7.Bölüm "UTANGAÇ"

465 14 2
                                    

Media:Egemen 
Şarkıyı Dinleyin canlarım :*
Gözlerimi boşluğa dikmiş düşünüyordum.Ben zavallı değildim.Ben güçlüydüm.Ben Güneş Gürsoydum.Annesi ölen ve baba sevgisi görmemiş kız.Ben buydum fakat hiç bir zorluk beni yıldıramazdı.En son annemin ölümünden sonra hayata perdelerimi kapamış kapıları kilitlemiştim.Benim anahtarım duygusuzdu.Bazen kapılar titriyor,anahtarı arıyordu.Ama ben izin vermiyordum.Kapıların açılmasına izin vermiyordum.Duvarlarımın yıkılmasına izin vermiyordum.Ben duvarların arkasına kapıları örmüş,o siyah kapıların arkasına saklanmıştım.Annemin ölümünden sonra korkak gibi davranıp duygularımdan kaçmıştım.Duygularımla arama perde çekip perdelerin en arkasına geçip saklanmıştım.Çünkü orası en güvenli olan yerdi.Annemden sonra güven duyduğum tek yer.Annem hayatımın en can alıcı zamanında gitmişti.Ona en ihtiyaç duyduğum anda.Fakat babam annemden sonra hem bana hem kendine acı çektirmişti.Düşüncelerim kaşlarını çattı.Belkide o acı çekmemişti.Bunu nasıl yapıyordu bilmiyorum ama annem gittikten bir hafta sonra kendini toparladı ve işine daha fazla önem vermeye başladı.Beni yoksaydı.Belki yaşadığı acı çok büyüktü ve sadece kendi acısına dayanabileceğini düşündü.O yüzden benimle hiç konuşmadı?İçimdeki Güneş başını geriye atıp kahkaha attığında yüzümü buruşturdum.
"Saf."Alaycı bakışlarla bana bakıyordu.Tam önümde durmuştu ve gözlerimin içine bakıyordu.Kapılarımın arkasındaki Güneş karanlık bir köşeye çekilmiş öylece bize bakıyordu.O hepimizden daha üzgündü.Onun bir kalbi vardı.O karanlığın ona iyi geldiğini düşünüyordu.O tam bir zavallıydı.Karanlığın onu beslediğini sanan bir zavallı.Önümdeki Güneş kaşlarını kaldırdığında benimde onun gibi olduğumu düşünüyordu.Fakat bilmediği bir şey vardı ben annemden sonra renklere küsmüştüm.Benim hayatım karanlıktı.Annem gibi bütün renkler bana sırtını dönmüştü.Hayatımdaki tek renk siyahtı.Kişiliğime uymayan tek renk maviydi.Her şeyim siyahken gözlerimin mavi olması tesadüfmüydü yoksa kahpe kader miydi bilmiyordum.Ayağa kalktığımda her şeyi içime attığımı biliyordum.Duygularım,düşüncelerim,kalbim...Hepsi kapıların arkasında pis bir köşede öylece atılıydı.Aşağı indiğimde babamın kahvaltı masasında tabletle ilgilendiğini gördüm.Tepkisiz kalarak öylece baktım ona.Karşısında hiçbir şey söylemeden duruyordum.Suratımda tek bir kas oynamazken dikkatini çekmiş olmalıyımki bakışlarını bana çevirdi.Öylece birbirimize bakarken konuşmuyordum.Gözlerim ifadesizdi ama kapıların arkasındaki Güneş birden ayağa kalkıp  kapıları yumruklamaya başlamıştı bile.Görmüyormuydu?Gün geçtikçe eriyip gidiyordum.Artık ona ihtiyacım vardı.Artık birine tutunmak istiyordum.Güneş kapıları yumruklarken babam aklımdakilerden habersiz bakıyordu.Öyle boştuki bakışları...Gözlerimi devirdim.Başımı iki yana salladım.O ne anlardı ki?O baba olmaktan ne anlardı?Hızla dış kapıya yöneldim.Arkamdan öylece bakıyordu.Arabama bindiğimde hızla gaza asıldım.Araba hiç zorlanmadan ileri atıldı.Okula geldiğimde arabayı parkedip bahçeye çıktım.Birkaç kişiyle göz göze geldiğimde ölümcül bakışlar yolladım.Ne var yani?Gözlerini bir başkasının üzerine dikince çok mu güzel oluyordu?Anında bakışlarını kaçırdılar.
"Okulumuza hoşgeldin yeni."Dendiğinde anlamayarak sese doğru döndüm.Karşımda bizim sınıftan bir çocuk çıkınca kaşlarım daha çok çatıldı.Bu çocukla bir kaç kez göz göze gelmiştim ama hiç konuşmamıştım.Soru işaretlerle suratına baktığımda gülümsedi.
"Tanışmak ister misin?"Kaşlarım yukarı kalktı.Tanışmak mı istiyordu benimle?Soğukkanlı Güneş gözlerini devirdi.Kapıların arkasındaki ise hevesle bakıyordu.Çocuğa döndüğümde temeli olmayan bir gülümseme gönderdim.
"Gerek yok."Cevabım karşısında özgüveni biraz kırılırken hafifçe başını sallamıştı.Ama sonra bir şey unutmuş gibi tekrar suratıma baktı.
"Sen gerçekten değişik bir kızsın.Diğerlerine böyle bir soru sormam bile.Fakat sen elinin tersiyle ittin beni."Küstah sözlerine karşı gözlerimi kıstım.
"Aptal!"Birden bağırınca ellerimi iki yana açtım.Kendimden böyle bir şey beklemiyordum ama ben herkes değildim! Ben diğerleri değildim!Ben farklıydım!
"Görmüyor musun?Sence ben diğerlerine benziyor muyum?Ordan bakınca her gün başkalarının altına giriyor gibi mi duruyorum?"Çocuk bana şok olmuş gözlerle baktığında hala deli gibi bağırıyordum.En köşeye attığım pislenmiş kapıların arkasındaki duygularımı kusuyordum şuan.Onları süpürme zamanı gelmişti ve ben onları dışarı atıyordum.Hepsini içime atamazdım.Hepsini ben taşıyamazdım! Bütün yük bana yüklenemezdi.Bu adaletsizlik olurdu.Soğukkanlı Güneş alaycı gözlerle suratıma baktı.Başından beri adaletin olmadığını söylüyordu.Ona hak veriyordum.Adaletsizlik olmazdı.Ben alışıktım.Ama çevredekilerin benide diğerleri gibi görmesi canımı yakıyordu.Çocuk dehşetle açılan gözlerle baktığında bileklerimi tuttu.Birden şaşkınlıktan hareket edemedim.
"Tamam."Diye fısıldadı.Sesi şaşkınlık kokarken.Bileklerimi öyle sıkı tutuyordu ki bunu bilinçli yapıp yapmadığını düşündüm.Bakışlarım bileklerime kaydığında bırakmadı.
"Tamam.Yalnış düşündün."Olayın şokunu atlamamıştı.Hala bileklerimi tutarken ellerimi bırakması için salladım.Kısık gözlerime baktığında bileklerimi daha sıkı tutmuştu.
"Bırak!"Gözlerimdeki hoşnutsuz ifadeyi görünce kafasını yaklaştırdı.Anında kalbim teklerken çırpınmaya başlamıştım.Ne kadar güçlü olursam olayım erkek ve kızların gücü eşit değildi.Ve bu çocuk beni çok kolay zaptedebiliyordu.
"Önümden çekil!"Tekrar çırpınmaya başladığımda bileklerimi sanki daha çok sıkabilirmiş gibi sıktı.Zorla sarıldığında onu itmeye çalıştım fakat işe yaramadı.
"Ben öyle bir şey demek istemedim.Çok hırçınsın."Fısıldadığında boynumda duran kafası oynamıştı.Gözlerimi kıstım.Dışarıdan gören biri sarılıyor sanabilirdi.Ama o zorla yapıyordu.
"Napıyorsun?Çekil şurdan."Soluduğum havada sinirimi hissederken o etkilenmiyor gibi görünüyordu.Dişlerimi birbirine bastırdım.
"Sana.Çekil.Dedim."Artık sabrım taşmaya başlamıştı.
"Sinirlenme."Sıcak nefesi boynumu yaladığında ürperdim.Bileklerimi tutan parmakları bir an gevşediğinde onu itmeye çalıştım.Fakat buna izin vermedi.
"Tamam.Çekil.Sinirlenmeyeceğim."Bir süre sessiz kaldı.
"Söz."Nefes verdiğimde kendime sinirlenmeyeceğimi hatırlatıyordum.Geri çekildiğinde bileklerimi bırakmamıştı.Mekanik bir hareketle bakışlarım bileklerime kaydı.Anında ellerini çekmişti.Bileklerimi ovalamaya başladım.Öldürücü bakışlarımı suratına çevirdim.
"Ne istiyorsun?"Tısladığımda gayette sinirliydim.
"Sinirlenme."Uyarırcasına konuştu.Kapıların arkasındaki Güneş merakla yerinden kalkıp kapının önüne geldi.Soğukkanlı Güneş hala hiçbir tepki vermezken bende sinirlerimi zapt etmeye çalışıyordum.
"Sinirlendirme."Kaşlarım çatıktı ve ben gerçekten sinirliydim.Daha kim olduğunu bilmediğim bir çocuk az önce bana sarılmıştı ve ben öylece dikilmiştim.Kapının arkasındaki Güneş yerinden hızla kalkıp bağırınca öylece dikilmediğimi farkettim.Öylece orada dikilmemiştim.Direnmiştim ama olmamıştı.Yüzümü buruşturdum.Düşüncelerim bir köşeye çekilip otururken kendime düşünmeyi yasakladım ve kelimelerimin üstünü tozlarla örttüm.Geçmişimin kara tozları.Şimdi de kelimelerime yansıyordu.Dilime kilit vurup yanından geçmeye kalktım ama birden saçımdan çekince bozguna uğradım.Dengemi sağlayamadığımda dizlerimin üstüne düştüm ve tam çocuğun önünde eyik bir şekilde oturdum.İçimdeki Güneşler anında ayağa kalkıp çığlık atarken seslerini duyabiliyordum.Daha yaşadığımın şokunu atlatamamışken sert eli kolumu kavradı ve ayağa kaldırdı.Göz temasını kesmeden suratıma yaklaşmaya başladı.Gözlerim iri iri olurken yapacağı şeyi gözlerinde görmüştüm.Soğukkanlı Güneş bile çığlık atmaya başladığında mavi gözlerim alev aldı.İçimde yanmaya hazırlanan volkanın lavları dışa vurmuş gibiydi.Seslerini duyabikiyordum.Bu beni dehşete düşürmekten çok korkutuyordu.Ani bir hareketle ellerimi kaldırıp boynunu iki elimle sardım.Kafasını tutup birden yere eyince şaşkınlıkla birlikte dengesini sağlayamadi ve yere düştü.
"Şerefsiz."
Yere kıvrıldığında bunu o kadar seri bir şekilde yapmıştım ki.Soluduğum havada şaşkınlığını hissediyordum.Etrafımızdaki kalabalık arttığında siyah botlarımı hızla karnına geçirdim.Bir tekme daha attığımda oluşturduğum kalabalığa aldırmadan oradan ayrıldım.Tam binaya girmek üzereyken tanıdık gözlerle karşılaşmıştım.Bu kalbimin hızla atmaya başlamasına sebep oldu.Onu iki gündür görmüyordum.Düşüncelerim saklandığı yerden çıkarken hepsi üstüme saldırdı ve bazıları kilitli kapılarımı çaldı.Gözlerinde az önce olanlara tanık olmuş gibi bir ifade vardı ve sanki olanlar hoşuna gitmiş gibiydi.Yanıma doğru gelmeye başladığında bir an kalbimin yerinden çıkacağını sandım.Tam önümde durdu.Siyah gözlerine bakarken orada kendi karanlığımı görüyordum.Sanki yağmur sonrası oluşan toprağın rengindeydi gözleri.Gözlerinin arkasındaki siyah dünya bana davetkar bir biçimde bakarken gerçekten o dünyanın ardında neler döndüğünü bilmek istiyordum.İşaret parmağıyla dudağına vurmaya başladı.Belli aralıklarla dudaklarına dokunurken bakışlarım istemsizce dudaklarına kaydı.Hızla bakışlarımı kaçırdım.
"Sana ne yaptı?"Ciddiyetle bir soru sorduğunda kaşlarımı çattım.
"En son sarılıyordunuz oysa."Siyah gözlerinin ardında neler döndüğünü bilmiyodum ama bir kaç parça et koparabilmiştim.En azından şimdi elimde bir şeyler vardı.Soğukkanlı Güneşte bana hak veriyordu.Hiç bilmemektense az da olsa bir bilgim olmuştu.Şimdiyse bana verdiği ipuçlarına bakarak siyah dünyaya uzaktan bakabilirdim.
"Ben ona sarılmıyordum."Soğuk çıkan sesimi duyduğumda şaşırmamıştım.Bu cümlenin altında yatan bir sürü anlam vardı.Kaşlarını kaldırdı.Neden bilmiyorum ama yalnış anlamasını istemiyordum.
"Bana zorla sarıldı."Bileklerimi gösterdim.Kızarmaya yüz tutan bileklerimi uzattığımda parmak izleri vardı.Gözlerinden bir an karanlık bir ifade geçti.
"Öpmeye çalıştı.Ama izin vermedim.Bana herkes gibiymişim davrandı."Sonlara doğru sesim çatladığında gözlerimi büyüttüm.Gözlerimi Egemene çevirdim.O da şaşımışa benziyordu.
"iki dakıkalığına teslim ol."Anlamayarak suratına baktım.Kapıların ardındaki karanlığın içine saklanan Güneş tüm dikkatini kapılara verdi.Siyah kapılara.
"Sarıl bana."Dudaklarım aralanırken yüzümde soru işaretleri vardı.O umursarmıydı böyle şeyleri?
"Hadi."Güvenli çıkan sesi tereddütte kalmışlığıma gölge düşürdü.Kollarını açtığında beklentiyle bakıyordu.Beklemeden kollarının arasına girdim ve sanki beni beklermiş gibi kollarını sıkıca etrafıma sardı.Kokusu burnuma yayılırken içime çektim.Bu garip bir duyguydu.Kokusu.Kokusu yapay değildi.Sanki sadece ona aitmiş gibi duruyordu.Bu parfüm kokusu değildi.Sigarayla harmanlanan garip kokusu ve güvende hissettiren kollarına iyice sokuldum.Soğukkanlı Güneş kaşlarını çatıp bakarken karanlığın gölge düşürdüğü Güneşin suratında ilk defa aydınlık bir ifade vardı.Başını boynuma koyduğunda kolları çok sıkıydı.Sanki olabilir gibi biraz daha sokuldum.Bütün düşüncelerimi es geçip sarıldım.Sadece şuan teslim olmuştum.Ve bir daha gözlerine doya doya bakıp sarılamayacağım için önemsemiyordum.Utangaçlık?
O hep vardı.Fakat somut bir şekilde bedenime sarılı durup güvende hissettiren kollar hep yoktu.Güvenli kolların yokluğunu en son iki yıl önce annemde tatmıştım.Şimdide kısa bir zaman sonra utangaçlıktan yüzüne bakamayacağım çocukta tadıyordum.
"Çok iyisin."Mırıldandığımda boynundan yayılan kokusu mayışmama sebep oluyordu.
"Değilim.Savunmasız duruyorsun ve ben istediğim an istediğimi alacak kadar piçim."Birden ürkerken kollarından çıkmaya çalıştım ama izin vermedi.
"Aşşağılık bir piçsin."
"Öyleyim."
"Şerefsizsin."
"Öyleyim."
"Senden nefret ediyorum."
"Benden nefret et."

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin