"LAHZADAN İNCİLER 5"

78 15 13
                                    

"Söküp bir türlü atılamayan yaralar..."

5. Bölüm: "Dokuz Kurşun"

🍀

İçimde, söküp atamadığım bir yalnızlık var.

Hangi dünyaya açsam pencerelerimi o pencereler kapanıyor birer birer ve geçmiş, o pencerenin ardından el sallıyor aciz bedenime.

Nereye dönsem bir kırılmışlık, nereye baksam asılsız bir kargaşa.

Ruhum bir sel taşkını gibi. İçimdeki duyguları kaldıramamış da, damarlarımdan taşıp, beni duygusuz bırakmış.

Ben, ben gibi kalmışım.

Göğüs kafesim.
Etim.
Kemiğim.
Fikirlerim.

Ben hiçbir zaman mutlu değilim.

Bir istasyonun içindeyim.

Yerde dokuz kurşun.
Yerde dokuz zincir.
Yerde, yerde dokuz ölüm.
Dokuzunun ortak yarası, kalp.
Kalp bir neşter ve dokuz ölümün sebebi.
Dinle kalbim, seni öldürenin derdi neydi?

Senin o dört odacığının içindeki duygulardan ne istendi?
Sorun sen miydin?
Yoksa, içine sığdırdığın ruhum mu?
Ya bir arbede çıksa sen de kim hesap verecek ki?
Senin ölümün için dokuz kurşunu heba edenler, senin içindeki ruhu görebilmiş mi?

Yerde dokuz, dokuz yara.
Vicdan, merhamet, yalan, kara büyü, canilik, acımasızlık, sevgi, nefret, kin.

Bu dokuzu yaradır bana.

Ve duman grisi bu dünyanın kahrını çekmiş gözlerim...

Sevgi en büyük yaradır bilir misin?
O dokuz kurşunun acısı sevgiden çıkar.

Ki ölümleri bile sevgiyle kirletir oldular artık.
Sevgi öldürür olmuş...
Nerede o çocukluğun masumiyeti.
Çocuk olsaydın bedenim, duygularını ve fikirlerini canice öldüren insanlara bile el uzatır, pamuk şekerden yüreğini gösterirdin.

Oysa insanlık, büyüdükçe yüreğine yerleşirmiş.
İnsanlık, o küçücük kalbiyle kendi ruhunu fethetmekmiş.
Ah bedenim, bu tren istasyonunda oradan oraya sürüklenen insanların çaresizliğinde savrulup giden bedenim...

Sen kendi fethini çoktan gerçekleştirdin.
Hem de dokuz kurşunun bedenini delip geçtiği an da.
Dokuz, sadece dokuz...

Unutma tren rayları son sözüm de sana.
Ne umutları taşıdın gıcır gıcır raylarınla.
Bir gün ölmek istediğimde senin kapına geleceğim.
Bunu unutma, asla olur mu?
O dokuz günahın intiharını sana yıkacağım.
Alınma...
Sen nice umutsuzlukları taşıdın vagonların altından bakarak.

Bu da geçer.
En azından severek öldürmeyeceksin ki beni.
En azından sevgiyi kirletmeden öldüreceğim kendimi.
Arkamdan demeyecekler çok sevmiş de öldürmüş diye.

Ve ah, ufuklarda bir vagon pencerisi görünüyor şimdi.
Bir ağlama ve hıçkırık sesleri.
Kalemim kırılıyor şu an.
Ve yüreğim.
Sıcak güneşi omuzlarına alan tren yaklaşıyor şimdi.
Hoş geldin tren...
Hoş geldin ruhumu kemiren dokuz kurşunu taşıyan tren.
Hoş geldin.

Bu istasyonun ruhu, hoş geldin.

*
29/12/2019.

LAHZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin