"Gidiyoruz değil mi?"
"Evet Doğu. Ama eğer istemezsen gelme demeyeceğim çünkü beni yalnız bırakma gibi bir lüksün yok." dedim ters bir sesle.
"Tamam, tamam. Eşyalarımız hazır."
"Tamam." Sonra Doğu'ya sıkıca sarıldım.
"Teşekkür ederim, hep yanımda olduğun için. Sen mükemmel bir arkadaşsın."
"Sende öyle." Bir süre öyle kaldıktan sonra bir ses bizi ayırdı.
"Ne güzel bir arkadaşlık." Alaycı sesi beni kafasını kırmaya davet ediyordu.
"Görüşürüz Arda." dedi Doğu ve otelden çıktık.
"Siz arkadaş olduğunuza emin misiniz? Daha çok başka bir şey gibisiniz."
"Evet arkadaş değiliz, kardeşiz bir Arda. Şimdi siktir git." Doğu, yerim seni kardeşim. Muah!!
"Seninle kardeş olduğuna göre, benimle başka bir şey olmasında sakincan yoktur umarım?"
"Sana en son siktir git demiştim Arda!" diye tısladı Doğu. Helal koç!
"Ee Elif, ne diyorsun?" İçimdeki cazgır Elif'i çıkarıp ona hareket çektim.
"Bunu diyorum Arda." dedim ve yürümeye başladık.
"Helal kız zilli!"
"Kes be kes! Yavşak çocuk sinirimi bozdu zaten."
"Biz de onu fena bozduk. Neyse. O hareket neydi kız öyle. Aferin." Güldüm ve tepeye tırmandık.
"Hafi fotoğraf çekelim!" diye teklif sundu Doğu.
"Sevmiyorum, biliyorsun."
"Neden?"
"Güzel değilim, güzel çıkmıyorum. Fotojenik değilim."
"Siktir et!" dedi ve ön kamerayı açtı.
Gün batana kadar 36748376363636284802 tane fotoğraf çekmiştik. Ve Doğu beğendiği bir kaç tanesini paylaşmıştı.
"Gün batıyor." dedim usul bir fısıltıyla. Ve yine aynı şey oldu. Işık ve mavi.
"Çok şükür! Bu anın gelmesini senden emin olduğumdan beridir bekliyorum Miya."
"Miya?" diye sordum.Gülümsedi.
"Gerçek adın. Güneş ve ayın birleştiği noktaya verilen isim." Hmm. Beğendim.
"Aslında, Elif ismini pek sevmiyorum. Miya daha güzel."
"O zaman onu kullan." dedi sevinçle.
"İşime gelir."
"Gidelim o zaman?" dedi. Derin bir nefes alıp Doğu'ya baktım. Güven verircesine elimi sıktı. Yerim ben bu çocuğu ya. Bakın yakışıklı, saygılı, efendi, kibar, mükemmel bir erkek. İlgili olanlar bana baş vurs- ne diyorum ben?! Her neyse. Emin adımlarla Mavi'nin arkasından ışığa ilerledik.
Önce böyle uçakta gibi oluyorsunuz. Sonra yumuşacık yatakta zıplar gibi bir şey oluyor ve yere iniyorsunuz. Bu kadar. Şu meşhur Krallık'a yolculuğumuz bu kadardı.
"Vay! Güzeldi." dedi Doğu. Sonra gülümsedi. Mavi de ona bakıyordu. Yavrum ne de güzel bakıyor.
"Hazır mısın?" Başımı sallayınca devam etti.