Part - 1

378 20 6
                                    

İnsan, bu kasabada gerçekten komik bir kavram. Neden mi? Pek fazla insan olmayan bir kasabada yaşıyoruz ve buradan çıkamıyoruz. Şeytan ve meleklerle dolu iğrenç bir kasaba. Kimse evinden dışarıya adım atamıyor. Çünkü melek ya da şeytanlar sadece dışarıda dolaşıyorlar. Dışarı adım atan birisi ya ölür ya da psikopat bir katile dönüşür. Çünkü şeytanlar insanların aklına girmeyi seviyorlar. Her neyse size kendimi tanıtayim. Ben Mia. 19 yaşında evde kalmış bir kızım. Neden evde kaldığımı anladınız siz. Ailem beni bu durumdan kurtarmak için kendilerini feda ederken öldüler.Lanet olası şeytanlar. Zaten meleklerde sandığınız kadar iyi değiller. Evet, doğru duydunuz melekler duyduğunuz kadar iyi değiller. Artık bu duruma alıştım sayılır nede olsa onları yok etmeyi denedik ve başarısız olduk. Artık evde oturmaktan delirmeye başlıyacaktım. Her gün aynı şeyleri yapmak bunaltıcı olmaya başladı. Kalk,hayatta kal ve yatağa geri dön. Bir çok kişi zaten intihar bile etti. Yalnız yaşamama rağmen neden hala hayatta olmak istediğimi inanın bende bilmiyorum. Bizim kasabanın bu laneti bütün dünyada duyuldu bile. Bilim adamları,askerler ve polisler beraber çalışarak bu durumu halletmeye çalışıyorlar. Pek de başarılı oldukları söylenemez. Rahipler ise... boşverin gitsin.

Boş boş uzanmaktan sıkılmıştım. Mutfağa kendime bir şeyler hazırlamak için geldiğimde pek fazla yiyeceğimin kalmadığını gördüm. Alışverişe çıkmam lazım. Tabi bu hiçte kolay değil. Şeytanlar her an her yerde olabiliyorlar. Neyseki evlerimize giremiyorlar. Dolabtan dünden kalan kızarmış tavukları aldım ve bir tavaya koyup altını yaktığım ocağın üzerine koydum. Ocağın altını kısarak yavaş yavaş pişmesi için beklerken birden kapıyı birisi yumruklamaya başladı. ''Lütfen kapıyı açın şeytanlar peşimde!'' Koşarak kapıya gittim ve kapının dürbününden kim olduğunu anlamak için baktım. Genç birine benziyordu. Sarı saçları karanlık havada dikkat çekiyordu. Yüzünü kapının dürbününe döndüğünde yüzünü görebilmiştim. Ne kadar korktuğu yüzünden anlaşılabiliyordu. Kapıyı hızlıca açıp onu hemen içeri çektim ve kapıyı aynı hızla kapattım. Çocuk nefes nefese bana dönerek teşekkür etti. ''Te-teşekkürler.'' Ona bir şey değil anlamında başını salladım ve onu koltuğa oturttum. ''Dışarıda olmaman gerekiyordu. Bu kasabanın ne kadar kötü olduğunu biliyorsun.'' dedim. Hala nefesini düzenlemeye çalışıyordu. ''Sa-sadece biraz yiye-yiyecek almak için çıkmıştım. Evde pek bir şey kalmamıştı. Bu arada yanık mı kokuyor?'' dediği zaman koklayarak yanık kokusunu almaya çalıştım. Aklıma tavuklar geldiğinde koşarak mutfağa gittim. Hemen ocağın altını kapattım ve tavukları çöpe döktüm. Hemen suyu açıp tavayı suyun altına koydum. Suyu kapatıp içeriye sarışın çocuğun yanına döndüm. Ayağa kalkarak ''Ben Niall.'' dedi elini uzatırken. ''Bende Mia.'' dedim uzattığı elini sıkarak. ''Ben artık gitsem iyi olur.'' dedi. ''İstersen bir süre kalabilirsin.'' Bunu nasıl söyledim ben. Lanet kafam. ''Sorun olmasın?'' dedi utanarak. Hafiften kızarmıştı da. ''Sorun olucağını zannetmiyorum. Dışarının ne halde olduğunu biliyorsun. Senin için pek iyi olmaz.'' Bana bakarak sıcak bir şekilde gülümsedi ve teşekkür etti.

''Şey ben dışarı çıktığım zaman biraz yiyecek bir şeyler almayı başarmıştım.'' dedi sırtındaki çantadan yemekleri koltuğa dökerek. Bir kaç paket makarna, konserve paketleri, 3 koli su, 2 paket tam tavuk ve birazda meyve getirmişti. Çanta zaten çok büyüktü. Eminim daha fazla şey sığabilirdi. Ona minnettar gözlerle baktım ve teşekkür ettim. ''Aslında ileride market arabası var. Onun için daha çok şey var onu alabilirsek bize bir kaç ay yetebilecek yiyecek elimizde olur.'' Ben ona şaşkınca bakarken o bana sorun ne anlamında baktı. ''Dışarıda bu kadar tehlike varken bunu yapmayı nasıl düşünüyorsun ? Korkmuyor musun ?'' dediğimde yüzü düşmüştü. ''Çünkü artık kaybedecek bir şeyim yok.'' dediğinde başını aşşağıya eğmişti. Tam eğilip ona bakacakken bir damla yaş düştüğünü gördüm. O kadar kötü hissetmiştim ki şuan onu teselli etmek için aklımdan bir sürü yol geçti. Yaptığım tek şey ise özür dilemek oldu. Başını kaldırdığında gözlerinin kızarmış olduğunu gördüm. Buruk bir sesle konuşmaya başladı. ''Şey ben hangi odada kalacağım?'' Ona beni takip etmesini söyleyerek merdivenlerden yukarı çıktım. Kalıcağı odayı gösterdiğimde teşekkür ederek odaya girdi ve kapıyı kapattı.

Hepinize merhaba. Bölüm kısa olabilir çünkü okuldan telefon ile yazdım. Yorum ve vote yapın. Düşünceleriniz benim için önemli :)

UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin