Bölüm 8 : "SESLENİŞ"

287 35 0
                                    

Bu deftere son planımı yazacağımı düşünerek kapatmıştım, yeni hayatıma dair bir plan olacaktı ancak yeni hayatımı bile kendim seçemedim. Kader seçti benim yerime. Yine de buraya yazdığım şey doğru. Son planımı yazacağım buraya.

İnsanların neredeyse tamamı bir virüsten dolayı hayatını kaybetti. Hayatta kalanların ise ne olduğunu bilmediğini varsayıyorum. Ayrıca hayatta kalan insanları yakalamak isteyen askerler çıktı ortaya. Askerler bağışıklığı bulunan insanlar için tehdit oluşturuyor. Amacım, insanları virüse ve askerlere karşı uyarıp, güvenliklerini sağlamak. Bunun için isimleri Nevra ve İlter olan iki kişiyle yola çıktım.İnsanları uyarmak için bir plan yaptık ve planı bu akşam uygulamaya koyacağız.Ancak uyarıdan sonra insanları nasıl bulacağımı veya onların beni nasıl bulacağını bilemiyorum.

Koşullar içerisinde güvenebileceğim tek şey yanımdaki arkadaşlarım. Ne zaman ciddi olmaları gerektiğini, ne zaman eğlenileceğini biliyorlar. Daha tanışalı iki gün olmamışken yıllardır arkadaş gibi olduğumuzu hissediyorum. Onlara tuzak kurmayı ve doğada hayatta kalmak için gereken bilgileri öğretiyorum. Bu kadar çabuk kavramalarını beklemiyordum, belki de öğretmenleri iyidir, bilemiyorum. Şu ana kadar her şey yolunda gidiyor.

Elimdeki siyah defteri kapatıp bacaklarımın üzerine koyduktan sonra güneşin batışını izliyorum ve bunun beni,biraz olsun rahatlatmasını umuyorum. Üzerimden geçen rüzgârı, tenimin her zerresinde hissetmeye çalışıyorum. Birkaç saat içinde harekete geçeceğiz ve ben kendimi hazır hissetmiyorum.

Başımdan karnıma kadar uzanan sıcak bir dalgalar geçiyor içimden. Verdiğim kesik nefesler göğsümü titretiyor.Üstüne oturduğum taşa koyarak soğuttuğum ellerimi, yanan yüzümün üzerinde tutuyorum. Ben bu kadar gerginken, Nevra ve İlter'in hazırlanırken bu kadar rahat görünmelerine şaşırıyorum. İlk başta gergin olan İlter'di. Evet, cevap da burada zaten. İlk karşılaştığımızda ikisi arasında lider oydu. Daha sonra planımı kabul edip, bildirimde benim sesim duyulmasını istedi. Böylece bir liderliği bir nevi bana bırakmış oldu. Bana devrettikten sonra da rahatladı.Şimdi yük benim, sorumluluk benim, koruyuculuk benim. Liderlik etmek böyle bir şey demek ki. Şimdi, üstlendiğim şeyden korkuyorum. Ama onlara korkumu belli edemem. Zayıflığımı göstermemem gerekir ki onların güvende hissettikleri liman olayım.

İlter'in bana seslendiğini duyuyorum.
"Hey, güvenli liman, yola çıkmıyor muyuz?" Ne? Sesli mi düşünüyordum?
"Güvenli liman da nereden çıktı?" Diye soruyorum afallamış bir halde.Güvenli liman ne ya? Ne saçma cümleler kuruyorum kafamda!
"Sen bizim güvenli limanımız gibi oldun da o yüzden öyle söyledim."Diyor garip bir şekilde gülümserken. İçimde beni duyup duymadığını tartışırken"Böyle söylemene gerek yoktu" diyorum. "Soruna gelince evet,yola çıkma vakti geldi." diyorum ikisine birden bakarak. Nevra'nın bugün ayrı bir neşesi olduğunu görüyorum. İnsanları uyarmayı, benim konuya girmemden çok daha önceden beri istediği için sanırım. Neden bu kadar istiyor acaba?İstemesine bir şey demiyorum ama fazla hevesli duruyor.

Yola çıktığımız andan itibaren konuşmalarımız ve uyarılarımız parka yaklaşıncaya kadar sürüyor.Suskunluğumuzun sebebinin yapacaklarımıza odaklanmamız olduğunu tahmin ediyorum. Hava kararmaya başlarken parkın büyük heykeli gözüküyor ağaçların üzerinden.

Birçok hayvanın oluşturduğu topluluğun ortasından çıkmış bir ağaç ve hepsinin üzerinde koskocaman bir kadın figüründen oluşan bir heykel bu. Parka gelen insanlara şu mesajı veriyor; İnsan varlığı bütün canlılardan üstündür ancak insanın varlığı yine o canlıların varlığına bağlıdır. Vermek istediği mesaj güzel olsa da anlatım biçimi çok bayağı duruyor. Tabi bu heykeli diktiren, yaşlı politikacılardan daha fazlası da beklenmez.

TÜKENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin