Bölüm 3

9.6K 231 12
                                    

Cenap, Rüstem efendi ile yaptığı konuşmadan sonra kendisinin ne yapacağını düşünmeye başlamıştı. Eli kolu bağlı ölümü beklemek korkunç bir şeydi. İstanbul gibi normal zamanlarda bile kaosun hakim olduğu bir şehirde insanların ölümü sakin ve medeni bir şekilde bekleyeceklerini hiç sanmıyordu. Büyük ihtimalle yağma ve talan başlayacaktı. Kafasında bu düşüncelerle dairesinin kapısını çalmıştı. Kapının açılmasını beklerken içerden bağırış seslerini duyuyordu. Kapı bir süre daha açılmayınca Cenap cebinden anahtarını çıkartmış ve kapıyı açarak içeri girmişti. Ev ahalisi yine birbirine girmişti. Belki de duydukları haberin şokuyla bu hale gelmişlerdi. Cenap seslerin geldiği koridorun sonundaki oturma odasına yöneldi. Sesler anlaşılır hale gelmişti.

-          Amma ağladın be, ne kıymetli malın varmış?

-        Bak ya nasıl zeytinyağı gibi üste çıkıyor. Sen diz üstü bilgisayar istedin, ben de tablet bilgisayar istedim. Ama benim tabletimi elinden bırakmıyorsun? Madem öyle sen de tablet alsaydın. Anne bir şey söyler misin şuna!

-     İrem haklı Ali, elinde sürekli bu alet bırak biraz da kardeşin uğraşsın. Sen de git ne yapacaksan bilgisayarınla yap. Hem bak senin o bilgisayarına bunun iki katı para verdik. Madem böyle yapacaktın ikinize de birer tablet alırdık kalan parayla da ben yatak odasına bir televizyon alırdım. İşiniz gücünüz ziyankarlık.

-          Ya anne sen de hemen başladın hesaba kitaba, neyse Ferit yapımcıyla konuşacak yeni bir diziye başlıyorlarmış. Hele oradan iyi bir rol kapayım o zaman her şeyin en kralını alacağım. Bıktım artık.

-          Hah bir bu eksikti, derslerin çok iyiymiş gibi bir de bu boş işlerle uğraş sonra okulun uzasın ben sana sorarım.

-          Ben zaten bırakacağım bu okulu ya, ben doktor olmak istemiyorum. Konservatuar sınavına gireceğim.

-          Ali bak beni çıldırtma yine, oğlum senin yerinde olabilmek için çırpınan milyonlarca genç var, sen ben okulu bırakacağım diyorsun. Sakın ha baban duymasın bunları maazallah adamın kalbine iner.

-          Niye öyle söylüyorsun anne, babam da hukuk fakültesini yarım bırakıp yazarlık yapmamış mı?

-          Ne yazarlığı oğlum, yazdığı saçma sapan şeyler dolaptaki kolide duruyor. Babasından kalan antikacı olmasaydı ne yapardı baban? Gerçi senin sonunda o antikacı olacak bu gidişle.

Konuşmaları dinleyen Cenap karısının söylediği sözleri düşündü. Hukuk fakültesini yarıda bıraktığı için pişman olmuş muydu? Hayır hiçbir zaman bu kararından pişmanlık duymamıştı. Yazmak onun en büyük hayaliydi. Yazdığı kitapları neredeyse bütün yayın evlerine götürmüş ama “bunlar satmaz” diyerek hiçbir yayın evi bu kitapları basmaya yanaşmamıştı. Bilim kurgu bizim memlekette okunmazmış, okunmazsa işte böyle göktaşı gelirken hepsi boş boş bakar. Neyse ne, hiç pişman değildi işte yine olsa bu sefer okulu yarıda bırakmak bir yana o okula hiç girmezdi. Belki oğlanı da zorla Tıp fakültesine sokmakla hata etmişlerdi. Gerçi kendisine kalmış olsa oğlunun istediğini yapmasına izin verirdi. Ama karısı ve kayınpederi doktor olsun diye diretmişlerdi. Her şeyin ne kadar boş olduğu ortadaydı işte, çok kısa bir süre sonra bütün dünya yok olacaktı. En büyük iş adamı da ölecek en iyi doktor da, kıt kanaat geçinen bir tiyatrocu da 6 aydır kirasını ödeyemeyen bir yazar da ölecek.

Cenap bunları düşünürken ailesinin kavga etmekten televizyon izlemeye vakit bulamadıklarını anlamıştı. Haberleri dinlemiş olsalardı bu saçma sapan kavgayı sürdürmezlerdi. Cenap kafasını odaya doğru uzattı.

-          Ne oluyor yahu, niye kavga ediyorsunuz yine?

-          Ayy Cenap bu çocukların kavgasından vallahi bıktım usandım. Biraz da sen uğraş rica ederim. Sabahtan akşama kadar bankada çalış. Akşam gel ev işleriyle yemek yapmayla uğraş sonra bir de bunların kavgasını çek. Bu da can be azıcık acıyın annenize.

-          Ya anne olayı dramatize etme yine, Türk filmi mi çeviriyoruz burada?

-          Senin zaten aklın fikrin film çevirmekte abi.

-          Hep zaten senin yüzünden oluyor bunlar İrem, senin bencilliğin yüzünden çıkıyor kavgalar.

-          Ben mi bencilim, asıl sen…

-          Yeter artık çocuklar, sanırım bu akşam haberleri seyretmediğiniz için bu gereksiz kavgayı sürdürüyorsunuz.

-          Ne o Cenap, ne vardı ki haberler de?

-          Ben de kaçırdım ama apartmana girerken Rüstem Efendi’den aldım haberleri, neyse en iyisi gelin salonda beraber seyredelim bakalım durum Rüstem Efendi’nin anlattığı kadar vahim mi?

Cenap’ın söyledikleri duyduktan sonra kavga bitmiş, hepsini büyük bir merak sarmıştı. Dünya’ya bir gök taşının yaklaştığını haberlerde duymuşlardı ama ABD bunu durdurabileceğini söylemişti. Büyük ihtimalle Rüstem efendi yanlış anlamıştır diyerek televizyonun karşısına geçtiler.

Televizyonu açtıktan sonra kanallar arasında dolaşmaya başlamışlardı. Aşağı yukarı bütün kanallarda bir dizi vardı.

-          Hani Cenap, kanallarda bu konuyla ilgili hiçbir şey yok. Herhalde dünyanın sonu gelirken de dizi yayınlayacak halleri yok.

-          Dur bakalım Nermin burası Türkiye, bir de şu haber kanallarına bakalım.

Cenap kanal listesinde oldukça gerilerde olan haber kanallarına geldiğinde ilk ikisinde reklam olduğunu görmüş üçüncüsünde ise gök taşı ile ilgili bir haber bulabilmişti.

-          Evet değerli izleyicilerimiz Dünya’ya yaklaşmakta olan gök taşını ve kısa bir süre önce ABD başkanının yaptığı açıklamaları konunun uzmanlarıyla tartışmaya devam edeceğiz ama önce televizyonlarını yeni açanlar için konuşmanın önemli kısımlarını tekrar yayınlıyoruz.

“ Dünyamızın çok büyük bir tehdit altında olduğu bugün sadece Amerika halkına değil bütün dünya halklarına sesleniyorum. NASA tarafından bundan uzun bir süre önce dünyamıza “Kıyamet” adını verdiğimiz göktaşının çarpabileceği tespit edildi. Bunun üzerine birçok devletin ve Dünya’nın en önemli bilim adamlarının katılımıyla sürdürdüğümüz çalışmalar sonucunda bu gök taşını durdurabilecek bir yol bulduğumuzu düşünmüştük. “Kıyamet”’i durdurabilmek için oluşturulan ekip 1 ay önce yola çıktı. Fakat ne yazık ki görev başarısız oldu ve gök taşı dünyamıza doğru ilerlemeye devam ediyor. Uzmanların tahminlerine göre çarpmaya 2 aya yakın bir süre var. Dünyanın dört bir yanından en önemli uzmanların bu konuyla ilgili olarak tek bir saniye bile durmadan çalıştıklarını söylemek istiyorum. Bu süre içerisinde kimsenin paniğe kapılmadan ellerinden geldiğince normal yaşamlarına devam etmelerini istiyorum. Uzmanlar çarpmanın etkisinden hiçbir yerin kurtulamayacağını söylüyorlar dolayısıyla evlerinizde kalmanızı rica ediyorum. Anlattıklarımın çok zor ve acı şeyler olduğunu biliyorum fakat bildiğim bir şey daha var o da hala umudumuz olduğudur. Tanrı yardımcımız olsun.” 

Kıyamete 5 kala(Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin