1964 yılının yazında 23 yaşındaki Alman Elke Sommer, gazeteci eşi Joe Hyams ile Beverly Hills'de bir ev satın aldığında ünlü bir Hollywood starı olma yolunda hızla ilerliyordu. Eve taşınmalarından sadece birkaç gün sonra bir takım tuhaf olaylar cereyan etmeye başlar. Her ne kadar Güney Californiya'da bu tür yaşanmış tuhaf olaylar halkın doğal olarak ilgisini cezbetse bile yerel bir gazetede makaleler yazan Hyams için her şeyin bilimsel bir açıklaması olmalıydı. O farklı bir kültürden gelmekteydi ve mantıksız olayların içinde bile, bilimsel sebepler arayan bir kafaya sahipti. On beş senedir gazeteciydi ve kendisi bu tür ilginç olaylar ile karşılaşmış ve bazen haber haline getirmişti. Ama ona göre gerçek korku hikayeleri tamamen, tek kaygısı insanların ilgisini uyandırabilecek bir haberi biraz daha abartarak tiraj artırmaktan ibaret uydurulmuş hikayelerdi. Elke Sommer ise sıradan bir ev hanımı değildi. O son zamanlarda her anını film setlerinde geçiren güçlü bir kadındı ve korku kitabı okumak veya hayaletler gibi saçmalıklarla uğraşacak hiç vakti yoktu. Ama o evde geçirdikleri iki yılın sonunda gerçekçi yönleriyle övünen bu iki insan hayaletlerin varlığına kesin olarak inanmışlardı. Gazeteci Hyams'a göre yaşanmış tuhaf olaylar 1964 yılının 6 Temmuz günü başlamıştı. O gün Alman bir gazeteci olan Edith Dahlfeld eşi Elke Sommer ile bir röportaj yapmaya evlerine gelmişti. Sommer konuğuna kahve ikram ederken gazeteci birden tüylerini ürperten bir soru sordu: "Bu beyi benimle tanıştırmayacak mısınız?" Şaşıran Sommer," Hangi bey" diye sordu. O anda kocasının evde olmadığından da son derece emindi. "Holde bizi karşılayan beyden söz ediyorum, sizin yanınızda duran. Kendisi daha sonra yemek odasına geçti" dedi gazeteci. Sommer, büyük bir olasılıkla kocasının geldiğini ve kendisinin onu görmediğini düşündü. Kocasını aramak için evin iç tarafına doğru ilerledi. Uzun bir aramadan sonra evin içinde hiç kimsenin olmadığına kanaat getirdi. Ve geri dönüp konuğuna evde kimsenin olmadığını belirtti. Ama gazeteci hanım, bu konuda son derece ısrarlıydı. Gördüğü erkeğin esmer, beyaz tişört ve siyah pantolon giymiş bir erkek olduğunu söylüyordu, söylediği bir başka şey ise adamın patates gibi burna sahip olduğuydu. Tarif edilen kişi kesinlikle Joe Hyams'a uymuyordu. O akşam karı koca açıklanması zor olayı tartıştılar ve Hyams'ın her zamanki prensibini uygulamaya karar verdiler: Açıklayamadığın şeylere çok fazla kafa yorma.
Yaşanmış tuhaf olaylar bir iki gün içinde ikisi tarafından unutulmuştu. Ama bundan iki hafta sonra, bir gece yarısı, onlarla kalan Elke'nin annesi, genç çifti çığlık çığlığa uyandırdı. Gece gayet rahat uyurken garip bir his onu uyandırmış ve karşısında, yatağının başucunda dikilip gözlerini onun üzerine dikmiş bir adam bulmuştu. O anda donmuş kalmış hatta çığlık bile atamamıştı. Adam ise bir süre daha baktıktan sonra kaybolmuştu.
Sabah olduğunda Hyams, kayınvalidesini gece uykuda sersemliği yüzünden pencerede gördüğü bir gölgeyi, odasının içindeki bir adama benzetmiş olabileceği yolunda ikna etmeye çalıştı. Bu tür illüzyonlar her zaman oluyordu. Hyams, kayınvalidesini ikna ettikten sonra bodrum kattaki kayınvalidesinin kaldığı odaya inerek pencereyi inceledi. Bir gece evvel yağan yağmurdan pencere o kadar çamurla kaplanmıştı ki, içeri değil bir gölgenin, bir ışık hüzmesinin bile sızması mümkün değildi. Hyams, bu garip durumdan kimseye söz etmemeye karar verdi.
Bu arada aşağıdaki resimde lanetli ev olarak anılan evlerinde Elke Sommer ve eşi Joe Hyams'ı görüyorsunuz.