4

4.2K 408 176
                                    

O günden sonra Todoroki'nin annesinden ben sorumlu olduğumdan onu sık sık görmeye başlamıştım. Bu beni elbette rahatsız etmiyordu. Aksine onunla sohbet etmek beni U.A'de geçirdiğim günlere geri götürüyordu.

Rei hastanemizde kalalı neredeyse üç hafta oluyordu. Odasına girmeden önce her zamanki gibi kapıyı yavaşça tıkladım ve neşeyle içeriye girdim.

"Günaydın, Rei!" Kendisine Rei diye hitap etmeme izin vermişti. Başta her ne kadar bundan çekinsemde alışmıştım. Sakin adımlarla yatağın yanındaki boş koltuğa oturdum. Rei öne yaklaşıp bana yavaşça sarıldı ve gülümsedi.

"Sana da günaydın, (Y/N)."

"Bugün nasılsın?" Rei iç çekerek bana baktı.

"İyiyim fakat Shoto için endişeleniyorum." Küçük bir şaşkınlıkla ona baktım.

"Neden?"

"Son zamanlarda sürekli görevleri var. Çok yorgun ve uyuyamıyor. Onu çok az görebiliyorum." Sakince gülümseyerek Rei'nin kolunu sıvazladım ve onu teselli ettim.

"Merak etme o bunun üstesinden gelecek kadar güçlü. Onu göreceksin. Hem durumun iyiye gidiyor! Birkaç güne seni taburcu ederiz." Ben bunu söyleyince Rei'nin yüzü aydınlandı.

"Eve mi gidiyorum?" Onun bu umutlu sesiyle yüzüm düşmüştü.

"Maalesef. Önceden kaldığın hastaneye geri gidiyorsun." Rei'nin gözlerinden bir hayal kırıklığı geçti. Onun üzülmesine bende üzülmüştüm. Sonuçta orada hayattan soyutlanmış, tamamen yalnızdı.

"(Y/N) bu hastanede kalamaz mıyım? Burada en azından sen varsın. Orada yalnızım ve bununla başa çıkamıyorum. Yalnızlığım beni bazen çıldırtıyor. Lütfen." Onun bu ısrarları benim iyice moralimi bozmuştu. Neşeli görünmeye çalışarak zorla gülümsedim ve elini tuttum.

"Senin için hastanenin sorumlusuyla konuşacağım." Rei'nin yüzü mutlulukla aydınlandı. Kadın sevinçle gülerken kapı açıldı ve içeriye küçük sarışın bir kız girdi. Arkasından da kızgın bir şekilde nefes nefese kalmış bir Todoroki.

Kız kollarını açarak bana doğru yürüdü ve kucağıma çıkıp bana sarıldı. Ben kızın sırtını sıvazlarken Todoroki kızgın bir sesle konuşuyordu.

"Ona girmemesini söyledim. Üzgünüm
(Y/N) ama beni dinlemedi." Hafifçe gülümsedim ve küçük kızın başını öptüm.

"Sorun değil." Kızın saçlarını okşadım ve ona baktım. "Cindy? Neyin var? Hemşirelerden mi kaçtın?" Cindy bana biraz daha sıkı sarılarak fısıldadı.

"Korkuyorum, (Y/N)..." Mavi gözlerini bana korkuyla dikti. Şefkatle saçını okşadım ve gülümsedim.

"Korkma, Cindy. Ben yanındayım. Hem ben sana korkmak yok inanmak var dememiş miydim?" Cindy gülümsedi ve başını salladı. Onun küçük ellerini tuttum. "Hadi şimdi odana dön. Bende arkandan geleceğim. Belki film izleriz ha?" Ona göz kırptığımda Cindy kucağımdan inmiş gülerek odadan çıkmıştı. Bütün bunlar sırasında Todoroki bize şaşkınlıkla bakıyor annesi ise gülümsüyordu.

"O kız kimdi, (Y/N)?"

"Cindy... Yedi yaşında ve yaklaşık üç yıldır hastanemizde kalp nakli için bekliyor. Annesi o üç yaşındayken bir yangında öldü. Babası ise annesinin ölümünden sonra alkol ve içkiye bağlandı ve onunla hiç ilgilenmedi. Cindy, benim için çok değerli bir hasta. Sonunda ona bir kalp bulabildik, haftaya ameliyat olacak. O iyileştiğinde onu sahipleneceğim. Ona bakmak bana büyük bir mutluluk verecek." Gülümsedim. Rei elini omzuma koydu.

"(Y/N)... Dünyadaki bütün mutluluğu sen hakediyorsun. O kadar iyi kalplisin ki." Annesinin bu sözlerinden sonra Todoroki de gülümsedi.

"Sana yardımcı olmak beni mutlu eder." Masanın üzerinde duran su şişesini aldı ve açıp biraz su içti. "Bu öğleden sonra boş musun?"

"Niye?"

"Hastanenin yakınlarında yeni bir kafe keşfettim. Orada sana bir kahve ısmarlamak istiyorum." Şaşkınlıkla ona bakıp Rei'ye göz attım. Gülümseyerek başını sallıyordu.

"T-tamam, olur." Yanaklarım biraz kızarmıştı.

Öğleden sonra üzerimi değiştirip hastanenin önünde Todoroki'yi beklemeye başladım. Sade şeyler giyinmiştim. Ayrıca çok yorgun olduğumdan saçımı doğal halinde bırakarak sadece hafif bir makyaj yapmakla yetinmiştim. Todoroki'nin geldiğini görünce gülümsedim ve ona el salladım. O da aynısını yaparak yanıma geldi ve beni arabasına yönlendirdi.

Kafe hastaneden çok uzakta değildi. Bu yüzden hemen ona ulaştık. Sahilin yanında olması orada huzurlu bir atmosfer yaratıyordu. İçeriye girip boş bir masaya oturduk. Her şey çok güzeldi fakat beni rahatsız eden tek şey insanların bize bakıp fısıldaşmasıydı. Aslında bunu normal karşılamalıydım. Sonuçta bir numaralı kahraman ve yanında şehrin en ünlü doktoru bir kafede beraber oturuyorlardı.

Uzun boylu bir garson bize menüyü verdikten sonra ne alacağımıza karar vermemiz için bizi yalnız bıraktı ve birkaç dakika sonra siparişlerimizi almak için tekrar geldi. Siparişlerimizi verdikten sonra sessizce oturup beklemeye başladık. İkimizde tedirgin ve heyecanlıydık.

"Endişeli görünüyorsun?" Gözlerimi ellerimden çekip Todoroki'ye baktım.

"Cindy'nin ameliyatını düşünüyordum. Haftaya olacak biliyorsun. Sen de biraz tedirgin görünüyorsun Todoroki-kun."

"Annem için endişeleniyorum. Onu en kısa zamanda hastaneden çıkaracağım." Gülümsedim.

"Annen seni gerçekten seviyor,
Todoroki-kun." O da başını salladı ve gülümsedi. Ardından sahte bir kızgınlıkla konuştu.

"Bana Shoto diye seslenmeni söylemiştim, (Y/N)." Garson kahve ve pasta dilimlerini masaya koyarken hafifçe güldüm.

"İstediğin gibi olsun, Shoto."

-

selaammm haftaya sınavlarım başlıyor o yüzden ara tatile kadar bölüm atamayacağım gibi duruyor, kendinize iyi bakın <3

𝑻𝑯𝑬 𝑹𝑬𝑨𝑳 𝑯𝑬𝑹𝑶 ≫ 𝒕. 𝒔𝒉𝒐𝒕𝒐Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin