasın diye yanıma almadım. Telefondan yazamıyorum çünkü dikkatimi dağıtacak bir sürü şey var. Biri arıyor, biri mesaj atıyor, bir yerden bildirim geliyor derken telefondan yazmak benim için imkansız bir hal alıyor. Açıkçası peş peşe bölümün kısalığıyla ilgili o kadar yorum geldi ki bu bölümü yazmaya hevesim kalmamıştı. Haber veremediğim için üzgünüm, imkanım vardı ama dediğim gibi bu işleri telefondan yapmayı sevmiyorum. Umarım bölümü sevmişsinizdir, gelecek bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ SEVECEĞİM (Texting)
Short StoryBilinmeyen Numara: Ben seni seveceğim Tunç: Ne? Bilinmeyen Numara: Seveceğim işte oğlum Bilinmeyen Numara: Nesini anlamadın? Tunç: Bir insan nasıl bu kadar saçmalayabilir Tunç: O kısmı anlamadım