Adım Güneş.
15 yaşında annemi kaybettim.Şuan 18 yaşındayım.Bir reşit olarak olgun olmam gerekirken ben duygudan yetim bir kız olarak büyümüştüm.Annemden sonraki üç yıl boyunca sevginin ne demek olduğunu bilmeyen bir reşit.Annemin ölümü bende çok şiddetli bir deprem etkisi yaratmıştı ve şuan harabelerin arasında kalmıştım.Kimsesiz olmak güzel ama bir o kadar ürkütücü bir duyguydu.Küçüklüğümden beri karamsar bir insan değildim,fakat annemin ölümünden sonra hayatın gerçekleriyle yüzleşmiş,soğumuştum.Herkesten ve her şeyden.Annemin ölüm haberini aldığımda burnumdan aldığım nefes bir zehir olarak bütünleşmiş,vücudumun her yerinde yasak ve tanımlanmamış bir his uyandırmıştı.
'Annen öldü'.Ne kadar komik bir cümleydi öyle.Gerçekti.Hatta elimi sol göğsüme koyduğumda kalbimin sessizce feryat edişi kadar gerçekti.Fakat açıklanamayan bir gerçek.Olacağına inanamadığım bir gerçek.Bir gün annemin öleceğini bilirdim ama kastettiğim bu kadar yakın değildi.Ayrıca anneler ölür müydü? Hayır.Onlar ölümsüzdü ve ölme hakları yoktu.
Kalbim feryat ederken ciğerlerime doldurduğum oksijen yetmiyordu.Daha fazlasını istiyordu.Daha fazla hava.Kalbim gerçekleri duymak istemiyordu.Kalbim annemin öldüğüne inanmıyordu.
Bir hafta boyunca yemek yememiş ve odamdan çıkmamıştım.Bu babam için de geçerliydi fakat tam da o anda babama ihtiyacım vardı.Babamın desteğine ihtiyacım vardı.O zaman yönünü kaybetmiş bir çocuktum sadece.Her gece kabuslar görüyordum ve babamın varlığına ihtiyaç duyup,ağlıyordum.
Her gün düzenli olarak odasına gelip kapısını açması için ona yalvarıyordum.İşte o anda babam bana sırtını dönmüştü.Yaşadığım acı o kadar yeniyken babamın da gidişi karşısında ne olduğunu şaşırmıştım.
Hayır,şaşırmamıştım.Ben yıkılmıştım.
Şimdi ayaktaydım ve küllerimden doğmuş gibiydim.Tek fark;yaşadığım acıyı unutmayıp,onu soğutmuştum.
Artık kalbimde tüyleri ürpertecek kadar soğuk fırtınalar esiyordu ve bu duyguya alışık değildim.Annem ölmüştü,babam yaşıyordu ama o kendini öldürmeden mezara gömmüştü.Benim gözümde öyleydi.Artık hiçbir değeri yoktu.O sadece Kaan Gürsoydu,herkesin karşısında eğildiği bir iş adamı.
Annem ölmeden önce durumumuz iyi değildi ama annemden sonra babam işine daha sıkı sarılmış,durumumuzu düzeltmişti.Şuan etrafında para avcısı kadınların gezdiğine emindim fakat babam hiçbir zaman onlara kanmamıştı.Sanırım bu iyi bir yönüydü.
Yarından itibaren farklı bir okula gidecektim.Önceki okulumun bir kolej olmasına rağmen oradan alıp,farklı bir koleje kaydımı yaptırmıştı.Sanırım okul müdürüyle bir tartışma yaşamıştı.Ruhsuz bir şekilde güldüm.Bu haberi bile bana kendi vermemişti.Hizmetlilere bana söylemeleri için rica ederken duymuştum.Sadece itaat ediyordum ona.Zaten okulumda arkadaşım yoktu.Bu okulumda da olmayacaktı.
Paragöz insanları sevmezdim.Hiçbir zaman öyle olmamıştım.Ayrıca bunlara ayıracak vaktim yoktu.Her hafta düzenli olarak annemin yanına gidiyordum.Annemin mezarına gidip kara toprağına bulaşmış güzel yüzünü göremeden geri dönüyordum.Annemden başka hiçbir olayda ağlamamıştım.Zaten ağlamak güçsüzlüğü temsil etmez miydi?
Babamla aynı evin içinde yaşamamıza rağmen birbirimizi göremediğimiz haftalar oluyordu.Zaten kimsesiz hisseden ruhum,böyle olunca daha beter oluyordu.Yüzümü buruştursam da böyle hissediyordum.Ne kadar inkar edersem edeyim ona ihtiyacım vardı,ama bunu ona söylemeye cesaretim yoktu.
Dudaklarımdan çaresiz bir gülüş kaçtı.Ona söylesem bile beni dinlemeden,hatta yüzüme tiksinerek bakıp giderdi.Bu gerçekten zoruma gidiyordu.Bana tiksinerek bakması.İşte ona dayanacak gücüm yoktu.Ben annemin kızıydım.Annemi seviyordu,bunu görebiliyordum.Ama kendi çocuğuna bir insan bu kadar tiksinerek bakar mıydı?
Küçükken böyle değildi.Sevecen,sempatik hatta ideal bir babaydı.Bu annemin ölümünden önceydi.Annem ölmeden önce babamın dünyadaki en iyi baba olduğunu düşünürdüm.Fakat şimdiki hareketleri bana eski babamı unutturuyordu.En kötü özellikleri su yüzüne çıkıyordu birden.Beni takmayışı,bana tiksinerek bakması hatta benden nefret ettiğini bilmem.
Bunları düşünürken kalbimin üstüne koca bir sis bulutu çöktü.Bu hastalıklı durumdan kurtulmak için derin bir nefes aldım ve üstüne oturmuş olduğum yatağın içine girip yorganımı üzerime örttüm.Dışarıdaki havanın sıfırın altında olduğunu bilmek için profesör olmaya gerek yoktu.Evde her taraf sıcaktı ama ben odamın penceresini açıyordum.Elimden geldiğince onun eşyalarını kullanmıyordum.Pencereden süzülen soğuk hava odamın içine dolarken yorganıma daha sıkı sarıldım ve gözlerimi kapayıp uyumaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
ChickLitKaranlığın içinde yalnız yaşayan bir kız.Karanlığın onu beslediğini sanan bir zavallı.Annesinin ölümünden sonra bütün kapılarını kilitlemiş,kalın duvarlar örmüş ve o duvarların karanlık bir köşesine sinmiş zavallı, sevgiye muhtaç bir kız.Kızı karanl...