Yere çarpmış viski şişeleriden yayılan mide bulandırıcı koku yüzüme çarptı kapıyı açtığımda... Ortamda loş sarı bir ışık hakimdi. İçeriye girdiğim koridorun solundaki aynada bana bakan gözler bu defa hem tanıdık hem de yabancıydı. Yüzüne baktığım bu kız bir buçuk yıl önceye kadar karınca yuvasına basmayacak kadar naif, ertesi gün öleceğini bildiği halde kelebeğin kırık kanadına ağlayacak kadar merhametli ve duygusaldı. Ama şimdi en büyük sınavıma girerken alabildigim kadar derin bir nefes aldım.
Dar koridorun sonuna doğru adım attım. Bu ev insanı rahatsız edecek derecede kahverengiydi. Mobilyalar döşemeler hepsi kahverengiydi....Bir kapıyı daha geçip kendimi yuvarlak merdivenlerin başında buldum. Cam yuvarlak merdivenler bana her zaman korkutucu gelse de bugün içimde herhangi bir korkuya yer veremezdim. Az sonra yapmayı planladığım eylem bu duygulara izin vermezdi. Dikkatimi dağıtmak için yeniden kahverengiye odaklandım. Kahverengi.... Ah zavallı kahverengi.... Kendine ait bir adı bile olmayan kendini anlatmak için kahveye muhtaç kahverengi... Yokluğu soğuk varlığı boğuk...
Ben kahverenginin yokluğu ile varlığı arasındaki dengeye odaklanmışken tam o an denizin dalgalarına çiçeklerin kokusuna çocukların masumiyetine ve diğer tüm güzelliklere rağmen bugün yaşamına son vereceğim o lanet herifin sesi geldi:
"Duka sen mi geldin?"
Cam merdivenlerden aşağı doğru inerken sırıttım. Korhan yapacaklarımdan habersizdi. Son basamağı da indiğimde tekrar bağırdı
"Cevap versene lan?"
Dışarda olanlara tüm adamlarının tutuklanmış olmasına tüm finansmanının deposundaki u*******unun yanmışlığına ve illegal tüm işlerinin ifşa olmuşluğuna rağmen üzerinde hala aynı muazzam kibir ve insanlık dışı ifade hâkimdi...
"Ben geldim." Dedim.
Karşımda deri kahverengi koltuğa oturmuş elinde bir bardak viski ile bana değil yerdeki sûretime bakıyordu.
" Biri bizi polise gammazladı. Depodaki tüm mallara dinamit koydu. Her şeyimi aldı..."
Ağır ağır gözlerine baktım. Eğer tenezzül edip gözlerime baksaydi ve gözlerimde gerçek kimliğimi görebilseydi belki o zaman kafamdaki katil ve maktul yer değiştirip Korhan hayatta kalabilirdi. Ama o en sevdiği kibir gömleğini üzerine giymişti ve yüzüme bakmak yerine içkisinden bir yudum almayı tercih etti.
" Şuayip i vurdular. Depodaki dosyaları patlattılar. Ben bittim... Hepsini öldüreceğim...
"Gitmemiz gerekiyor Korhan..."
"Nereye"
Cehenneme dedim icimden. Sen cehennemin dibini boylayacaksın ben de kendi cehennemime döneceğim dedim kendi kendime... Ama ona sadece
"Benimle gel..." Dedim.
Yarı sarhoş bir şekilde ön verandaya kadar takip etti beni. Sonra önümdeki uzun ince süs çamlarinın arasından sarp kayalıklarla dolu ucuruma doğru ilerledim.
"Duka"dedi.
Sesi içmisliğin verdiği aptallığı yansıtıyordu. Tam bir adım daha atacağı anda ona dönüp:
"Karınca yuvalarına basma!" Diye bağırdım.
Afalladı.
"Mal mal konuşup ashabımı bozma. Şuayip vuruldu, depo patladı, polis peşimde ve tüm ***** yok oldu. "
Bunları söyledikten sonra doğruldu ve yanıma yanaştı. Nefesinin kokusunu hissedebilecegim bir mesafeye ulaştığında yüzüme baktı:"Birkaç karınca yuvası hiç s****de değil. Bugün bittim ben."
Yüzüne bakıp gülümsedim ardından yere baktım. Gözlerimi kapatıp son kez derin bir nefes aldım ve
başımı kaldırıp tekrar yüzüne baktım."Korhan biliyor musun? Ben henüz 4 yaşındayken annemle kırlarda dolaşırdık. Ben bir keresinde karınca yuvasına basmıştım. O zaman annem bana dediki: 'Kızım karıncalar sana göre çok küçük olabilir ama onlar küçücük bedenleriyle o küçücük yuvalarını yapabilmek için çok çaba harcarlar sırf kışın soğuktan kaçıp yuvalarına sığınmak için bir koca yaz harcarlar. Bir daha asla Karınca yuvalarına basma.' dedi. Ve ben o günden sonra bir daha hiçbir karıncanın yuvasına basmadım." Dedim.
Umursamaz bir tavırla yüzünü buruşturdu.
O an artık hazırdım. Ve o soruyu sordum
"Peki sen Korhan , sen neden bizim yuvamıza bastın?"
Ağır ağır gözlerini üzerime dikti
"Ne diyorsun sen?"
"Zaman diyorum Korhan bitti diyorum gerçekten bitti. Senin o hiç var olmaması gereken hayatın bugün sona eriyor."
Korkmuştu. Elini beline attı ama ne tabancası üzerindeydi ne de kendini koruyabilecek başka bir silah... Gözlerini fal taşı gibi açıp panikle sordu:
"Naaasılll? Bana sen mi ihanet ettin, ama neden ihanet ediyorsun."
Bu adam gerçekten aptaldi ve fikrimi gizlemeyen bir üslupla ona:
"İhanet?" Dedim. Sozlerimin yerini kısa bir gülüş alsa da ben sözlerime devam ettim.
"Ben sana hiç sadık olmadım ki. Sen benim hiç efendim olmadın ki. Benim bir buçuk yıldır tek efendim var o da içimdeki öfke..."
Nefes alışları hızlanırken gözleri sol tarafa doğru kaydı ve tekrar bana dönüp
"Bir buçuk yıl mı?" Dedi.
Ona döndüm
"Hatırlamadın değil mi? Doğru neden hatırlayasın ki çok kişi öldürdün çok cana kıydın. Çok insanın hayatını mahvettin. İçlerinde sırf para ve zevk uğruna öldürdüğün insanlar vardi. Günahsızlar vardı. Henüz anne karnında bir bebek vardı. Bir akşam vakti yuvalarına girip hunharca öldurdüğün insanlar vardı. Kızlarını karınca yuvalarına basma diyerek büyütmüş bir anne vardı. Onun iki kızı vardı. Nasıl da katletmiştin hani."
Korhan daha da paniğe kapıldı. Hafizasında bir şeylerin daha da oturduğunu bakışlarından anladım. Bir anda gözleri parladı yüzüme bakıp:
"Hanzade Karasu.... Sen sen onun neyi... Kızları... İdil vardı... Küçük kızı Duru... Duru... Dukaa...Duka... Dukaz Avelyan değil Duka. DuuuKaaa. Duru Kar...... Dehşetle gözlerimin içine baktı....
Tam o an dayanacak gücüm kalmadı. Ve ben bir buçuk yıl sonra ilk defa gözlerimi; düşüncelerimin, hislerimin, yaşadıklarımın ve en önemlisi kim olduğumun gizli kalması gerektiği prangasından kurtararak serbest bıraktım. O an gözümden hafif bir ateş ile sıcak yaşlar aktı.
Koştum...Bedenimdeki tüm gücü yumruğumda toplayıp onun suratına çarptım. İkinci ve üçüncü bir yumruk daha... Ve sonra bir buçuk yıldan sonra ilk defa insanların rahatlıkla söylediği ama benim ağzıma bile alamadığım bu cümleyi söyledim:
"Benim adım.........
Duru Karasu....."
Ardından yakasına yapıştığım gibi yüzünü kayalıklara çevirip diz boşluğuna bir tekme atıp diz çökmesini sağladım. Elimi belime attım. Ve Şuayip in teyzemi öldürdüğü silahı elime aldım. Ensesinin üzerine koydum.
Ona anlatmak istediklerim vardı hesap soracaktım... Aglayacaktım. Hayallerden hayallerimizden bahsedecektim... Suçlayacaktım... İnsanlıktan bahsedecektim Yaptıklarının vicdana sığmadığını söyleyecektim...
Ama hiçbirini söylemedim. Çünkü anlamazdı.
Ellerim titriyordu. Korhan ağlamaya başladı. Yalvarıyordu..... "Yapma" diyordu..
Odaklandım. Annemi, ablamı teyzemi eniştemi, evimizde çalışanları düşündüm. Öfkelendim...
"Ben bittim demistin. Sen bugün değil bir buçuk yıl önce o gün kızlarına karınca yuvalarına basma diyecek kadar merhametli bir kadını kızlarının önünde öldürdüğün o gün bitmistin. Şimdi ise o gereksiz yaşamın son buluyor." Dedim ve silahı ateşledim.
Önce koca bir uğultu duydum. Kulaklarım tekrar duymaya başladığında Korhan'nın lanet sesinin yerini martıların kanat sesi almıştı. Korhan kanlar içinde kayalıklardan aşağı yuvarlanırken havadaki yoğun barut kokusu katil kimliğimi yüzüme vuruyordu.
Evet ben Duru Karasu... Artık bir katilim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DuKa
Mystery / ThrillerKıyamet günü gelmeden kıyametten sonra neler yapacağını asla bilemezsin