3. Bölüm; KAŞINAN BOYUN

144 12 14
                                    


    Kördüğüm olan anılar vardı. Öylesine acı hissiyatlar yaratıyordu ki, o anılar her defasın da un ufacık cam parçası oluveriyor ve yutkunurken kanatıyordu. Bu öyle bir andı ki, hem soluk kesiyordu hem de soluklandırıyordu.

  Mantığa hakaret olan karşılaşma, tüm düzeni öyle bir kanatacaktı ki, lakin hem öldürüp hem de yaşatacaktı.



  Kendini ilk toparlayan Azade oldu. Her ne kadar toparlamak istemese de... Kendisini siper ettiği bedenden usulca uzaklaşıp ayağa kalktığın da, az önce ki iblisten kalan külleri üzerinden çırpıyordu. Hafif bir alayla söylendi. "Luci bir dahakine daha temiz çalışmalı."

  Bu sırada yolun kenarında ki ikilinin yanına yaklaşan Luci, alnında ki teri siyah ceketinin koluna sildi. Sıcaklık dengesi şaşmıştı. İblisler cehennem yaratıkları olduğu için ısı güçleri çok yüksekti. Diğer yan da ise, okyanusun insanları vardı. Onlar suydu. Bu ateş ve suyun savaşıydı.

  Luci'nin kendilerine doğru yaklaştığını fark eden Azade alayla gülümsedi. "Ne o, çok mu çaba sarf ettin başarılı Aburn?"

  "Daha dişli rakipler için çaba sarf etmeyi tercih ederim." Luci Azade'ye olan bakışlarını ondan ayırıp halen yerde oturmaya devam eden kıza dikti. Ateş kırmızısı saçları, az önceki anın verdiği etki ile dağılmış hafif esen rüzgârda adeta melodik biçim de ahenkle uçuşuyordu. Cam gibi kendilerine bakan gözlere kibarca tebessüm ederek yaklaştı. Tisa'nın bedenine eğilerek, nazik hareketler ile elini uzattı. Yerde oturmaya devam etmesini istemiyordu Luci.

  Tam dudaklarını konuşmak için harekete geçireceği an, Azade hızla onların yanına ulaşarak Tisa'yı hızlıca kolundan tutup ayağa kaldırdı. Hem de bunu tek hamlede yapmıştı. "Kaç kilosun sen? Kırk filan mı?"

  Tisa kolunda ki ele baktığın da hafızasına dolaşan anılar ile kolunu hızla ondan çekti. Sinirle Azade'nin harelerine kilitledi okyanus mavisi gözlerini. "Üçüncü kez bu hareketi yaptığın da benden sağlam bir yumruk yiyeceksin."

  Luci, kendisine engel olan Azade'ye bakıp onun bozulmuş suratına kahkaha attı. " Kibar olmayı öğrenmelisin dostum. Aksi hal de suratın da patlayan yumruğu şimdiden hayal edebiliyorum."

  Tisa birbirlerine laf sokan ikiliyi ardın da bırakarak annesinin gittiği yönü hatırlamaya çalıştı. Ah! Lanet olsun ki az önce ki gerçekleşen durumu düşünmemeye çalışıyor, lakin zihninin en ücra köşeleri bile düşüncelerini haykırıyordu. Annesinin döndüğü sokağı hatırlamayınca sesli bir nefes verdi. Ansızın arkasını dönerek halen birbirlerine kızgınca bakan ikiliye dönüp bağırdı.

"Birbiriniz ile sidik yarıştırmayı bırakıp bana açıklama yapmanız gerekmez mi sizin ?"

Azade ve Luci, Tisa'nın yüksek sesli cümlesini işittiklerin de ikisinin de yüzün de anlamsız bir şaşkınlık belirdi. Luci şaşkınlık ile fısıldadı. "Tabii önce karşında ki insanın da kibar olması gerek."

Azade puslu bakışlarını Tisa'ya yönlendirerek usulca yanına adımladı. Kendisine doğru gelen adamı göz hapsine aldı Tisa. Uzunca boyu vardı. Ne zayıf, ne de kiloluydu. Ne çelimsiz, ne de çok iri bir bedene sahipti. Bu ikisinin ortaların da çoğunluğunun kumral, alnına dökülen perçemlerinin ise bal sarısına çalan saçlara sahipti. Bu sanki güneşte açılan bir renge benziyordu. Oysa, iblis sıcaklığından kaynaklıydı. Yalnızca birkaç adım uzaklığına kadar gelen bedenin gözlerini daha rahat görebilmek için, o aradaki adımlık mesafeyi de en aza indirgeyerek gözlerini inceledi. Bal hareleri vardı adamın. Parlak, pas parlaktı. Kendi gözlerinin cam gibi olduğunu düşünürdü, lakin bu adamın gözleri öylesine parlaktı ki, san ki güneş ışınlarının parçaları düşmüştü göz bebeklerine. Farkında olmadan düşüncelerini dile getirdi Tisa. "Gözlerin de bir şeyler var. Güneş gibi parlıyorlar."

KADERİN MIZRAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin