Bölüm 2

14.4K 285 30
                                    

Cenap evlendikten kısa bir süre sonra Galata’da antikacı dükkanının bulunduğu binadaki dairesini satıp Anadolu yakasına taşınmıştı. Küçüklüğünden beri teyzesine yaptıkları ziyaretler sırasında çok sevdiği Erenköy’den bir daire almıştı. Evine en rahat ulaşım seçeneği de vapur-tren ikilisiydi. Cenap koşarak Karaköy vapur iskelesine geldiğinde İskele memuru kapıyı yavaş yavaş kapatarak son 1-2 yolcunun da girmesini bekliyordu. Cenap kendini vapura attığında derin bir nefes almıştı. Tanıdık birini görmek amacıyla vapurun içine göz gezdirdi ama Galata’da oyalanıp her gün bindiği seferi kaçırınca vapurda gide gele ahbap olduğu dostlarını göremedi. Vapurun üst katına çıkıp açık salonda oturmaya karar verdi. Açık salona girer girmez adının seslenildiğini duydu.

-Cenap bey, Cenap bey.

-Ooo hocam hayırlı akşamlar, siz de geç kalmışsınız bugün?

-Öyle oldu vallahi Cenap bey, malum yaz tatili dersler yok ama bir kongre var onunla uğraşıyoruz. Siz nasılsınız görüşmeyeli?

-Ne olsun Bahri hocam elimiz kolumuz bağlı sonumuzu bekliyoruz işte.

İstanbul üniversitesinde tarih profesörü olan Bahri Merzifonlu Cenap’ın bu sözleri karşısında biraz şaşırmıştı.

-O da ne demek öyle Cenap bey, Allah korusun bir hastalık falan yok ya?

-Yok hocam sonumuz derken hepimizin sonu, dünyanın sonu geliyor demek istedim. Gök taşı çarpacak ya dünyaya…

-İlahi Cenap Bey ben de dedim kötü bir şey mi oldu. O gök taşı Amerikalıların abartmasıdır efendim insanları korkuttular korkuttular şimdide durdurup sükse yapacaklar, inanmayın bunlara efendim içinizi ferah tutun.

-Hocam sizin son gelişmelerden haberiniz yok galiba?

-Neden, ne oldu ki?

-Amerikalıların gönderdiği ekip görevi başaramadı. Gök taşının yörüngesi değişmedi ve hızla dünyaya geliyor.

-Ha siktir. Şey pardon affedersiniz. Nasıl olur böyle bir şey, eee peki şimdi ne olacakmış?

-Valla ben de tam çıkarken son dakika geçtiler ama 2. bir plandan falan bahsediyorlardı.

-Tabi canım vardır onların bir planı, bak gördünüz mü nasıl insanları korutuyorlar sonra da durdurunca biz dünyayı kurtardık, biz şöyle süper gücüz bilmem ne! Ben size bir şey söyleyeyim mi Cenap Bey Allah bilir bu gök taşını dünyaya bu Amerikalılar göndermiştir. 

Bahri hocanın bu konuşmasından sonra Cenap’ın aklına kahvedekilerin söyledikleri geldi, aşağı yukarı aynı şeyi söylemişlerdi. Koskocaman hoca bile böyle söylüyorsa belki de durumu abartan gerçekten de kendisiydi hem etraftaki insanların da pek endişeli göründüğü söylenemezdi.

-Bilemiyorum hocam belki de ben abartıyorumdur.

-Canını sıkma Cenap bey, sene olmuş 2013, teknolojinin geldiği nokta hepimizin malumu, göz göre göre ölecek değiliz ya elbet bir çaresi bulunur. Sen rahat ol. Eee işler nasıl, uzun zamandır uğrayamadım senin dükkana var mı yeni gelen değişik bir parça?

- Hoşunuza gidebilecek 1-2 parça geldi. Bir ara uğrarsanız gösteririm.

- O zaman bu hafta içi bir gün uğrarım Cenap bey.

Bu konuşmadan sonra Bahri hoca elindeki kitabı okumaya, Cenap da denizi seyretmeye başladı. Kısa bir süre sonra vapur Haydarpaşa’ya yanaşıyordu.

-Hocam iyi akşamlar bekliyorum dükkana.

-İyi akşamlar cenap bey, yarın yoğunluk azalıyor ondan sonra uğrarım inşallah.

Cenap saatine baktı ve trenin kalkmasına 3 dakika kaldığını görünce adımlarını hızlandırdı. Trenin kalkış düdüğü çalmaya başlamışken kendini içeri atabildi. Treni kaçırmadığına sevinerek boş bulduğu bir yere oturdu. Tren gerçekten büyük bir rahatlıktı, trafiğe takılmadan 10 dakika içinde evinde oluyordu. Kısa bir süre sonra Erenköy durağında trenden inmişti. Alt geçitten geçerek yola çıktı ve bir girişi arka sokağa açılan marketin içinden geçerek yolunu epey kısaltıp evinin olduğu sokağa doğru yürümeye başladı. Eski yıllarda sayfiye yeri olup müstakil evlerden ve köşklerden kurulu bir semt olan Erenköy’de 1960’lı yıllardan itibaren 3-4 katlı apartmanlar yapılmış, son yıllarda ise bu apartmanlar yerlerini çok yüksek katlı apartmanlara ve sitelere bırakmıştı. Günümüzde Erenköy semtinde 2 elin parmaklarını geçmeyecek sayıda köşk kalmıştı. Ama Erenköy’ün kendine has havası bu değişikliklere rağmen nasıl oluyorsa oluyor değişmiyordu. Belki de Cenap’a öyle geliyordu. Ama sonuçta yaşadığı yerden memnundu. Dairesinin zilini çalmak için uzandığı sırada girişin otomatı yandı ve apartmanın emektarı Rüstem efendi kapıyı açtı.

-İyi akşamlar Cenap bey bugün biraz gecikmişsiniz?

-Öyle oldu Rüstem efendi? Sen nasılsın, var mı bir sıkıntı?

-Valla Cenap Bey ben işi bırakıp köye gidiyorum. Biraz sonra bütün daireleri dolaşıp helallik alacaktım zaten.

-Hayrola Rüstem efendi ne oldu?

-Daha ne olsun Cenap bey Dünyanın sonu geliyor, hiç değilse kendi toprağımızda ölürüz. Hem bizim oraların rakımı yüksek. Bakarsın kurtarırız paçayı, dediğim gibi öleceksek de kendi toprağımızda ölürüz.

Cenap gün boyunca ilk defa durumu kendisi gibi ciddiye alan biriyle karşılaşıyordu. Aslında onunda aklında bir yerlere kaçıp gitmek vardı. Ama gideceği yer hakkında hiçbir fikri yoktu.

-Böyle konuşma Rüstem efendi hem durduracaklarmış gök taşını, aceleci davranma.

-Senin haberin yok herhal Cenap Bey demin Amerikan Başkanı çıktı televizyona, dedi durduramadık göktaşını.

-Durduramadıklarını biliyorum ama başka bir planları daha varmış onu deneyeceklermiş.

-Başka plan falan yokmuş Cenap bey başkan dedi ki bu dünyanın sonudur boşuna kaçmaya da çalışmayın dedi.        

Cenap bu sözlerden sonra iyice gerilmişti. Şimdi o kahvedeki pezevenkler kaçacak delik arıyordur diye düşündü.

- Sanmıyorum Rüstem efendi senin dinlediğin kanaldakiler yanlış çevirmişlerdir adamın sözlerini.

- Bilmiyorum valla Cenap bey, şimdi çıkınca kendin de bakarsın. Ama biz yine de gidelim köyümüze, birazdan helallik almak için kapınızı çalarız.

- Ne diyelim Rüstem efendi artık bu saatten sonra herkes kendi bildiğini yapmalı, hadi görüşürüz.

Kıyamete 5 kala(Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin