Burası bizim cennetimizdi.
Ben, annem, benden 4 yaş büyük ablam İdil emektar yardımcımız Şenay abla cennetimiz dediğimiz evimizde yaşardık. Tabi evimiz pek de mütevazı sayılmazdı.Annemiz Hanzade Karasu nostaljik atölyesinde dünyaca ünlü firmalara taş çıkaran kreasyonları ile adını dünyaya duyurmuş bir moda tasarımcısıydı. 48 yaşına rağmen hala özel gecelerde, davetlerde tüm erkeklerin başını döndürüyordu. Hele bir de siyah düz saçlarını savurdu mu. Tüm karşı cins nakavt!
Ablam İdil 27 yaşında hukuk fakültesini ikinci sınıfta bırakıp kendi gibi salaş bir kafe işletmeye başlamıştı. Her ne kadar koyu renkli kıvırcık saçlarıyla dış görüntüsü bana benzese de ruhlarımız çok farklıydı. Onun giyim tarzı daima salaş
Ruhu daima özgür
Ve dili daima pervasızdı.
Ayrıca metal yoğunluklu odası da hep dağınıktır... Onun kırmızıya olan tutkusu benim gök mavisi odamın tüm rahatlatıcı etkisini öldürürdü. Onun bu halinden en çok emektarımız canımız kanımız Şenay ablamız muzdaripti.Şenay abla ben 8 yaşında iken annem ve babam henüz ayrılmadan önce yaşadığımız devasa konağa yardımcı olarak gelmişti. O zamanlar Yıldız teyze ve Orhan amca evi çekip çevirirdi. O zamanlar annem Yıldız teyze nin ilerleyen yaşını ve ablam ve benim büyümemizi göz önüne alıp kendisine bir yardımcı almaya karar vermiş. Bir ahbabı aracılığıyla o zamanlar 21 yaşında olan etli butlu ama bir o kadar güzel olan Şenay ablamızı evimize getirdi.
Annem ve babam ben 16 ablamsa 20 yaşında iken konaktaki şiddetli bir kavganın ardından ayrıldılar. Daha doğrusu babam evi terk etti. Annem bir yıl boyunca babamın geri gelmesini bekledi. Ama babam dönmedi.
O Amerika'ya yerleşmiş aşkıyla beraber sonra da bizi hiç sormadı zaten. Ben de bunu iki yıl önce öğrendim.
Babamsız geçen bir yılın ardından annem yaşamında daha radikal kararlar almaya başladı ve ilk olarak atölyenin yanındaki fabrikasını büyüttü. Ve büyük bir çoğunluğu mor çatıya sığınmış olan kadınları işe aldı. Ayrıca fabrikanın ikinci katına ise aldığı her kadının 6 ay boyunca kalabileceği yatakhane, çocukları için kreş ve vasıta dahil olmak üzere okul masraflarını da karşılayarak kalbimde sonsuz bir taht kurdu. Zaten hayran olduğum bu kadına bir de aşık oldum.
Tabi annem bunların finans kaynağının bir kısmını babamla yıllar geçirdiği konağımızı satarak karşıladı. Biz de yerine bugün cennetimiz dediğim 6 oda bir salonluk bu müstakil eve taşındık. Eski evimize göre epey küçük de olsa annem burayı ben ve ablam için cennete cevirdi. Hatta bizim için hokey bilardo ve tenis langırt masaları ve devasa projeksiyon cihazlari ile dolu bir oyun odası kurdu. Bunu benim 18. yaş günü hediyem olarak yaptığını söylese de annem içten içe babamın yokluğunu bize hissettirmemenin telaşı içindeydi. Biliyordum.
Annem ve babam ayrıldıktan ve evimiz değiştikten sonra annem Yıldız teyze ve Orhan Amca'yı memleketine gönderdi. Ve ben babamdan sonra dedem ve ninem gibi sevdiğim bu iki şefkatli insanımı daha kaybetmiş oldum. Ama bunu kimsenin anlamasına izin vermedim. Çünkü üzüntümü görseydiler muhtemelen gitmeyeceklerdi. Onların açısından gitmemeleri iyi olmazdı çünkü hem çok yaşlanmışlardı hem de babam ve annemin ayrılığı onları çok sarsmıştı.
Bir de yanımda olmalarını istemek çok büyük bir bencillik olurdu. Ben de sustum.Yeni evimiz ve yeni hayatımızın bize getirdiği güzelliklerde oldu tabi. Mesela Şenay abla hep bizimle kaldı.
Mesela ben Keremi tanıdım....
Kerem....
Kerem sen bu defterin en tanıdık adısın....Tam elimde kalemim masa başında yazarken İdil "Böööö"diye bağırdı.
"Ablaa çocuk musun sen yaa!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DuKa
Mystery / ThrillerKıyamet günü gelmeden kıyametten sonra neler yapacağını asla bilemezsin