"Rei Todoroki." Bana telaşlı bir şekilde bana hemşireye şaşkınlıkla baktım.
"Todoroki mi? Şu bir numaralı kahramanın annesi olan mı?" Hemşire evet anlamında başını salladı. Ben hem çok şaşırmış hem de tedirginleşmiştim. Hemşireyi ameliyathaneye takip ederken bir el kolumu sertçe yakaladı. Arkama döndüğümde kırmızı ve beyaz saçlı birisinin bana korku ve endişeyle baktığını gördüm.
"Annemi kurtar!" Şaşkın aynı zamanda da acıyan gözlerle bir numaralı kahramana baktım ve kolumu sakince çektim.
"Elimden geleni yapacağım." Koşarak ameliyathaneye girdim. Ameliyatımız birkaç saat sürmüştü. Rei Todoroki'nin durumu gayet iyidi fakat ben tükenmiştim. Yorgunluktan ölüyordum. Bir kılımı bile kıpırdatacak halim yoktu. Ameliyathaneden çıktığım sırada bir numaralı kahraman Shoto Todoroki ve yanında beyaz saçlı bir kız ile koşarak yanıma geldiler. İkiside çok telaşlı ve korkmuş görünüyorlardı. Kız ağlayarak konuştu.
"Annemin durumu nasıl?" Hafifçe gülümsedim.
"Ameliyat başarılı geçti, durumu şu an iyi..." Ben cümlemi bitirir bitirmez iki güçlü kolun bana dolandığını ve beni kendisine çektiğini hissettim. Şaşkınlıkla bana aniden sarılmış Todoroki'ye baktım. Yalnızca ben değil ablası da şaşkınlıkla bize bakıyordu.
"Teşekkür ederim..." Hafifçe kızarmış yanaklarımla sırtını yavaşça sıvazladım ve geri çekildim. Onun da yanakları biraz pembeleşmişti.
"Teşekkür etmene gerek yok bu zaten benim görevim." İkisi de gülümsedi.
"Onu şimdi görebilir miyiz?" Başımı salladım ve onları odaya yönlendirdim. Benim için çok yorucu bir gün olmuştu. Hastaneden çıktığımda kendimi sürükleyerek arabama doğru yürüdüm. Doğrusu onu sürecek halim bile yoktu. Fakat eve yürüyerek gitmek istemiyordum. Arabama bindiğimde yan koltukta bulduğum kraker paketinden bir tane kraker aldım ve ağzıma tıkarak arabayı çalıştırdım. Evim buradan çok uzak değildi. En az on dakikaya orada olurdum. Yol boyunca sessiz bir şekilde müzik dinleyerek zihnimi dinlendirmeye çalıştım.
Eve vardığımda arabamı park ettim ve yorgunca eve girdim. Ayakkabılarımı çıkarıp kenara attığımda kendi kendime söylenmiştim.
"Anne bugün kaç kişinin hayatını kurtardım bir bilsen. Hepsini anlatmak istiyorum fakat... Fakat sen yoksun." Bıkkınlıkla kendimi yatağa attım. Annem ve babam öldükten sonra bu büyük ev bana kalmıştı. Büyük bir yalnızlığın içerisindeydim. İşte ben bu yalnızlığımı hastanede gidermeye çalışıyordum. Hastalarımı mutlu ederek ve eğlendirerek. Evet, onları mutlu edebiliyordum fakat kendimi, asla. Pek aç olmadığımdan üstümü değiştirip direk uyumuştum.
Ertesi sabah hastaneye gittiğimde Rei'yi kontrol etmem gerekiyordu. Odanın önüne geldiğimde kapıyı hafifçe tıkladım ve içeri girdim. Yatakta uzanan beyaz saçlı kadın çok yorgun gözüküyordu. Gülümseyerek ona baktım.
"Günaydın Bayan Todoroki! Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" Kadın zorlukla nefes alarak konuştu.
"Başım çok ağrıyor." Duraksadı. "Biraz da midem bulanıyor sanırım." Başımı anlayışla salladım ve yatağının yanındaki tek kişilik koltuğa oturdum.
"Bir kaza geçirdiniz. Ardından ameliyat. İyi hissetmemeniz normal ama merak etmeyin birkaç güne iyileşirsiniz." Durup yumuşak bir sesle konuştum. "Hem, çok güçlü bir kadına benziyorsunuz." Rei yorgunca gülümseyerek elini uzattı ve elimi tuttu. Tam o sırada kapı açıldı ve içeriye Todoroki girdi. Annesinin uyandığını görünce elindeki tost ve kahve bardağını masaya bırakıp yanına koştu.
"Uyandın mı? Kendini nasıl hissediyorsun? Bir tane daha yastık ister misin? Üşüyor musun?" Kadın gülümseyerek hayır anlamında başını salladı. Todoroki kafasını kaldırıp bana baktı.
"Doktor, annemin durumu nasıl?"
"Şu anda bir sağlık sorunu yok. Midesinin bulandığını ve başının ağrıdığını söyledi. Bunları hissetmesi normal sonuçta bir kaza geçirdi ardından ameliyata girdi. Yakında iyileşir." Todoroki başını salladı ve doğrudan gözlerime baktı.
"Tuhaf bir şekilde bana çok tanıdık geliyorsun..." Şaşkınlıkla gözlerimi açıp telaşla konuştum.
"Ben mi? Olabilir birine benzetmişsindir." Todoroki hayır anlamında başını salladı.
"Seni daha önce görmüştüm. Fakat hatırlayamıyorum..." Başımı hafifçe eğip ayağa kalktım ve kendi kendime mırıldandım.
"Hatırlamasan daha iyi olur..." Todoroki kaşlarını çattı.
"Ne dedin?"
"Hiçbir şey." Deyip işim olduğunu söyleyerek hızla odadan çıktım. Beni hatırlamaması... Hiç şaşırtmadı.
Bugün bütün günüm sakin geçmişti. Ters giden hiçbir şey yoktu. Yeni hastalar da yoktu. Oturduğum sandalyemde rahat bir pozisyon aldım ve kafamı masaya koyup gözlerimi kapattım. Yavaşça uykuya daldığım sırada karşımdaki sandalyenin çekilmesi ve birinin ona oturmasıyla uyanıp huysuz bir şekilde söylenmeye başladım.
"Sana buraya oturma iznini veren oldu mu?" Kafamı kaldırıp karşımda oturan kişiye baktım. Bir çift heterokromi* göz bana şaşkınlıkla bakıyordu.
"Sen böyle kaba mıydın?" Gözlerimi heyecanla açıp Todoroki'ye baktım. Cebimden bir toka çıkararak yüzüme gelen saçlarımı dağınık bir topuz yaptım ve umursamaz bir sesle konuştum.
"Hayır. Ama şimdi çok yorgunum o yüzden git." Todoroki başını sağa ve sola 'hayır' anlamında salladı.
"Şimdilik gitmiyorum, (Y/N)."
-
*Heterokromi: Gözlerin farklı renkte olması durumu.Hellooo arkadaşlar
Hayat nasıl gidiyeah? (BENİMKİ ÇOK SIKICI ALLAHIM AĞLAMAK İSTİYORUm)
Şimdi birkaç şey söyleyip gideceğim. Biliyorsunuz ben sizden çok şey isteyen biri değilim -özellikle diğer kitaplarımı okuyanlar bilir- fakat vaktimi buraya ayırıp kitap için çok uğraştıktan sonra hiç vote veya yorumun gelmediğini görmek açıkçası moralimi bozuyor. Bütün motivasyonum gidiyor ve hiç buraya giresim bile gelmiyor. Her neyse çok uzatmayacağım, sizden tek ricam kitabı beğendiyseniz vote atıp, yorum yapmak. Sizden başka bir şey istemiyorum,
Kendinize iyi bakın😌💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑻𝑯𝑬 𝑹𝑬𝑨𝑳 𝑯𝑬𝑹𝑶 ≫ 𝒕. 𝒔𝒉𝒐𝒕𝒐
Fanfiction"Doktorlar pelerinsiz kahramanlardır." • Shoto Todoroki x Reader [tamamlandı]