Media:Güneş Gürsoy
Şarkıyı dinleyin canlarım :*
Hiç olmadığım kadar güvende hissettiren bir yer.Bakışlarının aksine sıcacık,güvende hissettiren kollar.Bedenime sarılı olan somut bir varlık.Boynundan yayılan kokusu.Her şey gerçek.Duvarların ardındaki Güneş kaşlarını çatarak bakarken,karanlığın suratına gölge düşürdüğü Güneşin gözünde parlayan ufak bir ışık.Bir umut.Kokusunu derince içime çekerken her şeyi yok saymıştım.Ben Güneş Gürsoyum.Karanlık bir yolda yürürken yalnızlığımla birlikte dar sokakları sırtında koca yüklerle geçen kız.Ben renklere küsen,suratına maske takıp gezen bir kızım.Evet.Ben siyahların arkasına saklanan zavallıydım.Zavallı.Üç hece yedi harften oluşan ucuz bir kelime.Benim çaresizliğim mavi dünyamın arkasında saklıydı.Benim karanlığım mavi dünyamın önüne geçip çaresizliğimi gizlemişti.O mavi dünyamın arkasında kopan fırtınalardan kimsenin haberi olmayacaktı.Kimse gözlerimde sakladığım çığlıklarımı duyamayacaktı.Ben gücümü üstümdeki siyah kıyafetlerden alıyordum.Ben güvenimi soğuk bakışlarımdan alıyordum.Ben küçükken hayatın gerçeklerini tüm çıplaklığıyla görmüştüm.O günden sonra kimseye güvenmemiştim.Önce annem.Sonra babam.Babam da annemin üstündeki toprak gibi siyahtı.Düşüncelerim birden çığlık attı.Hayır.O siyah değildi.O gün gün karanlığa yürüyüp eriyip gidecekti.İlk önce beyazken griye dönüşecekti.Karanlığa doğru aç gözlerle ilerlerken siyahlığın içinde kaybolacaktı.Fakat bunu göremeyecek kadar aptaldı.İçimdeki cılız ses öyle bir bağırdı ki duvarlarım sallandı.Çığlık atıyordu.Duvarlarım ne kadar kalın olursa olsun o sese dayanamıyordu.O ses bir o kadar güçsüzken duvarlarımı yıkacak kadar güçlüydü.O ses çaresizliğimdi.Her gün onu farketmemi istiyordu ama ben inatla itip toprağın altına gömüyordum.Tırnaklarımla toprağı eşelerken dipe itiyordum.Fakat onu etkilemiyordu.Sanki her gün daha da güçlenip karşıma çıkıyordu ve bu beni dehşete düşürüyordu.Güçlü kolları hala etrafıma sarılı dururken utana sıkıla ayrıldım.Kollarından çıktığımda koca bir boşluğun içinde hissettim.Sanki ayaklarımın altında siyah bir karadelik vardı ve durmadan içine çekip götürüyordu.Benim karanlığım kendimi boğarken bu boşluğa düşmeyi reddettim.Orası Egemenin karanlığıydı.Eğer oraya düşersem boğulmaz mıydım?Soğukkanlı Güneş kafasını geriye atıp kahkaha attı.
"Kendi karanlığında boğulmadığını mı sanıyorsun?"Alay eden bir şekilde konuştuğunda koca duvarlara yaslanmıştı.Yaslandığı duvara dönüp tırnaklarını duvara geçirmeye başladı.Duvarda ince çizikler oluşmaya başladığında sanki içimde yanmakta olan ateş körüklenmiş ve alev almaya başlamıştı.Bu his vücuduma saniyeler içinde bıçak batırıyorlarmış gibi hissetmeme sebep oldu.Bıçaklar değdiği yerlere yaralar açarken daha derine işliyor,kalıcı izler bırakıyordu.Siyah delici bakışların ağırlığını suratımda hissederken gerildiğimi hissettim.Utanarak bakışlarımı suratına çevirdim.Az önce Egemen Aksoy'a sarılmıştım.Beynim anında algılarını kapatırken düşünmeyi reddetti.Gözlerine çok kısa bir an bakıp bakışlarımı kaçırdım.
"Ben sınıfa gideyim."Kendi kendime mırıldanır gibi konuştuğumda yanından geçmek için hareketlendim.Sıkı bir şekilde bileğim kavrandığında beklemediğim için istemsizce küçük bir çığlık dudaklarımdan döküldü.Gözlerimi irice açıp Egemene bakarken kalp atışlarımın hızlandığını hissettim.Elleriyle bileklerimi sıkıca kavramıştı ve yakın duruyorduk.Işıltısını yitirdiğim mavi gözlerime siyahları karışırken bu iki rengin birbirini boğduğunu hissettim.Kafasını suratıma yaklaştırmaya başladığında kalbim yuvadan uçmaya çalışan fakat uçmayı bilmeyen küçük bir kuş gibi çarpmaya başladı.
"Zeki bir kız olduğunu umuyorum."Sıcak nefesi boynuma dökülürken ne yapacağımı şaşırmıştım.Kafasını boynuma biraz daha yaklaştırdı.Hızla geri çekilmeye çalıştım.Fakat bileklerimi tutan güçlü elleri buna izin vermedi.Dudaklarıyla boynumun arasında milimler kala durdu.Ve ben dudaklarından dökülen o sıcak nefesi hissedebiliyordum.Vücudum bir anda buz kesti.
"Az önce olanlardan bir sonuç çıkarma.Ben sadece zavallı birine az önce yardım ettim."dedi nefesi tehlike kokarken.
Birden başımdan aşağı buz kütlelerinin döküldüğünü hissettim.zavallı olduğumu biliyordum.Fakat bunu onun karşısında hiçbir zaman kabullenmeyecektim.Az önce kollarında güvende hissettiğim çocuk gitmişti ve sanki yerine başka biri gelmişti.Daha acımasız.Sürekli aynı şeyleri tekrarlıyordu.Acımasızca konuşuyordu ve bu kalbimi ucuz bir şeymiş gibi eziyordu.Birden kaşlarımı çattım.Onun kalbimi ezmesine izin vermezdim.Beni kırmasına izin vermezdim.Düşündüğüm şeyle birlikte gülme isteği uyandı.Ben ne ara bu kadar kırılıgan olmuştum böyle?Karanlıkta duran Güneşin gözündeki ışıltılar gitmişti ve durduğu alan daha karanlıktı.Daha siyah.Daha yalnız.Çenemin kasıldığını hissettim.Birden bileklerimi salladığımda boş anına denk geldi ve sıkı tutan elleri gevşedi.Hızla ellerinden kurtulup göğsünden ittim.Normalde etkilenmezdi ama en azından bir-iki adım geri gitmişti.Öfkem parmaklarımda güce dönüştüğünde gözlerimi kıstım.Beni bu şekilde aşağılayamazdı.Ruhsuz bir şekilde güldüğümde başımı ik yana salladım.Deymezdi.Hiçbir şey için deymezdi.Ben hala boşuna çabalıyordum.O bana ufakta olsa değer vermezken ben salak gibi her bir hareketinde heyecanlanıyordum.Kalbim.O hala çocuktu.O uslanmayan bir çocuktu.Beklemediği kişiler ona sırtını döndüğü halde uslanmadan atmaya devam ediyordu.Fakat bilmediği bir şey vardı;
Bir gün düşecekti.Öyle bir düşecekti ki parçaları etrafa saçıldığında toplayıp yapıştıramayacaktı.
"Zavallı birine neden yardım ediyorsun?"Fısıldadığımda sesim dehşet kokuyordu.Neden bırakmıyordu ki?Neden yalnız bırakmıyordu?O beni yalnız bırakırsa yaralarımı kendim sarabilirdim.
"Bu zavvallı kız sana muhtaç olmayacak Egemen."Sesim yenilgiyi kabul etmez çıktığında kaşları hayretle kalktı.Bağırsaydım kelimelerim bu kadar etkili çıkmazdı.Arkamı dönerken sanki omuzlarıma üç kat daha ağır yükler binmişti.İşte bu anda maskelere ihtiyacım vardı.Anında bakışlarım donuklaşırken her şeyi mavi dünyamın arkasına atıp karanlığı önüme serdim.Bir şey daha.Mavi dünyama sakladığım bir şey daha eklenmişti.Sınıfa girdiğimde en arka sıraya geçip oturdum.En arkada otururken sınıfı taramaya başladım.Acaba bunların ne tür sorunları vardı?Omuzlarındaki yükler benim kadar ağırmıydı?En öndeki kız test çözerken yorgun gözüküyordu.Hemen yanındaki kız elindeki telefonuyla ilgileniyordu.Acaba aralarında benim gibi çığlık atan gözler varmıydı?Sınıfta donuk,soğuk bakışlar atan birileri aradım.Fakat yoktu.Hepsinin kendilerine göre büyük sorunları vardı.Kafamı iki yana salladım ve önümdeki sıraya gözlerimi diktim.Kısa bir süre sonra İrem yanıma oturdu.
"Selam.Sanırım olaylar olmuş."Neşeli sesi kulaklarımı doldururken nefes verdim.Bu kadar kolay mı yayılmıştı?Donuk bakışlarımı İreme çevirdim.
"Çok mu çabuk yayılmış?"Umursamazca sorduğumda bozulmasını bekledim fakat suratındaki gülümseme daha çok yayıldı.
"Evet.Herkes sizi konuşuyor.Kordidorda Egemenle birlikte çok yakınmışsınız."Kaşlarımı kaldırdım.Bahçedeki olaydan bahsetmiyor muydu?
"Anlamadım?"Bahçede olan olayları herkes gördüğü halde sadece Egemenle ilgili konuşmalarını anlamamıştım.Düşüncelerim kaşlarını çattı.O okulun sahibiydi.Bense soğuk,itici bir kız.
"Koridorda sen ve Egemeni sarılırken görmüşler ve yakınmışsınız."Düşüncelerimden habersiz konuştuğunda kaşlarımı çattım.Onlara neydi ki?Cevap vermeden önüme döndüm.Ona cevap vermek zorunda değildim.Daha az önce duvarlarımın arkasında daha güvende olduğumun kanıtına varmıştım.Zil çaldığında öğretmen çok geçmeden içeri girdi.Bu daha önce beni tahtaya kaldıran öğretmendi.Suratımı buruşturdum.Beklemeden konuya başladı.Ben de dersle ilgilenmeyip başımı sırama koydum ve uyumaya çalıştım.Bu okuldan şimdiden nefret etmeye başlamıştım.Hiçbiri beni tanımıyordu ve uzak durması gerektiğini bilmiyordu.Beynime sızan bir düşünce anında donmama sebep oldu.Onun dudakları boynuma deyecekti.Karanlıkta duran Güneş hiçbir tepki vermeden öylece başını dizine yaslamış ve saklanmaya çalışıyordu.Gözlerimi ona diktim ve herhangi bir yardım bekledim fakat hiçbir tepki vermeden öylece siyah kapıların ardında tozlu,siyah bir köşeye çekilip saklanıyordu.Gözlerim hala üzerindeyken ufak bir hareket bekliyordum.Fakat o yoktu.Ben yine yalnızdım.Ben hep yalnızdım.Egemen derse gelmemişti.Onu görmek şuan isteyeceğim en son şeydi.Kafamı kaldırıp etrafa yorgun bakışlar yolladım.Bakışlarım istemsizce onun sırasına kaydı.Fakat Yağmur da orada değildi.Kaşlarımı çattım.Bir anda beynimde şimşekler çakarken hemen bu seçeneği eledim.Gözlerimi öğretmene diktim.Biraz hava almaya ihtiyacım vardı.Elimi kaldırdığımda hemen farketti.Suratında alaycı bir gülümseme oluştu.Ben kaşlarımı çatarken elimi geri indirdim.Kesinlikle dersten çıkmak için izin almak saçmaydı.Sıramdan kalktığımda öğretmenin bir şey söylemesine izin vermeden sessiz koridora çıktım.Bir süre boş boş etrafa bakındığımda bahçeye doğru inmeye başladım.Temiz hava.İhtiyacım olan buydu.Merdivenlerden hızla inip okulun büyük bahçesine çıktım.Etrafa bakındım.Okulun belirli yerlerinde ağaçlık alan vardı.Gözlerim alışık olduğu yeşili hemen kabullendi ve o tarafa doğru yöneldim.Etrafta kimse yoktu ve insanın içine kurşun gibi çöken bir hava gökyüzünü kaplıyordu.Böyle havalardan küçükten beri hiç hoşlanmıyordum.Küçükken böyle havalarda kendi odamdan çıkıp küçük evimizin koridorlarından küçük ayaklarımla basıp annemlerin odasına çıkıyordum.Annem ve babamın arasına hızla girip ikisinin arasına yatıyordum.Fakat şimdi küçük değildim.Ben şimdi büyüktüm.Benim annem yoktu.Benim babam yoktu.Sadece ben vardım.Sadece ben ve duvarlarım.Karanlığın içindeki Güneş bile bana sırtını dönmüştü.Yeşil bir ağacın altına geçip oturdum.Başımı ağaca yasladığımda derin bir nefes aldım.Fakat bir şey beni boğuyordu.İçimde kötü bir his vardı.Belki havadan kaynaklanıyordu belki de ben uyduruyorumdur.Kaşlarımı çattım.Sessizliği biraz daha dinledim.Kısa bir süre sonra ufak mırıltılar duydum.Çatık olan kaşlarım biraz daha çatılırken yaslandığım yerden doğruldum.Sanki olabilirmiş gibi biraz daha sessiz olurken mırıltıların nereden geldiğine bakmak için tamamen ayağa kalktım.Ufak bir gülme sesi kulaklarıma dolarken yutkundum.Sesin olduğu tarafa doğru ilerlerken neden böyle bir şey yaptığımı bilmiyordum.Yavaş ve sessiz adımlarla ilermeye başladım.Ayaklarım bir anda sert bir şeye çarpmış gibi durdu.Neden böyle bir şey yapıyordum ki?Arkamı dönüp gitmek için yeltendim fakat bir ses durmama sebep oldu."Hmm."Gözlerimi kırpıştırırken sesin geldiği yöne yürümeye başladım.Ayaklarım benden bağımsız ilerlerken geri dönmüyordum.Bu onun sesiydi.Düşüncelerim hızla kaçışırken beynim tek bir soruya odaklanmıştı.Neler oluyordu?
"Öyle mi dersin?"Bir yere toslamış gibi durdum.Oradaydı.Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken gözlerimi tekrar kırpıştırdım.İçim bir anda buz tutarken kendime acı çektirmek ister gibi onlara bakıyordum.Egemen,Yağmuru ağaca yaslamıştı ve boynuna doğru konuşuyordu.Yağmurla göz göze geldiğimde boğazımdaki yumru biraz daha büyüdü.Elini bir anda kaldırıp Egemenin saçlarını çekiştirdiğinde gözlerimin büyüdüğünü hissettim.Egemen inlerken Yağmur tam gözlerimin içine bakıyordu.Diğer eli Egemenin pantolonunun üstünde gördüğümde boğazımda oluşan yumrular büyüdü,büyüdü ve yıkık dökük bir arazi bıraktı.Şuan tam böyle hissediyordum.Bomboş.Değersiz.Yağmur gözlerine kırpmadan bana bakaren boş bakışlarım havada asılı kalmıştı.Egemen.Yağmurla.Daha bir saat önce kollarının arasına girdiğim çocuk şuan o kollarıyla bir başkasını sarıyordu.Tenime deymek üzere olan dudaklarla bir başkasının tenine deyiyirdu.Bu alçaltılmak değilde neydi?Kendimi artık gibi hissederken toplanmayacak bir enkaza dönüştüğümün bilincindeydim.Anında bacaklarım geri geri giderken arkamı döndüm ve bayılmamak için direndim.Adımlarımı yavaş atarken gözlerim kararmaya başlamıştı bile.Kaşlarımı çattım.Şimdi burada olmaz.Ben güçsüz değildim.Bayılmak güçsüzlük değil de neydi?Bir haftada iki kez bayılma riski.Annemden sonra tam iki kez.Ben bildiğim karanlıkta yürürken daha mutluydum.Hissizlik.İstediğim şey buydu.Bir bataklıktaydım ve bataklığın çamurları gün geçtikçe bana bulaşıyor,dibe çekiyordu.Etrafı net göremediğimde kaşlarımı çattım.Ben zaten dipteydim.Gözlerimi kırpıştırdığımda net bir görüntü görmeyi bekledim fakat ağaçlar birbirine girmişti.Göz kapaklarım kapanırken direnmedim.Hissizlik.Karanlık.Şuan istediğim tek şeylerdi.Düşüncelerim bağırırken onları net duyamıyordum.Kulaklarıma ulaşan uğultudan farksızdı.Bacaklarım titrediğinde kendimi bıraktım.Önemsemiyordum artık.Başım yeşil çimlere sertçe düştüğünde dudaklarımdan ufak bir çığlık döküldü.Gözlerim karanlık için yalvarmaya başlamışlardı bile.Gözlerimi kapadım.Karanlık.Sizi yalnız bırakmayan tek yer.Sizi içine alarak daha güçlü bir hale getirir.Her şey biter.Ama karanlık bitmez.Onun bitmek tükenmek bilmeyen bir siyahı vardır.Ezbere bildiğim karanlıkta yürümek istiyordum.Bilmediğim aydınlıkta yürümek ürkütücüydü.ben siyahı tercih ediyordum.Göz gözü görmezken ezberlediğim yerleri takılmadan geçmek,daha karanlık bir köşe bulup oaraya saklanmak istiyordum.Tıpkı karanlığın içine saklanan Güneş gibi.Çünkü beni koruyabilecek tek yer orasıydı.Anılarımın içinde koşarken karanlık bir köşe bulup oraya saklanmak istiyordum.O benim yalnızlığımdı.Karanlığa oturduğumda kafamı bacaklarıma gömüp öylece bekledim.Tıpkı karanlığa saklanan Güneş gibi.Hissizlik.Şuan hiçbir şey hissetmiyordum.Karanlık her şeyle birlikte kötü duyguları da söküp alıyordu.Çok sevdiğim karanlığıma biraz daha sarıldım.O beni yalnız bırakmazdı.O babam değildi.O annem değildi.O benim anılarımın içine gömülü oan siyahımdı.Gökküşağı bile onu dışlıyordu.Şuanda sadece ikimiz vardı.O bana tutunurken ben de ona tutunuyordum.Ama bilmiyorlardı ki siyahın ölüm kokan rengi onların tek kelimelik hayatını anlatıyor.Ama bilmiyorlardı ki sonunda o sevmediği renkteki toprağın altına girecekler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
ChickLitKaranlığın içinde yalnız yaşayan bir kız.Karanlığın onu beslediğini sanan bir zavallı.Annesinin ölümünden sonra bütün kapılarını kilitlemiş,kalın duvarlar örmüş ve o duvarların karanlık bir köşesine sinmiş zavallı, sevgiye muhtaç bir kız.Kızı karanl...